Ogurlar, (Bulgarlar) Ogur Türkleri
Bulgarlar için de 150 yıldan fazla bir zamandan beri menşe aranmış ve Urallı, Fin, îslav, Tatar vb. asıllı olduklan iddia edilmiştir. Nihavet Türk asıldan geldiklerine dair önce Vambery tarafından ileri sürülen görüş G. Feher'in arkeolojik ve Gy.Nemeth'in linguistik araştırmalan ile kesinlik kazanmıştır. Kavim adı olarak "Bulgar" kelimesi 5. asrın 2. yansından önce mevcut değildi; ilk defa, 482 yılında, Bizans imparatoru Zenon'un, Doğu-Got'larına karşı savaşmak üzere, askerî yardımlarına müracaat ettiği Karadeniz kuzeyindeki topluluk ismi olarak ortaya çıkmıştır. Bulgar adı bir tarihî hadiseden doğmuş idi: Avrupa Hun hükümdarı Attila'nm ölümü üzerine evlatları ile tabi kavimler arasında patlak veren mücadelelerde Attila'nın 2. oğlu Dengizik'in 469'da ölümünden sonra, bunun küçük kardeşi Irnek idaresinde Orta Avrupa'yı terkeden Hun kütleleri Karadeniz kıyılarında buluştukları başka Türk zümreleri ile karışmışlardı. Bu karışmadan doğan yeni topluluk Türkçe "Bulgar" diye anılmağa başladı. Başlangıçtan 765 yılına kadar Bulgar hükümdarlarının adlarını ve hakanlık sürelerini gosteren ve bugün ancak, daha geç zamandan kalma bir Rus kronikinde îslavca tercümesine sahip olduğumuz "Bulgar hakanlan listesi"nde îrnek, Bulgar hükümdar sülalesinin atası olarak görünmektedir.
Hun kütleleri ile karışan bu Türklerin asıl adı "Ogur"du ve Tuna ağzından Volga'ya kadar Karadeniz kuzeyi bozkırlarında, daha sonraki Peçenekler ve Kumanlar gibi ayrı boy birlikleri halinde oturuyorlardı: Saragur (Sa-rı/Ak/Ogur), Bittigur (Beş-Ogur), Ultingur~Altziagir (Altı-Ogur), Kutri-gur-Kuturgur ("Tukurgur" = Dokuz-Ogur) Ungur ~ Hunugur ~ Onugur (On-Ogur), Utigur ~ Uturgur (Otuz-Ogur) Bizans tarihçisi Priskos (5. asır)'un, Sabarlar tarafından Ural dağlannın doğusundaki yurtlanndan uzaklaştırılarak Karadeniz düzlüklerine geldiklerini (461 - 465'lerde) bildirdiği Ogur Türkleri, aynı tarihçiye göre o zaman üç grup teşkil etmekte idiler: Saragur, Urog (Ogur) ve On-Ogur. Bunlar Avarların önünden batıya çekilen Sabarlann karşısında tutunabilmek için Bizans'a elçi göndermişlerdi. Son araştırmalara göre, Ogurlar büyük göçten önceki yurtlannda da üç zümre halinde idiler: Dogu zümresi (Seyhun-Çu nehirleri ve Çalkar Gölü havalisinde: On-Ogurlar) ; orta zümre (bugünkü Kazak-Kırgız bozkırı ve Emba nehri boyunda -ihtimal- Otuz-Ogurlar) ve batı zümresi (Yayık nehri havalisinde -herhalde- Dokuz-Ogur'lar). Bu sıralarda Saragur (Ak-Ogur) kütlesine karşılık ötekilerin "Kara Ogur" ' kanadını teşkil etmiş olmaları muhtemeldir.
Ogurlar Oguzlann kardeşleridir. Herhalde birbirlerinden çok erken devirlerde (en geç M.Ö. 3. asırdan öncelen) ayrılmış olmaları (bk. yk. Türklerin yayılmaları) dolayısiyle, dillerinde bazı fonetik değişmeler meydana gelmiştir. En açık fark da ana Türkçe'deki Z sesinin Ogur lehçesinde R'ye çevrilmiş olmasıdır. Aslında "Oğuz" tabiri doğrudan doğruya "Türk boyları" manasına geldiğine göre, doğuda kalan ve Z sesini kullanmağa devam eden ana kütleye karşılık, onlardan batıya doğru ayrıldıktan sonra R'li lehçe konuşmağa başlayan Ogurların (Batı Türklerinin) adlarında da bu fark dikkati çeker: Oguz-Ogur.Yukandaki Ogur boy birlikleri de sırasıyla: 5 Oguz, 6 Oguz, 9 Oguz, 10 Oguz ve 30 Oguz demektir.
Nitekim Doğu Türklerinde de böyle boy sayısı ile adlandırılmış birlikler vardır (bk. yk. Oğuzlar). Ogur lehçesindeki diğer bir ayrılık da söz başındaki y yerine d söylenmesidir (me-sela. yılan-dilom vb.). Eski Grek coğrafyacısı Ptolemaios (M. 160-170) Ha-zar denizine dökülen Yayık nehri (bugün Ural nehri. Asıl Türkçe ad 18. asır 2. yarısında Ruslar tarafından değiştirilmiştir)'nin adını Daih (aix) şeklinde belirtmiçtir836 ki, bu ad Bulgarların atalannın M. 2. yüzyılda Batı Sibirya'da îtil (Volga)'e doğru uzanan bozkırlarda yaşadıklarını belgelemektedir. Ogurların tarihi çok daha geri gitmektedir. Bunların, M.Ö. 3. yüzyıl sonlarına doğru Tanrı Dağlan eteklerinde oturan U-sun(Wu-sun)'larla ilgili olmaları muhtemeldir. Ancak bu ilgi, daha ziyade, yukarıda Kumanlar münasebetiyle bahsettiğimiz U-sunların oturdukları sahaya (belki daha ön-ceki yurtları) taalluk ediyor görünmektedir. Çünkü aynı tarihte Ogurlann daha kuzeyde Kobdo, Tarbagatay bölgesinde yaşamakta olduklanna dair deliller vardır. Burada, Çin kaynakları "Ho-chieh" veya "Wu-chieh" (=Hu-kie veya Wu-kie, P. Pelliot, 1920; Wu-kie, Hu-kie, U-k'it, F. Hirth, 1899; Ho-ku, L. Ligeti, 1940) adlı bir kavimden söz ederler. F. Hirth adın Çince şeklinin, asıl söylenişi "Ugır" (Uygur değil) olan bir kelimeden gelebileceğini söylemiştir839 ki, bu ad onu doğrulayan Gy. Nemeth'e göre Türkçe "Ogur"dan başka birşey değildir. M.Ö. 3. yüzyıl başlannda Orta Asya'da Ogurların en mühim kollanndan biri, Çin kaynağında Orta ve Güney îrtiç taraflarında oturdukları ve Çin'e sansar, beyaz ve gök tilki ("Kun-tsun" = Kırsa ~ Karsak-bozkır tilkisi), bilhassa sincap derileri getirdikleri bildirilen Tingling'lerdir.
Bu meşhur sincap kürkü tacirlerinin adı da Türkçe'dir: Ting-li=Teyin'li=Sincap'lı. Bütün Ogurlar esasen kürk ticareti ile tamnmışlardı. Kıymetli kürkler arasında sincap derisi başta geliyordu.Ogur Türklerini, daha ziyade hayvan yetiştirici kardeşlerinden ayıran bu kesif avcılık ve kürk ticareti yanında, onların başka bir hususiyetleri de, batıda bulunduklan coğrafî bölgenin şartları gereği, iyi çiftçi olmaları idi. Her çeşit ziraati ve meyveciliği zamanına göre en yüksek seviyede yapıyorlardı. O tarihlerde Macar diline giren Ogur Türkçesi kelimeleri (bk. Hazar hakanlığı) bunun delilleridir.
Batı Sibirya'daki yurtlannda iken, Orta Asya'da Çi-çi Tanhu devletinin çöküşünden (M.Ö. 36) sonra aynı bölgeye çekilen Hun kalıntılan ile komşu oldukları anlaşılan Ogurlann, daha sonra batıda sür'atle bir dünya imparatorluğu durumuna giren Avrupa Hunlanna bağlandıkları, bilhassa Saragurların Attila zamanındaki rollerinden bellidir. Hun imparatorluğu parçalanıp merkezî otoritenin kaybolması (460-470 yılları) üzerine, bu defa Hun kütlesiyle beraber, batıdan geldiği bilinen trnek etrafında toplanarak, Bulgar devletini kurdukları görülüyor. Ogurlar îrnek'in halefi Mundo (Muncuk?) ve ondan sonra gelen 4 hükümdar zamanında, 550'lere kadar, aralanndaki birliği sürdürmüçlerdi. Bu tarihlerde şöyle yayıldıkları tesbit edilebiliyor:
Kafkaslar'ın kuzeyinde (Azak'ın doğusunda) On-ogurlar, Don-Volga dir-sekleri bölgesinde Otuz-ogurlar, Dnyeper'e doğru bozkırlarda Dokuz-ogurlar. Bunlardan doğudakiler sırasiyle Sabarlarm ve -Gök-Türk h-kimiyeti Azak Denizi'ne ulaştığı zaman (576'lar)- Gök-Türklerin idaresine girmişlerdir. Menandros'a göre, Otuz-ogur Hükümdarı Anagaios (Türkçe a-lı: Ana-aga?)tarafından tayin edilmiş olan Ak-kagan adlı kadın başbuğ, Gök-Türklere bağlananlardandı.Batıdaki Dokuz-ogur (Kara-Bulgar?)'lar ise, yıllık vergi aldıkları Bizans ile bazan dost, bazan hasım olarak münasebetlerini devam ettirdiler. İslav kütlelerini ileri sürerek Bizans'a yaptıkları sürekli baskı, İmparator Anasta-sios (491-518)'u, başkent Istanbul'un korunması için, "uzun sur"u yaptırma-ğa zorlamıçtı48. 530'larda ise Bizans generali Belizarios kumandasında îtalya savaşlarına katılmışlar, 549'da Longobardlarla çarpışan Gepidlere 10 bin süvari ile yardım etmişlerdi. Fakat Bizans -tıpkı Çin gibi.- Türklere karşı oynayageldiği oyunu Ogur'lara da tatbik etti. Dokuz-ogur ve Otuz-ogur kardeşlerin arasını açtı, birbirleri üzerine saldırttı. Mağlüp olan Dokuz-ogurlardan bir kısmını (2 bin aile) Trakya'ya yerleştirdi.
Otuz-ogurlann Balkan lar'a anî bir yürüyüşle îstanbul yakınlarında görünmelerinin (550'de) artr bir faydası yoktu. Karadeniz kuzeyindeki Ogur hakimiyetinin zayıflaması Avarların, yollarında rastladıkları Ogur-Bulgar Türklerinden bazı kütleleri beraberlerine alarak batıya doğru sür'atle ilerlemelerini (558'i takip eden yıllarda) kolaylaştırdı. Bayan Hakan'ın emrinde Dalmaçya'da savaşan Bulgarlar, 626 îstanbul kuşatmasında Avarlara yardımcı kuvvetler teşkil etmişlerdi.
Bunlar Balkanlar'a, Kuzey îtalya'ya, Macaristan'a yayıldılar. Avarlaı dan memnun olmayan 9 bin kadar Bulgar ailesi önce Bavyera'ya, sonra İtalya'ya taşındı (7. asnn 2. yansı)
Bulgar Adı
Kavim adı olarak "Bulgar" kelimesi 5. asrın 2. yansından önce mevcutdeğildi; ilk defa, 482 yılında, Bizans imparatoru Zenon'un, Doğu-Got'larına karşısavaşmak üzere, askerî yardımlarına müracaat ettiği Karadeniz kuzeyindeki toplulukismi olarak ortaya çıkmıştır. Bulgar adı bir tarihî hadiseden doğmuş idi: AvrupaHun hükümdarı Attila'nın ölümü üzerine evlatları ile tabi kavimler arasındapatlak veren mücadelelerde Attila'nın 2. oğlu Dengizik'in 469'da ölümünden sonra,bunun küçük kardeşi Irnek idaresinde Orta Avrupa'yı terkeden Hun kütleleri Karadenizkıyılarında buluştukları başka Türk zümreleri ile karışmışlardı. Bukarışmadan doğan yeni topluluk Türkçe "Bulgar" diye anılmağa başladı.
Bulgarların Kökeni
Başlangıçtan 765yılına kadar Bulgar hükümdarlarının adlarını ve hakanlık sürelerini gösteren vebugün ancak, daha geç zamandan kalma bir Rus kronikinde İslavca tercümesine sahipolduğumuz "Bulgar hakanlan listesi"nde İrnek, Bulgar hükümdar sülalesininatası olarak görünmektedir.Hun kütleleri ile karışan bu Türklerin asıl adı"Ogur"du ve Tuna ağzından Volga'ya kadar Karadeniz kuzeyi bozkırlarında,daha sonraki Peçenekler ve Kumanlar gibi ayrı boy birlikleri halinde oturuyorlardı.
Saragur (Sa-rı/Ak/Ogur), Biştigur (Beş-Ogur), Ultingur~Altziagir (Altı-Ogur), Kutri-gur-Kuturgur ("Tukurgur" =Dokuz-Ogur) Ungur ~ Hunugur ~ Onugur (On-Ogur), Utigur~ Uturgur (Otuz-Ogur). Bizans tarihçisi Priskos (5. asır)'un, Sabarlar tarafındanUral dağlarının doğusundaki yurtlarından uzaklaştırılarak Karadeniz düzlüklerinegeldiklerini (461 - 465'lerde) bildirdiği Ogur Türkleri, aynı tarihçiye göre o zamanüç grup teşkil etmekte idiler.
Saragur, Urog(Ogur) ve On-Ogur. Bunlar Avarların önünden batıya çekilen Sabarların karşısındatutunabilmek için Bizans'a elçi göndermişlerdi. Son araştırmalara göre, Ogurlarbüyük göçten önceki yurtlarında da üç zümre halinde idiler: Dogu zümresi(Seyhun-Çu nehirleri ve Çalkar Gölü havalisinde: On-Ogurlar) ; orta zümre (bugünküKazak-Kırgız bozkırı ve Emba nehri boyunda -ihtimal- Otuz-Ogurlar) ve batı zümresi(Yayık nehri havalisinde -herhalde- Dokuz-Ogur'lar). Bu sıralarda Saragur (Ak-Ogur)kütlesine karşılık ötekilerin "Kara Ogur" kanadını teşkil etmişolmaları muhtemeldir.
Ogur-Oğuz Meselesi
Ogurlar Oğuzların kardeşleridir. Herhalde birbirlerinden çok erken devirlerde (engeç M.Ö. 3. asırdan önceleri) ayrılmış olmaları (bk. yk. Türklerin yayılmaları)dolayısiyle, dillerinde bazı fonetik değişmeler meydana gelmiştir. En açık fark daana Türkçe'deki Z sesinin Ogur lehçesinde R'ye çevrilmiş olmasıdır. Aslında"Oğuz" tabiri doğrudan doğruya "Türk boyları" manasınageldiğine göre, doğuda kalan ve Z sesini kullanmağa devam eden ana kütleyekarşılık, onlardan batıya doğru ayrıldıktan sonra R'li lehçe konuşmağa başlayanOgurların (Batı Türklerinin) adlarında da bu fark dikkati çeker:
Oguz-Ogur.Yukandaki Ogur boy birlikleri de sırasıyla: 5 Oğuz, 6 Oğuz, 9 Oğuz, 10Oğuz ve 30 Oğuz demektir. Nitekim Doğu Türklerinde de böyle boy sayısı ileadlandırılmış birlikler vardır. Ogur lehçesindeki diğer bir ayrılık da sözbaşındaki y yerine d söylenmesidir (mesela. yılan-dilom vb.). Eski Grekcoğrafyacısı Ptolemaios (M. 160-170) Hazar denizine dökülen Yayık nehri (bugün Uralnehri. Asıl Türkçe ad 18. asır 2. yarısında Ruslar tarafındandeğiştirilmiştir)'nin adını Daih (aix) şeklinde belirtmiştir ki, bu ad Bulgarlarınatalarının M. 2. yüzyılda Batı Sibirya'da İtil (Volga)'e doğru uzanan bozkırlardayaşadıklarını belgelemektedir.
Ogurların Siyasi Tarihi
Ogurların tarihi çok daha geri gitmektedir. Bunların, M.Ö. 3. yüzyıl sonlarınadoğru Tanrı Dağlan eteklerinde oturan U-sun(Wu-sun)'larla ilgili olmaları muhtemeldir.Ancak bu ilgi, daha çok Usunların oturdukları sahaya (belki daha önceki yurtları)taalluk ediyor görünmektedir. Çünkü aynı tarihte Ogurların daha kuzeyde Kobdo,Tarbagatay bölgesinde yaşamakta olduklanna dair deliller vardır. Burada, Çinkaynakları "Ho-chieh" veya "Wu-chieh" adlı bir kavimden sözederler. F. Hirth adın Çince şeklinin, asıl söylenişi "Ugır" (Uygurdeğil) olan bir kelimeden gelebileceğini söylemiştir ki, bu ad onu doğrulayan Gy.Nemeth'e göre Türkçe "Ogur"dan başka birşey değildir. M.Ö. 3. yüzyılbaşlannda Orta Asya'da Ogurların en mühim kollarından biri, Çin kaynağında Orta veGüney İrtiş taraflarında oturdukları ve Çin'e sansar, beyaz ve gök tilki("Kun-tsun" = Kırsa ~ Karsak-bozkır tilkisi), bilhassa sincap derilerigetirdikleri bildirilen Tingling'lerdir. Bu meşhur sincap kürkü tacirlerinin adı daTürkçe'dir: Ting-li= Teyin'li= Sincap'lı. Bütün Ogurlar esasen kürk ticareti iletanınmışlardı. Kıymetli kürkler arasında sincap derisi başta geliyordu..
Ogur Türklerini, daha ziyade hayvan yetiştirici kardeşlerinden ayıran bu kesifavcılık ve kürk ticareti yanında, onların başka bir hususiyetleri de, batıdabulunduklan coğrafî bölgenin şartları gereği, iyi çiftçi olmaları idi. Herçeşit ziraati ve meyveciliği zamanına göre en yüksek seviyede yapıyorlardı. Otarihlerde Macar diline giren Ogur Türkçesi kelimeleri bunun delilleridir.
Batı Sibirya'daki yurtlarında iken, Orta Asya'da Çi-çi Tanhu devletininçöküşünden (M.Ö. 36) sonra aynı bölgeye çekilen Hun kalıntıları ile komşuoldukları anlaşılan Ogurların, daha sonra batıda sür'atle bir dünya imparatorluğudurumuna giren Avrupa Hunlarına bağlandıkları, bilhassa Saragurların Attilazamanındaki rollerinden bellidir. Hun imparatorluğu parçalanıp merkezî otoriteninkaybolması (460-470 yılları) üzerine, bu defa Hun kütlesiyle beraber, batıdangeldiği bilinen İrnek etrafında toplanarak, Bulgar devletini kurdukları görülüyor.
Ogurlar İrnek'in halefi Mundo (Muncuk?) ve ondan sonra gelen 4 hükümdar zamanında,550'lere kadar, aralarındaki birliği sürdürmüşlerdi. Bu tarihlerde şöyleyayıldıkları tesbit edilebiliyor: Kafkaslar'ın kuzeyinde (Azak'ın doğusunda)On-ogurlar, Don-Volga dirsekleri bölgesinde Otuz-ogurlar, Dnyeper'e doğru bozkırlardaDokuz-ogurlar. Bunlardan doğudakiler sırasiyle Sabarların ve -Gök-Türk hakimiyetiAzak Denizi'ne ulaştığı zaman (576'lar)- Gök-Türklerin idaresine girmişlerdir.Menandros'a göre, Otuz-ogur Hükümdarı Anagaios (Türkçe a-lı: Ana-aga?) tarafındantayin edilmiş olan Ak-kagan adlı kadın başbuğ, Gök-Türklere bağlananlardandı.
Batıdaki Dokuz-ogur (Kara-Bulgar?)'lar ise, yıllık vergi aldıkları Bizans ile bazandost, bazan hasım olarak münasebetlerini devam ettirdiler. İslav kütlelerini ilerisürerek Bizans'a yaptıkları sürekli baskı, İmparator Anastasios (491-518)'u,başkent Istanbul'un korunması için, "uzun sur"u yaptırmaya zorlamıştı.530'larda ise Bizans generali Belizarios kumandasında İtalya savaşlarınakatılmışlar, 549'da Longobardlarla çarpışan Gepidlere 10 bin süvari ile yardımetmişlerdi. Fakat Bizans -tıpkı Çin gibi.- Türklere karşı oynayageldiği oyunuOgur'lara da tatbik etti. Dokuz-ogur ve Otuz-ogur kardeşlerin arasını açtı,birbirleri üzerine saldırttı. Mağlüp olan Dokuz-ogurlardan bir kısmını (2 binaile) Trakya'ya yerleştirdi. Otuz-ogurlann Balkanlar'a anî bir yürüyüşle İstanbulyakınlarında görünmelerinin (550'de) artık bir faydası yoktu.
Karadenizkuzeyindeki Ogur hakimiyetinin zayıflaması Avarların, yollarında rastladıklarıOgur-Bulgar Türklerinden bazı kütleleri beraberlerine alarak batıya doğru sür'atleilerlemelerini (558'i takip eden yıllarda) kolaylaştırdı. Bayan Hakan'ın emrindeDalmaçya'da savaşan Bulgarlar, 626 İstanbul kuşatmasında Avarlara yardımcıkuvvetler teşkil etmişlerdi. Bunlar Balkanlar'a, Kuzey İtalya'ya, Macaristan'ayayıldılar. Avarlardan memnun olmayan 9 bin kadar Bulgar ailesi önce Bavyera'ya, sonraİtalya'ya taşındı (7. asrın 2. yarısı).
Büyük Bulgarya
Devlet teşkilatı düzenindeki ilk Bulgar birliğinde On-ogur’ların çoğunluktaoldukları anlaşılmaktadır. Bunlar 6. yüzyıldan itibaren bütün kaynaklarda KuzeyKafkasya’da gösterilmişlerdir. Buraya “Patria Onoguria” (On-Ogurların Yurdu)denilmekteydi. 8. yüzyılın ilk yarısında Azak denizine doğru yayılmayabaşlamışlardır.
630 senesindeGök Türk devletinin fetret devresine girmesi üzerine, Hazarlar gibi Bulgarlar daidareyi kendi ellerine almışlar ve “Büyük Bulgar” devletini kurmuşlardır.Devletin kurucusu “Kourt=Kurt” Doulo adındaki hükümdar sülalesine mensuptu. Bulgar hükümdar sülalesi, Asya Hun tanhularıailesine bağlanır.
Kurt’un dağınıkOgur kabilelerini birleştirerek siyasi teşkilat meydana getirdiği ülkesine “BüyükBulgarya” (Magna Bulgaria) deniliyordu. Fakat bu devlet fazla uzun ömürlü olmadı.Kurucusunun 665 yılındaki ölümünden sonra komşusu olan Hazar hakanlığınınbaskısı ile parçalandı.
Çoğunluğunu Otuz-Ogurlarınoluşturduğu bir kütle kuzeye çekildi (İtil Bulgarları) , Kurt’un oğullarındanBat-Bayan Hazarlara tabi olarak, Macarların ve On-Ogur Bulgarlarının başındaKafkasya’da kaldı. Bugünkü Balkanların dedeleri bu kavimdir. Bat-Bayan’ınkardeşi Asparuh ise kalabalık Bulgar kütleleri ile Tuna’ya yöneldi. 668’deBalkanlara geçti ve elverişli toprakları ele geçirerek 679 yılında yeni Bulgardevletini kurdu. Bu devlet Bizans tarafından 681 yılında tanındı.
Tuna Bulgar Devleti
Asparuh (679-702) tarafından İmparator Konstantinos IV’ün direnişi kırılarakDobruca’nın güneyinde kurulan ve kısa zamanda askeri ve siyasi yönlerden gelişendevlet, Ogur Türkleri tarafından kurulan en uzun ömürlü siyasi teşekküldür.Devletin sağlam temellere oturduğu, Bizans ve Avar imparatorlukları gibi iki büyükgüç arasında varlığını korumasından da anlaşılabilir. Dışardan gelen BulgarTürkleri, bölgedeki Slav kütlelerini beceri ile kendilerine bağlamışlardır.Bulgarlar devlet fikrine yabancı olarak kabile düzeninde yaşayan Slavlarıteşkilatlandırarak, Bizans’a karşı tendilerini korumalarını sağlamışlardır.
TunaBulgarlarının en sıkı siyasi münasebetleri Bizans ileydi. Hazar prensesi ile evlenenimparator Justinianus II, Bulgar hanı Tervel’in (702-718) yardımı ile 705 yılındaikinci defa tahta çıkmıştır. 713 yılında imparator Philippikos’un düşüşü deBulgarların Bizans topraklarında ilerleyişine bağlanmaktadır. Bulgar devletinin kısazamanda kazandığı kuvvet, bu olaydan da anlaşılabilir. Arapların 717-718yıllarında yaptıkları İstanbul kuşatması sırasında Bulgarlar Bizans’a yardımetmişlerdi. Bu işbirliği Bulgar devletine çeşitli iktisadi menfaatlersağlamıştır.
Ancak 8.yüzyıl içinde Bulgar hanlığının karışık durumundan yararlanan Bizans Bulgartopraklarına çeşitli seferler düzenlemiştir. 9. yüzyıl başında Bulgarlarınbaşına geçen “Krum Han” (803-814) Macaristan ve Transilvanya’yı hanlıksınırlarına kattı. Krum Han’ın “Kabiliyetli harp adamı ve aydınteşkilatçı” kişiliğinden korkan Bizans imparatoru Nikephoros I, ondan kurtulmakiçin harekete geçti (811). Şimdiki Şumnu’nun güneybatısına düşen hanlıkbaşkenti Pereyaslav’ı tahrip etti. Fakat savaşın sonunda Nikephoros yenilmiş,ordusu dağılmış ve kendisi de savaş meydanında ölmüştü. 450 senedir ilk defa birBizans imparatoru düşman elinde can vermişti.
Arkasından,imparatorluğun doğu eyaletlerinden getirilen birliklerle güçlendirilmiş kalabalıkordusu başında Bulgarlar üzerine yürüyen Mikhael II’i de mağlup eden Krum Han, Bizans’ı ortadan kaldırarak “Altınmızrağını Yaldızlı Kapu’ya (Yedikule’deki tören kapısı) asmağa” andiçmişti. Sofya, Niş ve Belgrad şehirkalelerini işgal ederek Orta Avrupa-Orta Doğu arasındaki en büyük ticaret ve askerisevkiyat yolunu kontrolü altına almıştı. 813’te Filibe üzerinden Edirne’yeulaştı ve burayı kuşatma altında bırakarak ilerlemeye devam etti. 814 baharındaİstanbul’u kuşattı. Fakat saldırıların en şiddetli zamanında 13 Nisan 814 günüağzından burnundan kan gelerek aniden öldü.
Oğlu olan OmurtagHan (814-831) Bizans ile 30 senelik bir ticaret anlaşması imzaladı. Frankimparatorluğu ile de uzlaşmak istemesine rağmen başarılı olamayınca silaha davrananve Tuna-Sava-Drava havzasını alarak, Roma devrinden beri terk edilmiş olan tuzlalarıyeniden işletmeye açıp devletine büyük bir servet kazandıran Omurtag Han zamanı Tuna Bulgarlarınıntarihlerindeki en parlak devir olmuştur. Kurulan şehirler, saraylar, genişölçüde inşaat ve imar, su yolları, abideler, gelişmiş şehirler ve Şumnu’nundoğusunda bulunan yüksek bir kaya üzerinde 40 m2’lik yeri kaplayan, kitabeli KrumHan’ın atlı kabartması o çağın hatıralarındandır.
Fakat, sonuçta Slavlaragöre daha az sayıda nüfusa sahip olan Bulgar Türkleri zaman içinde, Bizansetkisindeki Slav kültürünün tesiri altına girmeye başladılar. Devlet içindegörevlendirilen Slavların sayısı artıyor, evlenmeler yolu ile karışmalarçoğalıyor, Slav dilinin tesiri gittikçe fazlalaşıyor ve Türkler hızlaSlavlaşıyordu. Boris Han’ın (852-889) Ortodoksluğu resmen kabulu ile, BulgarlarınSlavlaşma süreci de tamamlanıyordu.