Oğuz Türkleri

Oğuz Tarihi

Tarihi kaynaklara göre Şamanist göçebe olarak VI. ve VIII. yüzyılda ortaya çıkan Oğuzlar, Göktürk Devleti‟nin de kurucuları arasında sayılır. Bu sebeple Oğuz adı özellikle Orhun ve Yenisey yazıtlarında sıklıkla kullanılmaktadır. Yenisey Yazıtlarında altı boy olarak belirtilen Oğuzlar, Uygurların Göktürk Devletine son vermesinden sonra (M.S 744 yılında) Uygur egemenliği altına girmiştir. Daha sonra Oğuzların bir bölümü batıya göç ederek Aral Gölü‟nün kuzeyinde kendi yaşamlarını devam ettirmeye çalışmışlardır. Oğuzlar kendi içinde doğu ve batı kolu olmak üzere ikiye ayrılır. Dillerinde s/z seslerinin egemen olduğu doğu kolunu Oğuzlar oluştururken; r/l seslerinin hâkim olduğu batı grubunu da soydaşları olan Oğurlar oluşturur.

Kaşgarlı Mahmut, Oğuzların 22 boydan oluştuklarını dile getirir. Kaşgarlı‟ya göre iki boy Oğuz boyundan değildir. Bu iki boyun sayıları yetersiz olduğu gibi kendilerini tanımlayacak Oğuz damgası da bulunmamaktadır. Ebulgazi Bahadır Han‟ın Şecere-i Terakime adlı eserine göre; Oğuz Han altı oğlundan her birine dört bölük Oğuz boyu paylaştırmıştır. Bu paylaştırmanın sonucu olarak da Oğuz boyları, 24 Oğuz boyuna karşılık gelmektedir. Aynı Şekilde Faruk Sümer de Oğuz boylarının tam listesinin XIV. yüzyılın başlarında Reşideddin tarafından oluşturulduğunu ve o listede de 24 Oğuz boyundan bahsedildiğini bildirmiştir.

X. yüzyılda batıya doğru göç ederek iran ve Azerbaycan dolaylarına yerleşen Oğuz boylarından bazıları Türkmenistan‟da kalır. Kıpçak bölgesinde Büyük Oğuz Devleti‟ni kuran Oğuzlar, XI. yüzyıldan sonra İslamiyet‟i seçerek göçebelikten yerleşik hayata geçmiş ve Sır derya kıyısında Yeni kent‟i kurmuşlardır.

XI. yüzyıldan sonra kalabalık Türk kuvvetleri halinde Anadolu ve Suriye bölgelerine kadar gelen Oğuzlar, İslamiyet‟i kabul ettikten sonra Türkmen adıyla anılmaya bağlanır. Oğuzlar, tarihte ilk büyük devletleri olan Selçukluları, Kınık boyuna dayandırarak kurmuşlardır. Selçuklu soyunun zayıflamasında da etkili olan Oğuzlar, daha sonra Osmanlı hanedanlığı kanalıyla iktidarı Kayılara bırakarak altı yüz sene gibi uzun bir müddet Türk ve İslam aleminin liderliğini yapmışlardır.

Oğuzların Anadolu Sahnesine Çıkışı

Anadolu‟yu zengin kılan önemli basamaklardan biri de beylikler ve boylardır. Moğol baskınından kurtulan ve kendi kültürünü yaşatmaya çalışan Oğuzlar, özellikle 1071 Malazgirt Zaferi‟nden sonra Türkistan ve iran‟da bulunan soydaşlarının da yardımıyla yavaş yavaş Anadolu topraklarında varlığını hissettirmeye baĢlar11. Oğuz boylarının XI. yüzyıldan itibaren bölgeye göç etmesiyle birlikte Anadolu, yavaş yavaş Türk yurdu haline gelmeye başlar. Büyük Selçuklu Devleti‟nin kuruluşundan önce Oğuzların, Selçuk Bey‟in oğlu Arslan Yabgu‟ya bağlı oldukları bilinir. Gaznelilerden kaçan Oğuzlar bu dönemde Anadolu‟ya girmişler ve Azerbaycan‟dan Diyarbakır‟a kadar yayılmaya başlamışlardır. Bizans hâkimiyetinin kırılması ve Anadolu‟da Selçuklu hâkimiyetinin başlaması 1040 yılına rastlar. Yine bu dönem içinde Türkmenler de yurt bulmak adına Anadolu‟ya gelip yerleşmiş ve burada tampon bölge oluşturma çabasına girilmiştir. Özellikle 1071 Malazgirt zaferinden sonra Bizans‟ın gücü tamamen kırılmış ve bu tarihten itibaren Anadolu Türk yurdu haline gelmeye başlamıştır. Anadolu‟nun yanı sıra Azerbaycan, Irak ve Suriye de Oğuz göçlerine sahne olmuştur. Oğuzlar yerleştikleri bölgelere Türkçe adlar vermiş ve tüm varlıklarıyla Anadolu‟da hissedilmeye başlamışlardır. Oğuzlar, Anadolu‟ya XI.- XV. yüzyıllar arası göç etmiş ve daha önce de belirtildiği üzere bu bölgeyi ağız özelliği açısından etkileyerek pek çok ağız çeşidinin oluşmasına zemin hazırlamıştır.

Oğuzların dil özellikleri, XIII. yüzyıldan itibaren Anadolu‟da; hâkim unsur olarak dikkat çeker. Çünkü bu yüzyıl, siyasi gelişmelerin yanı sıra Oğuz Türkçesine dayalı yeni bir yazı tarihinin de başlangıcını oluşturur.

Oğuz Türkçesi ve Evreleri

Oğuz Türkçesi

Yazın ve dil açısından geç kalmış sayılan Oğuzların; tarihsel açıdan bakıldığında; adının yeni olmadığı görülür. Oğuz adı Köktürk Yazıtlarında boy adı olarak verilmektedir. “…tokuz Oguz begleri budunı bu sabımın edgüti eşid…” (Dokuz Oğuz beyleri, milleti!.. bu sözümü iyice işit…). Karahanlı döneminde de varlık gösteren Oğuzlar, kendi yapıları içinde bağımsız bir devlet olma olgusunu gerçekleştiremediklerinden dolayı dil açısından geç kalmış sayılırlar. Hayati Develi Oğuz Türkçesi‟ni konuşma dili bakımından “X. yüzyılda Ön asya‟da varlığını hissettirmekte ve XI. yüzyılda da batı ve Anadolu‟da etkilerini göstermektedir’’ der. Orta Türkçenin üçüncü evresi olarak bilinen Batı Türkçesinin kaynağı bazı Türk dili araştırmacılarına göre; Eski Osmanlıca veya Eski Anadolu Türkçesi biçiminde tanımlanır. Bu Türkçenin kaynağını Oğuz Türkçesi oluşturur.

Oğuz Türkçesinin hemen ardından gelen Selçuklu Türkçesi özellikle XII. yüzyılın sonlarına doğru gelişme göstermiştir. Selçuklu Türkçesinin temellerini, sadece halkın kullandığı Karahanlı Türkçesi ve Oğuz Türkçesi oluşturur. Çünkü bu dönemde bilim dili olarak Arapça, yazın dili olarak Farsça kullanılmıştır.

Oğuz Türkçesi dil açısından güçlenmeye ve kendini göstermeye başladıktan sonra (XIII. yüzyıl ve sonrası) Anadolu‟da kullanımı artmış ve yazı dillerinin ortaya çıkmasıyla yeni bir döneme girilmesini sağlamıştır. Bu gelişmeler doğrultusunda Eski Anadolu Türkçesi adı altında Batı Türkçesi‟nin bir evresi başlamıştır ki bu evre, Oğuz Türkçesi temelleri üzerinde oturmaktadır. Türkologlar Oğuz Türkçesini birkaç evreye ayırarak incelemektedir.

Oğuz Türkçesinin Evreleri

Pek çok Türk dili araştırmacısı Oğuz Türkçesi‟ni farklı sınıflandırmalar yaparak araştırmıştır. Muharrem Ergin‟e göre Oğuz Türkçesi, Hazar Denizi‟nden Balkanlara kadar uzanan Batı Türkçesi biçiminde tanımlanır. Ergin Oğuz Türkçesi‟ni;

a. Doğu Oğuzca (Azeri Türkçesi)

b. Batı Oğuzca (Osmanlı Türkçesi)

olmak üzere iki alt başlık altında inceler.

Hayati Develi; “bir taraftan coğrafi şartların ve zaman’ın etkisiyle farklı “ağız”lara bölünüp gelişirken bir taraftan da bu ağızlar kendi içlerinde birleşerek bir kaç “standart” etrafında toplanmıştır. XXI. yüzyıldan geriye doğru baktığımızda yazılı metinlerden tespit edebildiğimiz kadarıyla Oğuzcanın, iki büyük standart oluşturduğunu görmekteyiz17.” biçiminde açıkladığı Oğuz Türkçesi‟ni

a. Türkiye Türkçesi

b. Azerbaycan Türkçesi alt başlıkları altında ele alır.

Fuat Bozkurt Oğuz Türkçesi‟ni, farklı ve daha geniş bir sınıflandırma ile Ön asya‟daki geçmiçi, tarihsel ve toplumsal süreç içinde olmak üzere üç evrede ele alır. Bozkurt bu süreçleri,

a. Selçuklu Türkçesi

b. Anadolu Beylikleri Türkçesi

c. Kuruluş Yılları Türkçesi

biçiminde belirtir.

Baskakov 1960 yılında yaptığı sınıflandırmada ise, öz Oğuz grubu olarak „Batı‟ terimini kullanır. Baskakov‟a göre Oğuz Türkçesi;

a) Oğuz–Türkmen, grubu içinde X. ve XI. yüzyıl Eski Osmanlıca bulunmaktadır.

b) Oğuz-Bulgar grubu; Uz, Peçenek, Gagauz, Balkan Türk lehçe ve ağızlarından oluşur.

c) Oğuz–Selçuk grubu içinde ise Selçuk, Osmanlı, Azeri ve Kırım Oğuzcası olarak ayrılır.

Ayrıca Baskakov‟un; Karahanlı, Harezm, Doğu Altın Ordu, Çağatay, Eski Özbek, Yeni Özbek ve Yeni Uygur lehçelerini de “Karluk-Uygur alt grubu” başlığı altında Karluk grubuna bağladığı görülmektedir. Bu bağlamda Baskakov, Oğuz lehçelerini; birinci derecede Güneydoğu (Karluk) ve ikinci derecede Kuzeybatı (Kıpçak) grupları ile ilişkilendirmektedir.

Johannes Benzing ve Karl Heinrich Menges “Türk Dillerinin Sınıflandırılması” adlı çalışmada farklı bir sınıflandırma yaparlar. Bu sınıflandırma ile Benzing ve Menges, Güney Türkçesi (Oğuz gurubu) içerisine belli dillerin girdiğini belirtir. Benzing ve Menges‟in sınıflandırmasına göre;

a) Osmanlıca, (Türkiye Türkçesi, Türkçe) Anadolu ve Rumeli lehçeleri (Trakya, Makedonya Türkçesi ve Gagauzca da sayılabilir.) ile Kırım‟ın güneyinde konuşulan Kırım Osmanlıcası bu grup içerisinde belirtilir.

b) Azerice, Rus Azerbaycanı, Kuzey-Batı İran, Güney İran‟daki Kaşkay dili.

c) Türkmence, Rus Türkmenistan‟ı, Kuzey-Doğu Ġran ve Hazar Denizi‟nin kuzey-batı kıyılarında

konuşulan dil biçiminde Türk dillerini sınıflandırmışlardır.

Ayrıca; Benzing ve Menges Oğuz grubu ile ilgili olarak “Kaşgarlı‟nın sözünü ettiği Oğuz kelimelerinin; XIII. yüzyıl Selçuklu metinleri, XIV. yüzyıl başlangıcından bu yana gelen eski Osmanlıca metinler ve XIV. yüzyılın sözlüklerindeki „Türkmen‟ kelimeleri gibi.” biçiminde görüş bildirirler.

Türkiye Türkçesi Ağızlarında Oğuzca Unsurlar

Kaşgarlı Mahmut, Oğuz boylarından her birinin, kendi içinde geliştirdiği farklı ağız özelliğinin bulunduğunu söyler. Kaşgarlı eserinde, Oğuzların ve Kıpçakların aynı ağız özelliğini taşıdığını belirterek pek çok dil özelliğini örneklerle anlatır21. Eserinde Türklerin dil özelliklerinin yanı sıra pek çok milletin ya da boyun dil özelliğinden de söz eden Kaşgarlı Mahmut aynı zamanda bu sebeple karşılaştırmalı dil çalışmalarının da öncülüğünü yapmış olur.

Ahmet Bican Ercilasun‟un da dile getirdiği gibi, Divan-ı Lügâti‟t Türk‟te özellikle Oğuz ağzına yer verilir. Kaşgarlı Mahmut, Arapların Türkçe öğrenmesi bakımından bu eseri gerekli görür ve bunun için de eserini, Oğuz Türklerinin dil özelliklerini göz önünde bulundurarak oluşturur. O dönem; Arapların en çok ilişki içinde bulunduğu Türkler, Oğuz Türkleridir. O tarihte Türkmenistan, Azerbaycan ve Anadolu Türkmen Oğuzları aynı yönetim altındadır. Bu sebepledir ki XI. yüzyılın sonlarında henüz yazı diline dönüşmeyen Oğuz Türkçesi, Türkistan‟dan Marmara ve Batı Anadolu bölgelerine kadar uzanan geniş bir coğrafyada konuşma dili olarak kullanılmıştır.

Anadolu, özellikle Oğuz boylarının yerleşmesinden sonra farklı ağız özellikleri ile karşılaşmıştır.

Bu durum bugün hemen her bölgede kendini hissettirir. Bazı sözcükler aynı bölgenin farklı yerlerinde bile değişiklikler gösterebilmektedir. Kaşgarlı Mahmut, Oğuz boylarının her birinin değişik ağız özellikleri ile konuştuğunu dile getirir. Bu sebepledir ki Anadolu‟da varlığını hissettiren Oğuz boyları, kendi kültürlerini yansıttıkları gibi ağız özelliklerini de yöreye yaymışlardır. Bu durum Anadolu insanının yaşattığı pek çok sözcük ve gelenekte görülmektedir.

Anadolu‟nun hemen her bölgesindeki pek çok ilde Oğuz boylarından herhangi birinin adını taşıyan pek çok köy ya da yerleşim yeri olduğu bilinmektedir. Bu durum; elbette o yöreye verilen Oğuz boyunun adını, yine o boyun dil özelliklerini taşıması açısından kesin bilgi vermez; ancak bugün Anadolu‟da bulunan pek çok ağız özelliği, bazı Oğuz boylarıyla benzer dil özelliklerini yansıtması bakımından önem taşır.

Leylâ Karahan özellikle, Kaşgarlı‟nın Oğuz Türkçesi dil özellikleri olarak belirlediği bazı örneklerden yola çıkarak ( t>d, d>y değişmeleri, kelime başında b>m değişmesinde b‟lerin korunması, g düşmesi) Eski Anadolu Türkçesi ve Türkiye Türkçesi ağızlarının Oğuz Türkçesi ile ortak dil özelliklerine sahip olduğunu dile getirir.

Zeynep Korkmaz, “Anadolu Ağızlarının Etnik Yapı ile ilişkisi Sorunu” adlı makalesinde;

Anadolu‟da bulunan bazı Oğuz boylarını tespit ederek yine bu Oğuz boylarının bir takım dil özelliklerini ayrıntılı biçimde iĢler24. Burada; Salur, Kınık ve Avşar boylarının ağız özelliklerini tek tek açıklayan Korkmaz, bu boylar hakkında da geniş bilgiler verir.

Güney-batı Anadolu, etnik bakımdan Oğuzların gelip yerleştiği bölgeler arasındadır. Burası daha sonra bölgeye göç eden Yörük ve Türkmen boylarının yerleşim yeri olarak bilinir.

Oğuz boyları içinde önemli bir yere sahip olan ve üçüncü büyük Oğuz boyu olarak tanınan Kınık boyu dil özellikleri ile Batı-Anadolu‟da yer alan Alaşehir ve çevresi ağız özelliklerinin karşılaştırılması incelememizin ana konusunu oluşturmaktadır.

Bozoklar ve Üçoklar
Bu boyların Bozoklar ve Üçoklar olarak ikiye bölünmesi ise daha sonradır. Bu iki ana kol arasında çıkan anlaşmazlıklar, boyların bir kısmının batıya göçmesine neden oldu, bir kısmı da Göktürk Devleti'nin kurulması ve Ötüken'i işgali nedeniyle batıya göçmüştür(6.yy). Kalanlar Göktürk egemenliği altına girmiştir. 630'da ilk Göktürk devletinin zayıflayıp Çin kontrolü altına girmesiyle tekrar birleşmeye başlamışlarsa da ikinci Göktürk Devleti kurulunca fazla direniş gösteremeden tekrar egemenlik altına girdiler.

(7.yy sonları). 745 yılında ikinci Göktürk Devleti de yıkılınca batıya ve Çin'e göçmüş birçok Oğuz Boyu da Ötüken'e geri dönerek Kutluk Bilge Kağan'ın kurduğu Uygur Devleti çatısı altında birleşti. 840 yılında Uygur Devleti Kırgızlar tarafından yıkılınca Oğuzların asıl büyük göçü başladı ve Asya'nın dört bir tarafına ama daha çok kitleler halinde batıya göçtüler. Cengiz Han'ın kurduğu Moğol İmparatorluğunun egemenliği altına girdiler. Moğol egemenliği sona erdikten sonra tekrar toparlandılar. 10. yüzyılda Hazar Denizi'nin doğusunda Oğuz Yabgu önderliğinde ilk devletlerini kurdular. 1000 yılında Kıpçaklar tarafından yıkılan bu devletten sonra Oğuzlar ikiye bölündü, bir kısmı kuzeye giderek bugünkü Kırım, Kazak, Bulgar ve Tatar Türklerinin atası oldular; bir kısmı da Selçuk bey önderliğinde güneye indiler, İslâmı kabul edip İslâm orduları hizmetine girdiler.

Selçuklular olarak anılmaya başlayan bu kol Tuğrul Bey önderliğinde 1038 yılında Irak ve İran'da Büyük Selçuklu İmparatorluğunu kurdu. Etrafta dağınık yaşayan diğer Türk boyları da bu İmparatorluğa katıldı. 1153'te kuzeydoğudan gelen Karahıtaylar ve Karluklar tarafından imparatorluk yıkılınca Oğuzlar dağıldı. Dağılan bu boyların kimi Harzemşahlara bağlandı, kimi Horasan'a, Kirman'a göçtü, kimileri de daha batıya gidip Irak'a, Suriye'ye yerleşti, kimileri de Anadolu Selçuklu Devleti 'ne katıldı. Bunlardan sonra kurulan Akkoyunlu, Karakoyunlu, Safevi Devletleri, Anadolu beylikleri, Osmanlı İmparatorluğu, Suriye, Irak ve Azerbaycan'da çeşitli beylikler vs. hep Oğuz kökenli Türklerin kurduğu devletlerdir.

Oğuz Türkleri, Oğuz Han'ın 6 oğlu ve onların 4'er oğlundan meydana gelmişlerdir. Meydana gelen bu 24 boyun ayrı adı ve ünvanları vardır. Bu bölümleme, Oğuz Kağan Efsanesi'nden kaynaklanmaktadır.

Oğuzlar, Oğuz Kağan Destanı'na göre 24 koldan ve Kaşgarlı Mahmud'un Divan-ı Lügati't-Türk eserine göre 22 koldan oluşan Orta Asya kökenli en kalabalık Türk boyu. Günümüzde Türk nüfusunun %65'ini oluştururlar.

7. yüzyıl civarında konar-göçer bir yapıyla yer değiştirmeye başlamışlar ve coğrafi olarak Bizans kayıtlarına göre önce Balkanlara yayılmışlardır. Oğuzlar, Türkiye'de (Selçuklular, Osmanlılar, diğer Türkmen beylikleri ve boyları), Azerbaycan'da, Türkmenistan'da ve Irak'ta yaşayan Türklerin atası sayılmaktadırlar.

Destanlara göre, Oğuzlar Oğuz Han'ın 6 oğlu ve onların 4'er oğlundan meydana gelmişlerdir. Meydana gelen bu 24 boyun ayrı adı ve ünvanları vardır. Bu bölümleme, Oğuz Kağan Efsanesi'nden kaynaklanmaktadır.

Her boyun bir ongunu ve tamgası vardır.

Etimolojisi
Oğuz kelimesinin günmüz Türkçesindeki karşılığı Ağız'dır. Oğuz Han, doğduktan sonra anasından bir kere süt emmiştir. Bu nedenle bugün halen Anadolu'da doğum sonrası ilk süte ağız (Oğuz) sütü denir. İneğin doğum sonrası sağılan (koyu kıvamdadır) ilk sütünün adı ağız sütüdür. Aynı biçimde, yapılan bir işin ilkine de "ağız" denmektedir. Oğuz boylarından Yüreğirlilerin ağılıklı olarak yaşadıkları Çukurova'da pamuk toplanmasında bile ilk hasata "ağız" ya da "ilk ağız" denir.

Oğuz sözcüğünün çeşitli söyleniş biçimleri vardır. Bizanslar Uzlar der, Araplar Guzlar der. G harfi biraz gırtlağa yakın çıkar.

Rumeli Vilayet-i Celilesine (yani Manastıra bağlı Kayılar Kazasına bağlı Kuzlu Küy (k boğaza yakın söylenir sanki bogaza yakın g gibi Guzlu Küy olarak teleffuz edilir veya Kozlu köyü olarak latin harfleriyle transkiript edilir. Osmanlıca Tapu tahrir defterlerinde Oguzlu olarak tahrir edilmektedir.

Oğuz Kağan Destanı'na göre Oğuz boyları
24 Oğuz boyunu önce iki kolda (Bozoklar ve Üçoklar) daha sonra Oğuz Han'ın 6 oğluna ve son olarak da onların 4 oğluna ayırmaktadır. Listelerin kaynakları, Kaşgarlı Mahmud ve 14. yüzyıl'da yaşayan Reşideddin'e dayanmaktadır. Reşideddin 24, Kaşgarlı Mahmut ise 22 boy saymaktadır.

Bozoklar
Günhan

(simgeleri şahin)
Kayı
Bayat
Alkaevli
Karaevli

Ayhan

(simgeleri kartal)
Yazır
Töker Döğer
Yaprılı tergeger
Dodurga Toturga

Yıldızhan

(simgeleri tilki)
Avşar, (Afsar)
Kızık
Beğdili (serbes)
Kargın (bolluk, bereket anlamına gelir.) (cömertlik anlamına da gelir.)

Üç Oklar
Gökhan

(simgeleri bozkurt)
Bayındır
Çavuldur
Çepni
Peçenek

Dağhan

(simgeleri kılıç)
Salur
Alanyurtlu
Eymür
Yüreğir

Denizhan

(simgeleri doğan)
İğdir
Bükdüz
Yiva
Kınık

Bozoklar ve Üçoklar
Bu boyların Bozoklar ve Üçoklar olarak ikiye bölünmesi ise daha sonradır. Bu iki ana kol arasında çıkan anlaşmazlıklar, boyların bir kısmının batıya göçmesine neden oldu, bir kısmı da Göktürk Devleti'nin kurulması ve Ötüken'i işgali nedeniyle batıya göçmüştür (6.yy). Kalanlar Göktürk egemenliği altına girmiştir.

630'da ilk Göktürk devletinin zayıflayıp Çin kontrolü altına girmesiyle tekrar birleşmeye başlamışlarsa da İkinci Doğu Göktürk Devleti kurulunca fazla direniş gösteremeden tekrar egemenlik altına girdiler. (7. yüzyıl sonları). 745 yılında İkinci Doğu Göktürk Devleti de yıkılınca batıya ve Çin'e göçmüş birçok Oğuz Boyu da Ötüken'e geri dönerek Kutluk Bilge Kağan'ın kurduğu Uygur Devleti çatısı altında birleşti. Altaylar'ın batısındaki ve Tanrı Dağları bölgesindeki Oğuz toplulukları ise Gök Türklerin batı kolu olan Türgiş ya da Türkeş Kağanlığına bağlı olarak varlıklarını sürdürdüler. 760'lı yıllarda bölgeyi ele geçiren Karluk boyunun kurduğu devlette yer aldılar. Bu boyun öncülüğünde Yağma ve Çiğil boylarının da katılımıyla kurulan Karahanlı Devleti içinde Oğuz boyları da vardı. 10. yüzyılda Hazar Denizi'nin doğusunda Oğuz Yabgu önderliğinde ilk devletlerini kurdular. 1000 yılında Kıpçaklar tarafından yıkılan bu devletten sonra Oğuzlar ikiye bölündü, bir kısmı kuzeye giderek bugünkü Kırım, Kazak, Bulgar ve Tatarların atası oldular; bir kısmı da Selçuk bey önderliğinde güneye indiler, İslamı kabul edip İslam orduları hizmetine girdiler. Doğu'daki Oğuz kitlelerinin tarihi başka yönde gelişti. 840 yılında Uygur Devleti Kırgızlar tarafından yıkılınca Oğuzların asıl büyük göçü başladı ve Asya'nın dört bir tarafına ama daha çok kitleler halinde batıya göçtüler ve öteki kandaş boylarla birleştiler.

Oğuz kitleleri içinde Kınık boyundan olup, ataları Selçuk'un adından ötürü Selçuklular olarak anılmaya başlayan bir kol Tuğrul Bey önderliğinde 1038 yılında Irak ve İran'da Büyük Selçuklu İmparatorluğunu kurdu. Etrafta dağınık yaşayan diğer Türk boyları da bu İmparatorluğa katıldı. 1040'da Merv yakınlarındaki Dandanakan Savaşı'nda Gaznelileri yendiler.

Selçuluk egemenliği İran, Horasan, Merv, Irak, Suriye, Güney Kafkasya ve Anadolu'da bir asırdan fazla sürdü. Son büyük sultanları Sencer'in 1141'de Semerkant ile Buhara arasında bulunan Katavan mevkiinde Moğol kökenli Karahıtaylılar'a yenilmesi ile devlet çözülmeye başladı. 1153'te kuzeydoğudan gelen Karahıtaylar ve Karluklar tarafından imparatorluk yıkılınca Oğuzlar dağıldı. Dağılan bu boyların kimi Harzemşahlara bağlandı, kimi Horasan'a, Kirman'a göçtü, kimileri de daha batıya gidip Irak'a, Suriye'ye yerleşti, kimileri de Anadolu Selçuklu Devleti 'ne katıldı. Bunlardan sonra kurulan Akkoyunlu, Karakoyunlu, Safevi Devlet, Alemdarlar, Anadolu beylikleri, Osmanlı İmparatorluğu, Suriye, Irak ve Azerbaycan'da çeşitli beyliklerde de Oğuz Kağan Destanı mevcuttu.

Göktürkler ve Oğuzlar Vergi memuruna Amga (veya Imga) derlerdi, ve devlet kasasınada Aglık.

Bibliyogafya
Fazlı Konuş, Selçuklular Bibliyografyası, (Temel Kaynakların Açıklaması ile Beraber), Konya 2006

Kaynak

İlgili Konu Başlıkları Tümü
Bulgaristan Türkleri
Bulgaristan Türkleri Osmanlı Devleti'nin önemli bölgelerinden biri olmuş olan ve bugünkü Bulgaristan'da kalan bölgede azımsanmayacak bir Türk nüfusunu oluştururlar. MS. 6 yüzyılda Slavlar ile Türk kökenli bir kavim olan (Proto-)Bulgarlar bu alana yerleştiler.

Sayfa Bülteni

Soru ve görüşleriniz için yorum yapın: