Türk Tamgaları
Türk tarihine ışık tutan motifler : TAMGA…(lar)
Bir topluluğun ulus olması için gerekli yazılı olmayan kaideler vardır…kültür, ahlak, din, dil gibi…ve toplumlar bu yazılı olmayan kuralları sembolleştirerek tarihe izler bırakırlar.
Binlerce yıldan beri tarihin yazılmasında, şekillenmesinde önemli katkıları bulunan TÜRK MİLLETİ’de kendi tarihine bu tip sembollerle ışık tutmuş, tarihe adını altın harflerle yazdırmışlardır.
Ön türklerin tarihe not düştükleri işte bu sembollerin en önemlileri TAMGALAR’dır.
“Türklerin tarih boyunca granit taşlara kazıdıkları özel işaretler Türk Kültürüne; Türklerin sosyal yazışmalarına ve Türk tarihine ışık tutar niteliktedir. Bu şekillere ad olarak verilen Tamga kelimesi sözlük anlamı olarak bir şeyin üzerine bir nişan basmaya yarayan araç, bu araçla basılan nişan, bir kimsenin herkesçe bilinen lekesi, şeklindedir. “
“TAMGA” kelime anlamı olarak bugün Türkçemizde kullandığımız “DAMGA” kelimesinin karşılığı olsa da, taşıdığı mana ve derinlik “damga” kelimesinden çok daha önemli ve kıymetlidir. Tamga ya da tamgalar ve buluntuları Türk tarihine ışık tutan en önemli bulgulardır.
Türkler, tarih sahnesine çıkışlarından beri kendilerini tanımlayan bu sembolleri kah mağara duvarlarına işlemişler, kah dokudukları kilimlerde sergilemişlerdir. Tamgalar bazen bir bayrak olarak karşımıza çıkmış, bazen de birkaç tamga bir araya gelerek bir objenin tanımını oluşturmuşlardır.
Bugün Anadolu Türklüğü’nün atası olarak bilinen OĞUZ BOYLARI’na ait tamgalar;
Türklerin taşlara imlediği tamga resimlerinin manaları;
ESKI TÜRK DAMGALARININ GÜNÜMÜZE YANSIMALARI
Orhun’dan Anadolu’ya kadar uzanmis olan Türk damgalari, Orhun ve Yenisey Yazitlarindaki benzer veya çok az farkli veya tamamen farkli sekilleriyle Anadolu’daki çesitli boy, soy, oba, asiret ve cemaat ile aileler arasinda kullanilmakta ve halâ yasamaktadir. Türk damgalari Anadolu’da su yerlerde kullanilmaktadir.
1. At ve sığırda,
2. Koç veya koyunun sırtında, kuyruğunda veya başında,
3. Koç ve koyunun kulak veya burnunun üstünde,
4. Kovanlarda, buğday veya un ambarlarında,
5. Mezar taşlarında,
6. Hece tahtası adi verilen, tahtadan yapılmış mezar işaretlerinde,
7. Kilim ve halılarda,
8. Keçelerde, kepeneklerde,
9. Heybe, torba ve un çuvallarında,
10. Nakiş ve yanişlarda,
11. Ziynet eşyalarinda,
12. Nazarlıklarda,
13. Ev kapı ve duvarlarında,
14. Kap kacakta,
15. El, yüz, alin, pazu ve göğse yapılan döğmelerde,
16. At koşum takımlarında.
Türk damgalarini bu kadar çesitli olmasi ve kullanilmasi, Türk toplumunun folklor ve etnolojik malzemelerinin, zenginlesmesinde baslica unsurlardan biridir.
İşte bu tamgalar Türk tarihine dair en önemli yazılı kaynak olan “ORHUN KİTABELERİ”nin yazın dili olan “GÖKTÜRK ALFABESİ”ni oluşturmuşlardır.
Oysa ki bu tamgaların oluşturduğu alfabede kullanılan RUNİK YAZI stili Türklerin dışında birçok uygarlıkta da gözlemlenmiş, avrupa’da yapılan arkeolojik araştırmalarda göktürk runik yazısı ve Türk tamgalarından esinlenilen birçok Türk tamga’sına rastlanılmıştır.
Cermen runik;
İndus vadisi runik;
Orhun runik-Viking runik karşılaştırması;
Runik Björketorp taşı;
Anadolu, ön Türk runik;
Orhun yazıtları runik;
Şimdi burada orhun kitabeleri’nin tarihi ile bu bulguların tarihleri karşılaştırıldığında kronolojik bir sorun ortaya çıkmakta. orhun kitabeleri, runik yazıyla taşlara kazınan bu örneklerden çok daha yeni…
Bu durumda tamgaların Göktürklerden çok daha önceki Türk topluluklarına ait bulgular olduğu neticesi ortaya çıkıyor.
Yani Türkler Göktürklerden çok daha evvel, tamgalar vasıtasıyla kendilerine has bir alfabe geliştirmiş ve yazıyı bulmuşlar, buldukları bu haberleşme yolunu da kendilerinden sonra gelen nesillere ışık tutsun diye yaşadıkları coğrafyalara kazımışlar ve kendilerinden sonraki toplumların kültür birikimlerinde önemli roller üstlenmişlerdir…
Eski dünyanın herhangi bir köşesinde bulunan tarihi bulguların Göktürk alfabesi ve tamgalar yoluyla ortaya çıkarılabilmesi de tarihin Türklerde başladığına dair en önemli delildir.
Oğuz Boyları Tamgaları
Göktürk Alfabesi