Ünlülerden Nükteler

Taş

19. yüzyıl şairlerinden Gaziantepli Hasırcızade Mehmet Ağa, devrinin en nüktedan kişilerinden biridir. Dönemin devlet adamlarından Fuat Paşa ile de tanışıklığı olan Hasırcızade Mehmet, Paşa ile görüştüğü bir gün, gözü onun parmağındaki yüzüğe takılmış. Fuat Paşa sormuş:
-Taşına mı bakıyor sunuz ?
- Evet Paşam
- Elmastır.
- Ne faydası var, yani ne getirir ?
- Yüzük taşı ne getirecek Mehmet Ağa ?
- Benim de babadan kalma iki taşım var, senede 100 altın getirirler.
- Yaa, ne taşı bunlar ?
- Değirmen taşı Paşam.

Ne Olmak İstiyor ?

Amerikan başkanlarından James Garfield (öl. 1881) başkan olmadan önce bir kolejin müdürüymüş. Bir gün bir anne çocuğunu okula yazdırırken bir ricada bulunmuş.
       - Müdür Bey, dersleri biraz daha basitleştiremez misiniz ? Benim çocuk derslerin hepsini takip edemez. Koleji de bir an önce bitirmek istiyor.
Garfield cevap vermiş:
       - Evet hanımefendi bu mümkündür. Önce çocuğunuzun ne olmak istediğini söyleyin. Malum ya, Tanrı bir meşeyi yüz yılda yetiştirirken bir kabak için iki ayı yeterli görüyor.

İlim başka İrfan Başkadır

Ömer Seyfettin başarılı hikayeciliğinin yanı sıra, bazı konularda kuvvetli gözlemleri de olan bir Türk aydını idi. “Azizim, Türk halkı alim değildir ama ariftir”  sözünü sık sık tekrarlardı.

Ülkede birçok zorunlu ihtiyaç maddesi yüzünden sıkıntı çekildiği, bazılarının karneye bağlandığı, bazılarının ise temelli yok olduğu 1.Dünya Savaşı sonrasında, Ömer Seyfettin Batı Anadolu vilayetlerinden birinde bir lisede öğretmenmiş. Bir gün öğretmenler odasına müjdeli bir haberle girmiş:
     - Arkadaşlar, gözünüz aydın, Avusturya, Türkiye’ye vagonlar dolusu şeker gönderiyormuş.
Bunun üzerine bütün öğretmenler:
    - Yaşasın, bundan sonra çayımızı kahvemizi adam gibi içeceğiz, diye sevinç çığlıkları atmış.
Ö.Seyfettin bu sahnenin hemen arkasından okulun baş hademesini öğretmenler odasına çağırmış ve herkesin huzurunda ona da :
     - Hasan Efendi, haberin var mı, Avusturya bize vagonlar dolusu şeker gönderiyormuş.
Hasan Efendi kendini toplayıp terbiyeli bir eda ile cevap vermiş.
     - İnanmayın beyim, palavradır bunlar, bu kıtlıkta Avusturya şeker bulsa kendi yer.
Hasan Efendinin bu tepkisine Ömer Seyfettin çığlık atmış, ellerini çırparak şöyle demiş:
     - Gördünüz mü arkadaşlar, ben boşuna demiyorum, “Türk halkı alim değildir ama ariftir” diye. Ben bir yalan uydurdum, siz okumuşlar hemen inandınız. Ama Hasan Efendi yutmadı. İşte Türk halkı birçok gerçeği böyle sağduyusu ve irfanı ile keşfetmiştir.

Bir Cumhuriyetçi

Cumhuriyetçi Parti Başkanı adayı Roosevelt seçim konuşması yapıyormuş. Bir seçmende ha bire ona laf yetiştiriyormuş:
     - Ben bir demokratım beni kandıramazsın.
     - Neden demokratsın ?
     - Çünkü dedem demokrattı, babam da demokrattı, ben de demokratım.   Roosevelt bu herife iyi bir ders vereyim diye düşünmüş ve sormuş;
     - Arkadaş, diyelimki büyük baban bir eşekti, baban da bir eşekti, o zaman sen ne olursun?
      - Bir cumhuriyetçi

Gereksiz

Süleyman Nazif Basra valisi iken, belediye başkanı olan zat bir gün S.Nazif’e şehir mezarlığının etrafını duvarla çevirme projesinden bahsetmiş. S.Nazif düşüncesini şöyle açıklamış:
     - Bana göre gereksiz bir masraftır. Çünkü dışarıdakiler mezarlığa girmek istemezler, mezarlıktakiler de zaten dışarı çıkamazlar…

Sayfa Bülteni

Soru ve görüşleriniz için yorum yapın: