Türklerin Eski İnançları
Türkler birkaç bin yıl önce Avrasya'nın çeşitli bölgelerinde kendilerinin devletlerini oluşturdular. Bu devletlerden en güçlüsü MÖ III yüzyılda oluşturulan ve Kore'den başlamış Qaşqariyaya kadar uzanan Hun devleti sayılıyordu. Nüfusu göre Türkçe konuşan göçebe kabilelerden oluşuyordu. Daha sonra bu devletin bir kolundan Uyqur Hakanlığı oluşmuştu.
VI yüzyılda Altaydan Krımadək alanı tutan Türk Hakanlığı oluşmuştu. Kağanlığı'na güçlü ordusu Bizans'la ve İran'la savaşta galibiyet elde etmişti. VI yüzyılın sonunda İran bu Hakanlığa 40 bin altın para haraç vermeli olmuştu.
Aynı yüzyılın sonlarından itibaren iki yüzyıl boyunca hakanlık aslında iki bağımsız devlet - Doğu ve Batı Türk Hakanlığı gibi çalışmıştır. İlk Türk Hakanlığı'nın nüfusu türkitlər, ikinci Kağanlığı'na adamları gök Türkler denirdi.Bu devletlerin göçmen nüfusu hayvancılık ve avcılıkla meşgul olurdu. Onların hayatında askeri iş özel yer almıştı. Sayan dağlarından çıkarılan filizdən büyük çapta çelik üretimi ordunun güçlenmesine geniş imkanlar açmıştı. Türkler Avrasya halkı idi. Onların yazısı MS başlangıcına kadar runa adı ile meydana gelmişti. Bu yazı kendi adını Eski German runa yazısına oxşarlığına göre almıştı. Odur ki, Avrasya Türk halklarının yazı ile tanışlığının tarihi çok eskidir. Türklerin hayata bakışları hakkında Orhun-Yenisey yazılı abideleri belirli fikir oluşturur. Bu yazılarda denir: "Rüsvayçılıq ölümden beterdir ... Eğer sen, Türk halkı hakanın ve beylerin etrafında birləşsən, onlarla bir yerde kendi vatanında yaşarsan, mutlu yaşam sürərsən, mutsuzluktan uzak olursun. Yiğit halk güçlü halktır".
Eski Türklerin bakış açısında devlet fikri önemli bir yer tutuyordu. Çünkü, Türk halkı sadece kendisinin güçlü devleti sayesinde sağlıklı yaşayabilirdi. Devletin çöküşü Türk halkının Yeryüzünden silinmesi demekti. Türkler devleti kutsal kurum sayıyorlardı.
Dünyada ilk inançlı milletlerden en büyüğü Türkler olmuştur. Basit, aynı zamanda derin felsefi çalarlara sahip semavi inançlar evrim sonucunda türk tefekküründe şekillenmeye başlamıştır. Öyle ki, basit bir zihin insanlar ilk zamanlar hayvan totemlərinə inanmışlar, yani hayvan atadan geldiklerini iddia etmişlerdir. Eski Türklerin dini eqidelerinde totem görüşleri önemli yer tutuyordu. Totemizm en eski dini form idi. Totem deyince, eski atalarımızın şu veya hayvan veya bitkiye güveni öngörülüyordu. İlköğretim toplum kuruluşu döneminde yaşamış eski insanlar korkunç doğa olaylarının etkisinden korunmak için sezgisel olarak kendi kabileleri ile bu veya diğer hayvan arasındaki ilişkiyi duyurdu. Totem kabilenin simgesi idi. Eski insan seçtiği totemin kabile üyelerini korumak mümkün olduğuna inanıyordu. Ona öyle geliyordu ki, totemi seçmek mümkün, o, kutsal güçler tarafından verilir. Eski insanlar kendilerinin Allah saydıkları belirli hayvanlara - totemlərinə tapıyorlardı. En eski din biçimi olan totemizm çoxallahlığın tezahürü idi. Totemi öldürmek ve yemek yasak idi.Eski Türk toplumunun üst tabakaları kendilerinin kökenlerini totem hayvanların oluşturduğu efsanevi selefleri ile əlaqələndirirdilər. Şu anda literatürde işlenen totem sözü Kuzey Amerika'nın balıkçılık ve avcılıkla uğraşanocibve adlı yarıköçəri hindu kabilesinin dilinden alınmıştır ve anlamı "kabile" demektir.
Pasifik kıyılarından başlamış Merkezi Avrupa'nın Macar bozkırlarına kadar uzanan çok büyük arazide karar tutmuş ve eski yüksek kültürlerini yaratan birim Altay ailesi halklarının - Azerbaycanlıların, Altayların, başqırdların, bulqarların, Kazakların, qaraqalpakların, qavraçay balkarlarının, Kırgızların, Tatarların, tuvaların, Türklerin, Türkmenlerin, özbeklerin, uyqurların, xakasların, buryatların, kalmıkların, Moğolların, mancurların, nanayların, eveneklərin, nivxlərin, yukagirlərin totemlərindən de söz etmek yerinde olacaktır. Altay ailesikabilelerinin boğa, aslan, humay, kurt, at, kaplan, kartal, ejderha, geyik gibi totemləri - dini sembolleri bilinmektedir.
Su kökenli sayılan Boğa kuvvet ve kudret tecessüm ettiren totem. Boğa'nın eski tasvirleri Şumerdə (Eski şumerlər Altay Türklerinin Mesopatamiyada yerleşmiş boylardı), Azerbaycan topraklarında mevcut olmuş Kafkas Albaniyasında ve Orta Asya'da bulunmuştur. Ay secdegahı sayılan Boğa sureti XV yüzyıl Bakü'nün armasının merkezini süslüyor. Boğa suretinin Ay kökenli olmasına bir işaret olarak onun boynuzları bilerek hilal şeklinde dikkate çarptırılmış. Çin'in Xuanxe nehrinin eski adı "Yeşil oğuz" olmuştur. Onun kelime anlamı"yeşil boğa" dır . Bu isim eskiden bu çayın suyunun yeşil olması ile ilişkilendirilmiştir. Amu-Derya çayını Rumlar Oksus adlandırırdılar . Bu ise "oğuz- öküz", yani boğa sözü ile ilgiliydi.
Eski Türklerin esas totemlərindən biri Canavar (Kurt) idi. Ona Gök Kurt diyorlardı. "Gök" gökyüzü anlamında, "Kurt" ise "kurtuluş" anlamında anlaşılırdı. İnançlara göre bu güçlü vahşi hayvan zayıfları açlıktan ve ölümden kurtarmak ediyordu. Şu anda kurt gaddarlık, açgözlülük ve açgözlülük sembolü olarak bilinir. Ancak bu, hiç de hep böyle olmamıştır. Bu güçlü yırtıcı hem de inadcıllıq sembolü gibi anlaşılırdı.Qurd güçten ilave, hem de ailesine sadakat simgesidir. Tüm yaşamını kendisinin dişi eşine ve bebeklerinin iyi beslenmesine odaklıdır asla zinaya yol vermiyordu. Kurt qorxmazlıq sembolüdür. Herhangi bir Pençeleşme sırasında axıracan savaşıyor, ya galip gelir, ya da ölür. Hiçbir zaman rakibinin önünden korkup kaçmıyor. Kurt hayvanlar aleminde özgürlük, bağımsızlık sembolüdür. Bu olumlu özelliklerine göre ta eskilerden Türk halklarının totemine dönüşmüştür. Kurt aç kalsa da, cemdek yemiyor. Bu nedenle temizlik sembolü sayılır.
Sema (gök) renkli kurt kutsal hayvan olarak kabul edilir. Efsanelerin birinde onun Oğuz kabilesinin başlangıcı olduğu belirtiliyor.
Beyaz kurt X-XII yüzyıllarda Oğuz-Kıpçakların başlıca totemi olup. Şimdiye kadar mevcut tatar efsanesinde ormanda saparak düşmanların mühasiresinde kalan göçebe oymaktan söz açılır. Bu kabileyi kuşatmadan çıkarıp imhasına imkan vermeyen beyaz kurt olup.
Göçmen Türk halklarının efsanelerinde Kurt kabile totemi olarak kabul edilmişti. Onların savaş bayraklarında kurt başının şekli hekk olunurdu. Kabile başkanları kendilerini kurt adlandırabileceğimiz biliyorlardı. Altay dağlarında "Kurt zirvesi" olarak adlandırılan çok sayıda yükseklik var. Ve bu yüksekliklerde dişlerini qıcırtmış ve kuyruğunu beline kaldırmış şeritli Kurt tasvirlerine çok rastlanmaktadır.
Dünyada ilk inançlı milletlerden en büyüğü Türkler olmuşdur.Onlar birçok cisimleri ve hayvanları kutsal saymışlar.Bunlardan biri de Aslan totemi. Arslan Doğu'da başından güneş, ateş, açıklık ve güç şekillenme olarak kabul edilmiştir. Sümerlerin savaş Allah'ı kanatlı Arslan şeklinde tasvir edilirdi. Sümer'in padişahlar defn olunmuş məzarlıqlarının birinde kızağa benzer arabanın bulunması alimleri şaşkına düşürmüştü. Çünkü, Mesopatamiya gibi bir yerde asla ne kar, ne de dondurucu bir soğuk olmuştu. Bes kızaklı arabanın bulunması ne ile ilgiliydi? Belki şumerlər kendilerinin anavatanları olmuş Sibirya, Altay ve Sayan dağları ile ilgili hoş anıları şöyle bir kızaklı araba ile zikretmek istemişlerdi? Kayak-arabanın yan Yöresi boğaların ve aslanların altın ve gümüşten yapılmış kelleleri ile süslenmişti.
Altay kurqanlarının birinde kanatlı Arslan açıklama verilmişti. Şirin alın tarafında hilal şekli vardı. Böyle motiflere Sümer, hat, babil ve Asur sanat örneklerinde de rastlanmaktadır. Geçen yüzyılın başlarında Altay bölgesinde kazılarda Türk kökenli kılıç bulunmuştu. Kılıç şikar üstüne atlayan iki aslan resmedilmişti. Tüm bunlar göçebe halkların da sanat örnekleri yaratmaya elverişli olduklarına delildir.
Ay tanrıçası Humay sevgi, bereket, sağlık, iyilik simgesidir. Vaktiyle Babilistanda, Xaldeydə, Asur, Azerbaycan'da, Urartu yaygın bu sembolün Altayda ve Sayanda oluştuğu düşünülmektedir. Altın kanatları olan ve gökten yere inen mitolojik Cennet kuşu hangi kişinin başına qonurdusa, onu padişah seçiyorlardı. Bu kuş əcinələri kovalıyor, çocuklara şifa ve insanlara mutluluk verir, kadınların velisi olarak tanınmıştır. Sibirya'nın şaman kadınları taze doğmuş bebeği beşiğe koymamıştır önce ilahe Ùóìàéà "ateş büyükanne" olarak başvuruyor, ondan bebeğin sağlıklı büyümesini ederlerdi. Humayın biçimi küçük fincan idi. Kutsallaştırılmıştır sütle dolu bile fincanda bebeklerin ruhlarının bulunduğu tahmin ediliyordu. Çocuk hastalanınca onu o fincandaki süt ile emzirme töreni yapılıyordu. Bu fincan gökyüzü kökenli sayılırdı. Çocukları kötü gözden korumak için kulaklarına ilahe Humayın tasviri olan küpe taxırdılar. Büyük Nizami Gencevi'nin eserlerinde Humay adı defalarca çekilir. Runa yazılarında belirtildiği gibi, Humay hem de ayın, güneşin ve gök kuşağının yaratıcısı olarak sunuluyordu.
At göçebe Türk oğuz kabilelerinde esas totemlərdən biri olmuştur. Türk soyu olan şumerlər arabanı keşfettikten sonra ilk kez ona at koştu. At totemine ibadet güneş ile ilgiliydi. Çünkü, Avrupa-Hint dil grubuna ait olan ve Anadolu'nun Doğu kısmında yerleşen çizgiler Güneş Tanrısı'nın dört at koşulmuş arabada sema yoluyla gittiğini tespit etmişlerdir. Atın her biri dünyanın damarlarından birisi (kuzey, doğu, güney, batı) işaret idi. At inşaat kurbanı oldu. Eski yerleşim yerlerinde inşa edilen evlerin özülündə at kəllələrinin bulunması bunun bir kanıtıdır. Xakasiyada, Tuva, hatta Oğuz Türklerinin yerleşmiş oldukları Kore'de atın çok sayıda tören figürleri bulunmaktadır. Sibirya'dan Balkanlara kadar her yerde Türk halklarının ata ibadet etmesi olguları bilinmektedir.
Kaplan Türk halklarının anlamında kuvvet təcəssümçüsü, insana özgü olan tüm hislerin taşıyıcısı idi. Eski Azerbaycan'da, Orta Asya'da, Altayda, Yeniseydə, sayanlara kaplan kabilelerin genalogiyasının oluşumunda büyük rol oynamıştı ve temel totemlərdən biriydi. Yeniseyin rockeries kaplan görüntüleri bulundu. At figürü gibi, Kaplan figürü de eski Altay astronomik takviminde yer almıştır. Tatarların ve tüm Altay kabilelerinin şaman qavallarının bir kısmına Benim Kanım (kan akrabam anlamında) veya ala bars söyleniyordu. Sibirya'nın bazı halklarının tesevvüründe kaplan kadınların dünyaya çocuk getirebilir bilmesine yardım eden totem idi.
Kartal (Tərlan) Güneş, ışık kaynağı totemi. O, ışın ile eynileşdirilir. Sibirya'nın, Altayın, sayanların, Orta ve Küçük Asya'nın Türk halklarında kartalın çok sayıda çeşitli açıklamalar var. Eski Tuva kurqanlarında üstünde kartal şekli olan altın çini bulunmuştur. Bronz yüzyıldan başlamış bizim günlere kadar bu tür kartal tasvirleri Baykal gölü civarında yaşayan yerli halk arasında çok yayılmışdır.Sibir halklarında işte kartal güneş, ateş, yıldırım ve şimşek hükümdarıdır.
Sümer sanatının incilerinden sayılan ve milattan önceki üçüncü binyıla ait edilen gümüş vazoda aslan başlı dört Kartal tanımı verilmiştir. Genel olarak, iki başlı kartal çok eski zamanlardan bir çok Türk halkının totemine dönüşmüştür.
Ejderha totemi Çin'de, Japonya'da, Endonezya'da, Vietnam'da, özellikle Türkiye'de, Azerbaycan'da ve Türkmenistan'da gibi Sibirya topraklarında halkların meişetinde ve sanatında yaygın mitolojik hayvandır.
Ejderha totemi insanın hayatının başarılı geçmesi için ona yardımcı olan hayvan ruhudur. Ejderha güçlülük, esneklik, bilgelik, öngörü tecessumudur.
İkinci Türk Hakanlığı'nın en önemli komutanlarından biri olan Gültekinin meqberesinde duvarlar ejderha yapma görüntüleri ile süslenmişti. Şaman törenlerinde ejderhaların hep ileride gidip yola ışık aldıkları tasavvur ediliyordu. Eski insanlar ejderhaların varlığına inanıyorlardı.
Maral tüm Türklerin sembolü anlamı aynı olan genel totemi idi.Qızıl boynuzları olan, tüm Sibirya ve Avrasya çölleri üzerinden Doğu'dan Batı'ya doğru uçup geçen geyik kutsal Güneş sembolü sayılırdı. Maral yükseliş sembolü ve büyük güç nişanesi idi. Onun periyodik olarak Yinelenen ağacaoxşar boynuzları gençleştirme, sürekli yenilenme ve zamanın gidişini güncellemesi sembolü sayılırdı. Maral hem de ışık, iyilik, doğruluk sembolü idi. Eski Türkler bronzdan dökülmüş geyik totemini yukarıda belirtilen özelliklerini kendilerinde konsantre yanlarında gəzdirirdilər. Totem geyiğin sırtında sıralanan yedi kıvırcık boynuzu vardı. O, önce ve dal ayaklarını karnı altına toplamış durumda tasvir edilmişti. Eski Türk ustası tarafından altından yapılmış geyik totemi Rusya'nın Hermitage müzesinin kaynakları arasında saklanır.
Yukarıdaki totem eski Türklerin islama qederki inançları kabul olunur. Bu da Türk halklarının yaratılış tarihinin lap eskilere gittiğini gösteren amillerdendir.
Dr. Ayten AHMEDOVA/millirefleks.com