Tarihten Anekdotlar
Rus Çarına Tokat Gibi Cevap:
İmkânsızlıklar içinde Kafkasya dağlarında yıllarca sürdürdüğü özgürlük mücadelesinden sonra Ruslara esir düşen Kafkas Kartalı Şeyh Şamil büyük bir törenle Petersburg'a getirilip, şerefine büyük balo düzenlenir ve Çar II.Aleksandr'ın Şamil'e bu baloyu nasıl bulduğunu sorması üzerine, büyük imam:
-Çar Hazretlerine meçhul değildir ki,Cenab-ı Hak dünyayı Hristiyanlara ve ahireti Müslümanlara vaad buyurmuşlar. O ilahi cennete gidemeyeceğinize göre,dünyayı cennete çevirmekte çok isabet buyurmuşsunuz, diye müthiş bir cevap verir.
*
Mimar Sinan,yaptığı camiyi karşıdan seyrediyordu. Camiin etrafında oynayan çocuklardan biri yanına geldi.Sinan'ı tanımıyordu. Ona:
-Bak amca! Bu minare eğri,dedi.
Bunu diğer çocuklar da tasdik ettiler. Mimar Sinan çocukların bu ifadeleri karşısında onlara dedi ki:
-Çocuklar! Madem ki minare eğri, düzeltelim. Haydi biriniz gitsin evinden uzunca bir ip getirsin.
Çocuğun biri koşa koşa evine gider. Biraz sonra uzun bir ip ile gelir. Sinan o ipi minareye bağlar. Çocuklarla beraber minareyi düzeltmek için ipe asılırlar.
-Haydi çocuklar asılalım!
Hepsi ipe asılınca, çocuklardan biri:
-Tamam amca, düzeldi, der. Minare şimdi doğruldu.
Mimar Sinan gülerek oradan uzaklaşır...
Koca Mimar, minarenin eğri olmadığını pekala biliyordu. İple çekilmek suretiyle düzelmeyeceğinden de haberi vardı.
O kadar zahmete katlanması çocukları ikna içindi.
Öyle olmasaydı...
O zaman çocuklar, minarenin eğri olduğunu söyleyeceklerdi. Bu da insanları şüpheye düşürebilirdi.
*
Kanuni Sultan Süleyman, bir meseleden dolayı dönemin şairi Baki'yi,
"Baki bed-Nef-yi ebed Bursa'ya red" diyerek Bursa'ya sürgüne gönderir. Baki de buna karşılık:
"Öldünse ey Baki.
Değildir cihan mülkü.
Süleyman'a baki.
Buna çarkı felek derler.
Ne sen baki,ne ben baki" diyerek şairane bir şekilde cevap verir.
*
III.Ahmed devri Osmanlı İmparatorluğu'nun en renkli yıllarından biri olan Lale Devri'dir.Padişah ile damadı Nevşehirli İbrahim Paşa gene bir gece eğleniyorlardı.Kimlikleri belli olmayan birkaç kişi,gece karanlığından istifade edip padişahın evini taşladılar.Sultan Ahmed buna çok üzülmüş ve suçluların yakalanmasını emretmişti. Ancak bütün aramalara rağmen suçlular bulunamamıştı.Padişahın ve damadının çok üzüldüğünü gören devrin şairi Ahmed Nedim, aşağıdaki dörtlüğü okuyarak ikisini de memnun etti:
Sarayı şehriyari bir acep bağı meserettir
Kurulmuştur esası izzü canı iftihar üzre
O bağın her dirahti miyvadarı izzü devlettir
Atarlar taşı elbette dirahti miyvedar üzre
Şiirin manası şu idi:Padişahın bahçesi ululuk üzerine kurulmuş bir sevinç bahçesidir.O bahçenin her ağacında yücelik ve devlet meyvesi vardır.Elbetteki taşı meyveli ağaca atarlar.
*
Kıyamete Kadar Çan Sesi Dinlemek:
Ahmet Vefik Paşa, Rumelihisarı'nın üst tarafına kurulan "Robert Kolej" adlı misyoner yuvasının arsasını Amerikalı protestan misyonerlere satar. Öldüğünde Eyyüb Sultan'a gömülmeyi vasiyet eder, ancak zamanın padişahı Abdülhamid Han buna katiyen müsaade etmeyerek:
"Protestanlara arsa satan adam, kıyamete dek onların çan sesini dinlesin" diyerek Eyyüb Sultan'a değil, sattığı arsanın hemen önündeki Rumeli mezarlığına gömülmesini emreder.
*
III.Murad devrinde 1518 yılında İranlılar,savaşın durdurulmasını ve Kanuni Sultan Süleyman devrindeki sınırların esas alınarak sulh yapılmasını önerdiler.Bu teklifin Osmanlılar tarafından kabulü halinde son defa fethedilen toprakların tamamen Safevilere geri verilmesi gerekiyordu.O zaman Osmanlı elçisi şu cevabı verdi:
"Türk atının bastığı yerler Türkiye'ye aittir."
*
Kıyamete Kadar Çan Sesi Dinlemek:
"Protestanlara arsa satan adam,kıyamete dek onların çan sesini dinlesin"diyerek Eyyüb Sultan'a değil,sattığı arsanın hemen önündeki Rumeli mezarlığına gömülmesini emreder.
Abdülhamid Han gibi bir hakan şimdi yaşasaydı meclistekilerin vasiyeti ne hale gelirdi tahmin edebiliyorum.
Allahım bizi bize bırakma , bizi bizsiz bırak ama bizi sensiz bırakma ...
Kilise ve Havraların etrafındaki mezarlıklarda boş mezar yeri bulmak imkânsız hale gelirdi herhalde.
*
Bre Derbeder Aşık, Hiç Şahlar Mat Edilir mi?
Aşıkpaşazade'ye göre Yavuz daha Trabzon'da vali iken bir gün aniden İran'a gider.Kendisi bir derviş kılığındadır.Bulunduğu handa satranç oyunu ile kısa bir zamanda isim yapar.Şah İsmail de güzel satranç bilmektedir.Yavuz'un iyi satranç bildiği şahın kulağına gidince,huzura getirilerek bir oyunda şahla oynaması istenir.Yavuz,ilk el şaha hürmetten mağlup olur.Bundan sonra şaha hiç el vermeden oyunu bitirir.Bu mağlubiyete dayanamayan Şah İsmail,elinin tersiyle Yavuz'un kıllı göğsüne bir darbe indirip:
-Bre derbeder aşık,hiç şahlar mat edilir mi?Edebin yok imiş,der ve Yavuz'a bir kese içinde bin altın verir.Yavuz,şahı selamlayıp dışarı çıkar.Saray havlusuna gelince,kimseye göstermeden bin altını binek taşının altına koyar.Aradan yıllar geçer,Çaldıran'da galip gelen Yavuz,büyük bir merasimle Tebriz'e gelince,yanında bulunan Balyemez Osman Ağa'ya:
-Osman Ağa,şu şahın bindiği binek taşının altında bin altın durur.Onu elimle koymuşumdur,al senin olsun helaldir, der.
*
Biz de Onlara Yaklaşıyoruz:
Sultan Alparslan 27 bin askeriyle Bizans topraklarında ilerlerken, keşfe gönderdiği askerlerden biri huzuruna gelip telaşla:
- 300 bin kişilik düşman ordusu bize doğru yaklaşıyor, der.
Alparslan hiç önemsemeyerek şöyle der:
- Biz de onlara yaklaşıyoruz.
*
Fatih Sultan Mehmet, çocukluğunda biraz yaramazlık yapınca, babası olan 2. Murat Han:
-”Ne kadar yaramaz bir çocuksun, senden adam olmaz” diye çıkışır.
Orada bulunan ve velâyet sırrıyla kalp gözü açık olan Akşemseddin Hazretleri, hafifçe gülümseyerek şöyle der:
-Peder ne der, kader ne der.
*
Sigorta:
İngiliz Büyükelçisi, eski Türk evlerinin dış duvarlarına asılan “Ya Hafiz”
(Muhafaza Eden Rabbimiz) levhalarını görünce dayanamamış ve Keçecizade Fuad Paşaya bunların ne olduğunu sormuş. Fuad Paşa İngiliz’in tam anlayacağı dille cevap vermiş.
- O gördükleriniz, Osmanlı Sigorta Şirketinin levhalarıdır
*
Fatih Sultan Mehmet:
Fatih Sultan Mehmet, adamları ile gezerken, yanına sokulan dilenciye bir altın vermiş. Dilenci parayı alınca:
-Aman Sultanım, demiş. Koskoca bir padişah, kardeşine bu kadar para verir mi?
Fatih Sultan Mehmet, nereden kardeş olduğunu sorunca, dilenci:
-İkimiz de Hazreti Adem’in çocukları değil miyiz? demiş. Elbette kardeşiz.
Sultan Fatih:
-Bu keşfini sakın başkasına söyleme, diye gülümsemiş. Diğer kardeşlerimiz de pay isterse, sana zırnık bile düşmez.
*
II.Mahmud ile Abdülmecid'in saltanatı sırasında Şeyh Şamil,Kafkasya'da bir harekâta başlamıştı (1834-1859).Dargo Savaşında Şeyh Şamil'e mağlup olan Rus generali Grabe,Şamil'e teslim olması için bir elçi göndermişti.Elçi Şamil'e şöyle diyordu:
"Çar hazretlerinin bütün Kafkasya'yı havaya uçuracak kadar barutu olduğunu unutmayınız.Savaşmanız boşunadır,teslim olmanız menfaatiniz icabıdır."Şeyh Şamil ayağa kalktı ve elçiye şöyle dedi:
"Çarınız Nikola size gökyüzündeki ayı tutup yeryüzüne indiririm dese inanınız.Ancak,Dargo Mescidi'nin minaresindeki aya elimi sürerim dese,sakın ona inanmayınız.