Kazan Türkleri
Müslüman Asya’nın, bozkırın en batısında kurduğu şehir. Müslüman Asya burada göçebe sürüleri için değil, medeniyetleri için bir vatan kurduğunda Rus Slavları henüz sazdan köylerde yaşıyorlardı ve henüz görkemli Hıristiyan kiliseleri inşa edilmemişti. Asya bozkırlarının hırçın çocukları burada yerleşik bir kültür geliştirmiş, güçlü devletler kurmuşlardı. Doğu Avrupa’da Türk dilinin ve ezan sesinin yankılandığı yurt yaratmışlardı. Moğol kasırgasından en büyük zararı gören ama daha sonra onu da içine alıp kültür zenginliğine katan Tatar ulusu 1000 yıldır bu topraklarda varlığını onurla, kararlılıkla, kazançla sürdürüyor.Kazan günümüz Tataristan’ının başkenti. Daha önce de Tatar Hanlığının başkentiydi.
Kazan Tatarları
Altın Orda devleti zayıflayınca devletin eski hanlarından Uluğ Muhammed Han tarafından, 1437 tarihinde Tatar Hanlığı kuruldu. Böylece Ruslar’ın Kıpçak ovalarına inmesi bir 100 yıl daha gecikti. Kazan Tatarları savaşta bozguna uğrattıkları Moskova Knezliğini vergiye bağladılar.
1521 yılında Kırım Hanı 1. Mehmet Giray Kazan Hanlığını işgal eti ve yönetimi kardeşi Sahip Giray’a verdi. Sahip Giray (Geray) Kırım Hanı olunca oğlu Safa Giray’ı Kazan Hanı ilan etti. 1547 de Safa Giray ölünce yerine iki yaşındaki oğlu geçti ancak hanlığı fiilen annesi Süyün Bike Hatun yönetiyordu.
1552 de Moskova Knezi (Prensi) Korkunç İvan Hıristiyan Avrupa’dan silah ve asker toplayarak, Kazan’ı alma hazırlıklarını tamamladı. İvan’ın birleşik 150.000 kişilik ordusu ve 150 topu olmuştu. Kasım Hanı Şah Ali (Gali) de Kazanın kendisine verilmesi karşılığında ordusuyla Kazan’a ihanet ederek Ruslarla birlikte hareket etmeye karar verdi. O sırada Kırım Hanı Devlet Giray Tula’ya saldırdı ve şehri yaktı. Ancak İvan’ın Kazan’dan önce Tula’ya yönelmesiyle Devlet Giray Han Tula’dan ayrıldı. İvan da tekrar Kazan’a yöneldi. Astrahan Hanı Kasım’ın oğlu Yadigar Muhammed, yolunu kesen Rusları yararak Kazan’a yardıma geldi. Kırım’dan yardım alamayan Kazan’ı savunmak için geriye Kazanlıların Han ilan ettiği Yadigar Muhammed ile Şair, diplomat ve imam Seyyid Kul Şerif önderliğinde şehirdeki 33.000 asker ve dışarıdaki 15.000 atlıdan müteşekkil kuvvetler kalmıştı.
Kazan halkının büyük kahramanlıklarla savunmasına rağmen 2 ay süren kuşatma sonunda Kazan Rusların eline geçti toplam 60 000 Tatar katledildi. Bu sayıyı 190 000 olarak verenler de var. 50 bin kadın ve çocuk esir alındı. Çevreden toplanan 200 000 e yakın Tatar ise Rus prenslerinin hizmetine verildi. Kentte Şah Ali’ye yarayacak ayakta hiçbir yapı kalmadı. Manzara Rus tarihçilerine göre insan aklının tahayyül edeceği bir görüntü değildi. Bu soykırımdan ancak 6000 kişi kale dışına kaçıp, dağ-ormanlara sığınabilmiştir. Korkunç İvan bu zaferinden sonra ilk Çar unvanını aldı. Kimilerine göre böylelikle 1453 yılındaki İstanbul’un fethinin rövanşı alınmış oldu.
25 Eylül 2010 de yayınlanan Tarihin Arka Odası TV programında ifade edildiğine göre Osmanlı Devleti Kırım Hanlığının güçlenmesini önlemek için Moskova Knezliği ile dostluk münasebetleri kurmuş 1552 de Kazan’ın Moskova’lıların eline geçmesine de bu yüzden göz yummuş.
İlk yıkım
Kazan’ın 1552 yılında Rusların eline geçmesiyle şehirde bulunan Han Sarayı, Nur Ali ve 8 minareli Kul Şerif camileri, Han Mezarlığı gibi pek çok İslamî eser ortadan kaldırıldı. Zeki Velidi Togan’a göre: “O zamanlar ilim yönünden daha aşağı olan Rus askerleri, bir tek kitap dahi bırakmadıklarından bize tarihimizi ve geçmişimizi doğru kaynaklardan öğrenme imkânı kalmadı…Kazan dini fanatik ve akıl
yönünden zayıf olan Korkunç İvan (Grozniy) yerine mesela, Boris Godunev
gibi ilim ve medeniyet sahibi bir çar tarafından alınsaydı belki daha
iyi olurdu”. Sadece bugün de sağlam durmakta olan Süyüm Bike minaresine dokunulmadı. Kırmızı tuğladan yapılmış 53 metre yüksekliğindeki bu minare, Kazan kalesinin de içinde bulunduğu şehrin en yüksek noktasına inşa edilmiştir.
Eski Tatar Mahallesi
Kazan işgalden sonra İslamî kimliğini kaybederek bir Hıristiyan kimliğine büründü ve 19. yüzyılın ikinci yarısına kadar bu özelliğini korudu. Kazan’ın Rus hakimiyetine geçmesinden sonra Çarlık Rusyası ilk defa Müslüman tebaa ile karşılaşıyordu. İdareciler imparatorluğun bu yeni tebaasını Hıristiyanlık yoluyla uysal bir Rus tebaasına dönüştürmek için 1555 yılında Kazan’da bir piskoposlukla kurdular. Piskopos Guriy 1555-1576 yılları arasında büyük bir Hıristiyanlaştırma başlattı. Kazan piskoposluğu devletin de yardımıyla kısa sürede İdil-Ural bölgesinin en önemli misyoner merkezlerinden biri haline getirildi. Müslüman tebaa zorla ve çeşitli vaatlerle Hıristiyan olmaya zorlandılar. Kazan ve bölgesine Rus nüfusun yerleştirilmesi, dinlerini değiştirmeleri için yapılan bu baskılar Tatarları 1556’da isyana sürükledi. Ancak isyan kısa sürede bastırıldı ve din değiştirmeyenlerin şehir surları içinde yaşamaları yasaklandı. Müslümanlar şehrin dışına çıktı ve küçük Kaban gölünün kıyısında bugün Eski Tatar Mahallesi denilen yeni bir mahalle kurdular. Burada ve şehir dışında yaşayan Tatarlar din değiştirme baskısına direnmeye devam edince bu defa da 1740 da iki kat vergilere tabi tutuldular. Sonuçta Kazan çevresinde 10 binlerce aile Hıristiyanlığa geçmek zorunda kaldı. Bu topluluklara Rusça’da vaftiz edilmişler anlamına gelen Kreşen (Kreşin) Tatarları deniliyor. Onların yanında Çuvaş, Udmurt, Mariler gibi farklı etnik topluluklar da Hıristiyanlaştırıldı.
Yeniden İnşa dönemi
19. yüzyılın sonuna kadar Kazan’daki Hıristiyan ve Müslümanlar ayrı mahallelerde ve köylerde yaşamaya devam ettiler. Çariçe II. Katerina’nın 1767 yılında Kazan’ı ziyareti sırasında Tatarların isteği üzerine verdiği izinle Ruslar işgalinden sonra ilk cami 1766 yılında inşa edildi. Bu cami, Tatar tarihçi ve din adamı Şehabettin Mercani’nin anısına 150 yıldır Mercanî camisi olarak anılmaktadır. Şehirdeki ikinci cami 1768 yılında Apanayev ailesi tarafından yaptırıldı. 1771 yılında Ahundov ve Apanay medreseleri açıldı.
1774 yılında Çarlığa karşı Kazak Pugaçev’in başlattığı isyan sırasında tarihi yapıların çoğu yok oldu, sadece şehrin kalesi sağlam kaldı. Bu isyan sayesinde Tatarlar, Ruslardan birtakım dinî ve ticarî serbestlik aldılar. 1789’da yayınlanan bir kararnameyle Orenburg’da müftülük kuruldu ve İslamiyet resmen Ruslar tarafından tanınmış oldu. Bu durum ancak yarım asır sürdü. 1860’lı yıllarda Tatarlar devletin Hıristiyanlaştırma ve Ruslaştırma politikalarına ufak çapta isyanlarla cevap verdiler. Bir kısmı da çeşitli bölgelere ve Anadolu’ya göç ettiler
Tatar Uyanışı
Kazan’ın Tatar Mahallesinde 19. yüzyılın başında ortaya çıkan, yüzyılın ortasında kabul gören ve Sovyetler zamanına kadar giderek büyüyen dinde, eğitimde, toplumsal yaşamda reform hareketidir. Tatarların milli bilincinin uyanışıdır. Rus kültürünün baskısı karşısında sadece dil ve dine dayanan eski tarz direnişin hızla değişen dünyaya uymadığını farkeden Tatar reformcular, Şehabettin Mercani, Hüseyin Feyzhanov ve Kayyum Nasıri başta olmak üzere bir çok Tatar aydını, Avrupa’nın başarısının rönesansla, reform hareketi ile gerçekleştirdikleri inançta sadelik ve saflaşma sonucu meydana geldiğini ve İslam’da da aynı yöntemle saflaşmaya gidilmesi gerektiğini, Müslümanların düşünmelerini engelleyen nakilcilikten vazgeçilmesi ve kapalı olan içtihad kapısının açılması gerektiğini, böylece her Müslüman’ın Kuran’ın özüne ulaşabileceğini idrak ettiler. Ayrıca dört büyük mezhebi reddettiler ve Müslümanların bu mezheplerden birine bağlı olmaya zorlanamayacağını öne sürdüler.
Reformistler ilk önce eğitim alanına yenilikler getirdiler. Rusların da işine gelen Tatarları Dünyadan soyutlayan sadece Kur’an okumaya dayalı eski medrese eğitimi terk edilerek, Tatar okullarında “Usul-i Cedid” yani yeni eğitim sistemini benimsendi. Sınıflarda, yazı tahtası, öğretmen kürsüsü, öğrenci sıralarında eğitime başlandı. Bu yüzden “Ceditçiler” (Yenilikçiler) denilen Tatar reformcuların, zengin ve milliyetçi Tatarlar’ın destekleriyle açtıkları okullar yeni neslin ufkunun genişlemesinde çok etkili oldu, gençliği ve hatta tüm toplumu daha radikal reformlara hazırladı. Bunun yanında talebelerin Tatar tarihine ve tabii bilimlere meyletmeleri sağlandı. Temel İslami ilimler ise ihmal edilmeyerek bu yeni okullarda eğitimi verildi.
Yenilikçilerin kültür ve eğitim faaliyetleri sayesinde oluşan siyasi uyanış ve hareketlenme sonucu Kırım Tatarı İsmail Gaspıralı önderliğinde gerçekleştirilen Rusya Müslümanları Kongrelerinde kadının toplumdaki yeri tartışıldı ve kadın haklarıyla ilgili tüm sınırlamalar kaldırıldı. Kırım Tatarı İsmail Gaspıralı, Kazan Tatarı Yusuf Akçura Türkçülük akımını başlatan önder isimlerdir.
Bu eğitimde yetişmiş aydınlardan, ilk İdil-Ural Devlet Meclisi Başkanı Sadri Maksudi Arsal Türkiye’de Türkçülüğün temelini atanlar arasında yer aldı. Cumhuriyetin ilk hukuk fakültesi olan Ankara Hukuk Fakültesi’nin kurucu hocalarından olup Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu’nun kurulmasında da önemli katkıları olmuştur.
Tataristan
1905 Rus Devriminden sonra Türkçülüğün başlangıcını teşkil eden Tüm Rusya Müslümanları Kongresi hareketine Kazan Tatarları da katıldı. Kazan Türkçüsü, Sadri Maksudi Arsal Rus Millet Meclisi Duma’da Kazan Türklerinin temsilcisi olarak bulundu.
Bolşevik İhtilâli patlak verince Rusya Müslümanlarının Merkez Bürosunun 1917 Haziranı’nda Kazan’da topladığı kurultayda Tataristan’ın da dahil olduğu “İç Rusya ve Sibirya Müslüman Türk-Tatarlarının medenî muhtariyeti” ilan edildi. Çarlığı deviren Bolşevik İhtilâli’nden 22 gün sonra 29 Kasım 1917 tarihinde “İdil-Ural Devleti Milli Meclisi” kuruldu. Başkanlığına Kazan Türkçüsü, Sadri Maksudi Arsal getirildi. Kazan Tatarlarının da dahil olduğu bu Meclis, Bolşevik ordusu tarafından, yerine Sovyet Sosyalist Tatar-Başkurt Cumhuriyeti’ni (İdil-Ural Devleti’nin Sovyet şeklini) kuracakları gerekçesiyle dağıtıldı. Bolşevikler 27 Mayıs 1920’de de Tatar Muhtar Cumhuriyetini ilan ettiler. Daha önce de 23 Mart 1919 da Bolşevikler tarafından Başkurt Muhtar Cumhuriyeti hükumeti kurulmuştu. 1917 Rus Bolşevik Devrimine kadar Kazan Tatarları ve Başkurt Türkleri birbirine kaynamış haldeydi. Bolşevikler Devrimden sonra Başkurtlara ve Kazan Tatarlarına ayrı statü vererek iki toplumu böldüler.
Bolşevikler Devrim sırasında verdikleri mücadelede kendilerine yardım eden Başkurtlara ve Kazan Tatarlarına verdikleri sözleri hiçbir zaman yerine getirmediler. Tataristan Sovyetlerin dağılmasıyla 30 Ağustos 1990 tarihinde tekrar bağımsızlığını ilan etti. Ancak, bu bağımsızlık da Rusya tarafından tanınmadı. Tatarlar 1992 yılında Rusya Federasyonuna bağlı özerk bir cumhuriyet olmakla yetindiler.
İslam yoksa biz de yok oluruz diyen Tatarlar din adamı eksikliklerini görerek önce Arap ülkelerine öğrenci göndermişler fakat bunu sakıncaları kısa sürede ortaya çıkınca 2000 yılından itibaren İslam Dinini öğreten medreseleri tekrar açmaya başlamışlar. Şimdi bu okullar katı İslamdan uzak, aydın din adamı da yetiştiriyor.
Etnisite
2010 nüfus sayımına göre Kazan’ın etnik dağılımı: Ruslar % 48.6, Tatarlar % 47.6, Çuvaşlar % 0.8,Ukraynalılar % 0.4, Mariler % 0.3, diğer etnik gruplar % 2.3 (Başkurt, Mordvin ve Udmurt). Günümüzde Rusya Federasyonu içerisinde yer alan Tataristan ve Kırım başta olmak üzere Rusya’daki diğer bölgeler de eklendiğinde Tatarların nüfusları 10 milyona, dünyaya yayılanlar ile birlikte 15 milyona yaklaşıyor. Tatarca Kıpçak Türkçesi grubuna girmektedir. Başkurtça’ya çok yakındır.
Kazan’ı Tanıyalım
2013 Dünya Üniversite Olimpiyatları’nın estirdiği rüzgâr, Kazan’da hâlâ etkisini sürdürüyor. Olimpiyatlar sebebiyle şehre kazandırılan ultra modern yapılar daha ilk bakışta göze çarpıyor. Ardından bildik Rus şehirlerini anımsatan görüntüler sıralanıyor; geniş caddeler ve meydanlar.
Kazan, yürüyerek keşfedilebilecek şehirlerden. Kremlin’den Kazanka ve Volga Nehri kıyılarına, Kaban Gölü’ne, Nikolay Bauman Caddesi’ne, Kukla Tiyatrosu’nun bulunduğu Profesör Lukovski Caddesi’ne ve her daim hareketli Tukay Meydanı’na, içine Kolhoz Açık Pazarı’nı da dâhil ederek saatler süren keyifli yürüyüşler gerçekleştirilebilir. Ekiyet Kukla Tiyatrosu’nun yer aldığı Profesör Lukovski Caddesi, her yaştan insanın gezip eğlenebileceği bir ortam sunuyor. Cadde bir açık hava müzesi gibi. Cadde üzerinde sıralanan evler Tatar mimarisine uygun olarak ahşaptan yapılmış. Köy evleri görünümündeki yapıların iç mekânlarında Tatar el sanatları kullanılmış. Şehrin merkezindeki Nikolay Bauman Caddesi, tarihî binalarla dikkat çekiyor. Alışveriş, yeme-içme, eğlence ve kültür sanatın önemli adresi olan bu cadde araç trafiğine kapalı. Yerli yabancı ziyaretçilerin uğrak yeri olan caddede restoranlar, kafeler ve alışveriş merkezleri, şık butikler, ünlü markaların yanı sıra yerel giysi ve objelerin satın alınabileceği mağazalar var.
Kazan’da modern binaların arasında eski doku seyrek de olsa kendisini hissettiriyor. Kamal Tiyatrosu’nun bulunduğu yerden başlayıp birbirine bağlantılı uzanan Kaban Gölü, vaktiyle yine bir kanalla Kazan Nehri’ne ulaşırmış. Büyük Kaban, Orta Kaban ve Küçük Kaban olarak adlandırılan bu göllerde küçük teknelerle gezinti yapılır, kanal yoluyla Kazan Nehri’ne geçilirmiş. Eski Tatar Mahallesinin kıyısında yer aldığı bu göle, Kazan Hanlığının kayıp hazinesinin olduğu efsanesi yüzünden bazı Rus maceracılar zaman zaman dalışlar yapıyorlar.
Eski yerleşim mahallelerindeki mimari ve tarihî değere sahip binalar henüz restore edilmemiş. Bunların içinde Kafkaslarda bağımsızlık mücadelelerinin simgesi olan Şeyh Şamil’in kısa bir süre kaldığı ve sonradan kızına hediye ettiği ev de var. Tataristan’ın başkenti Kazan, alışıldık rotalarla yetinmeyenler için vaatlerle dolu.
Abdullah Tukay
Tatar mahallesinde Kazan’lı şair Abdullah Tukay’ın (1886 – 1913) müzesinde şairin özel eşyaları, kitapları yazdığı gazete ve dergiler sergileniyor, özel düzenlemeler ve büyütülmüş fotoğraflarla hayatı anlatılıyor, yaşadığı şehirler ve mekânlar tanıtılıyor. Tukay beş aylıkken babasız kalmış, annesi tarafından terk edilmiş, kendi ayakları üzerinde durabilmek için çetin bir mücadele vermiş ve genç yaşta (27) ölmüş. Yani hayatı Tatar ulusunun acılı tarihi ile adeta özdeşleşmiş. Milli şairin bestelenen “Tugan Til” (Anadil) adlı şiiri Tataristan’da millî marş olarak kabul edilmiştir. Adına bir meydan da var.
Kremlin
Kazan’ın Kemlin kısmı yani kaleiçi daha çok Rus kültürünü taşıyor. Rusya’da çok sayıda böyle Kremlin var. Kazan Kremlini Moskova Kremlini gibi UNESCO Dünya mirası listesinde. Soğan kubbeli rengarenk katedralleri var. Ama diğer Kremlinlerden farklı olarak kilise ile cami burada yanyana.
4 uzun, 2 kısa minareli, kubbe ve minare külahlarının rengi mavi olan Kul Şerif Camii Kutsal Müjde Kilisesi yanında. Kul Şerif, Korkunç İvan tarafından şehit edilen Kazan imamı. İvan işgalden sonra bu camii yıktırıp taşlarından Moskova’da St. Basil Katedralini yaptırmış. Birçok müslüman ülkeden ve Tataristan’daki müslüman halktan toplanan yardımlarla bir Türk firmasına yaptırılan Kul Şerif Camii, Kazan şehrinin 1000. kuruluş yılı olan 2005’te tekrar ibadete açılmış oldu.
Kul Şerif, Kazan Hanlığı’nın devlet adamı, imam ve aynı zamanda bir şairi Rus Çarlığı ile Kazan Hanlığı arasında ülkesinin yararına çalışmalar ve antlaşmalar yapmış, Korkunç İvan şehre girdiğinde talebeleriyle birlikte Rus ordularına karşı şehri savunmuş bir Tatar önderi. İlginç bir özellik olarak nasıl Camide ezan içerde okunuyorsa Kutsal Müjde Kilisesi çanları da sadece içeride çalıyor. Camide İslam dini müzesi de var. İsteyen turistler camiyi gezebiliyor, yapılan ibadetleri seyredebiliyor. Cuma namazını camide kadınlar da kılabiliyor.
Süyün Bike Kulesi
Üstüste kare planlı iki kattan sonra sekizgen planlı katlarla incelerek 75 metre yüksekliğine çıkan, 7 katlı, tuğladan yapılmış bu görkemli minare Hanlık döneminden kalma bir eser. Ruslar, İdil üzerinden gelebilecek saldırıları gözlemek amacıyla kullanmak istedikleri için kuleyi yıkmamışlar. Temelinin bir kısmı cami kalıntıları diğer kısmı toprak zemine oturduğu için kule zamanla 2 metre yana yatmış.
Ildar Khanov adlı bir Tatar entellektüelin yaptırdığı tüm dinlerin mabetlerini bulunduğu dinler kompleksinde aralarında Hıristiyanlık, İslam, Yahudilik ve şu anda tâbisi bulunan bulunmayan toplam 16 farklı dine yönelik yapı bulunmakta. Dini açıdan pek de bir değeri bulunmasa da, yapı turistlerin akınına uğruyor.
Çakçak
Tatar mutfağı Türk mutfağının klasik özelliğini taşıyor, ağırlıklı olarak et ve hamur işleri üzerine kurulu. Kazan şehir merkezinde yerel lezzetlerin tadına bakabileceğiniz pek çok adres bulunuyor. Özbek restoranı Paşmir bunlardan biri. Üçboçmak denilen üç köşeli, içinde et ve patates bulunan böreği ve bezelye büyüklüğünde Kazan’ın milli hamur tatlısı çakçak bu tatlardan en önemlisi.
Kolhoz Pazarı
Şehrin görülmeye değer yerlerinden. Orman meyveleri başta olmak üzere sebzeler yve giyim eşyaları satılıyor. Pazardaki esnafla Türkçe konuşarak anlaşmak mümkün.
Rusya sınırları içerisine alınmış bir çok Türk halkları gibi Kazan eli Türkleri de edebiyata “Tatar” etnonimi altında geçmiştir. Bu ad, sonraları Kırım yarımadasında yaşayanlara ve Azeri’lere de teşmil edilerek Kazan Tatarı, Kırım Tatarı, Kafkasya Tatarı gibi kavim adlarının doğuşuna yol açmıştır. Türk – Tatar adı bugün birbirini tamamlayan bir dil grubu adını ifade etmektedir.
Tatar kelimesi, Türk dilli abidelerde ilk defa, Orhun yazıtlarında geçmektedir. Türk hakanının “yuğ” merasimine katılanlar arasında “Oğuz Tatar” kavim birliği halkını temsil eden bir heyetten bahs edilmektedir. Ayrıca bu halkın, Türk tarih sahnesinde yer aldığı görülmektedir. Çin kaynaklan bunlar çeşitli devrelere ait olarak “Ta-Ta” yahut “Da-Da” adları altında zikr etmektedirler. Tarihçi Reşideddin ise bu halkı özbeöz müstakil bir kavim olarak kaydetmekte ve dillerinin Moğolca olduğunu yazmaktadır. Diğer tarihçilerden Cüveyni ise Tatar kavim adından etnik olmaktan ziyade siyasi bir terim olarak bahsetmektedir. Bu kavrayış tarzına Çinlilerde de raslanır. Bu suretle ‘Tatar”adı bir nevi kavimler birliğini ifade etmiştir.
Buna karşılık Kaşgarlı Mahmud, Gerdizi gibi çağının inanılır yazarları Tatarları tamamiyle Türk saymaktadırlar. Bugünkü dil ve kültürleri bu cereyanı tamamiyle doğrulamaktadır. Nitekim Kazan Türklerinin, bugünkü İdil boyu Türk âlemi içinde, kuvvetli bir millî kültüre sahip oldukları görülmektedir.
Kazan Türklerinin menşeleri ve buraya gelip yerleşmeleri hakkında çeşitli fikirler ortaya sürülmektedir. Bazılarına göre bunlar, XIII. yüzyılda Kama havzasını ele geçiren Kıpçaklarm bir koludurlar. Bazılarına göre ise Kazan Türkleri, eski Bulgar Türk devletinin parçalanması üzerine. Moğol istilası dalgalarından kaçarak burada yerleşen Türklerin ahfadıdırlar. Yerleştikleri sahanın merkezini Mahmutekin 1455’de kurduğu hanlığın Kazan şehri teşkil etmiştir. Ne yazık ki bu hanlık daha 1552 yılında istilâya uğrayarak, ağır cezaya çarptırılmıştır. 1918 yılında yeniden istiklâline kavuşmuşsa da, tekrar Sovyet Rusya hakimiyeti altına alınmıştır.
Sovyet devlet teşkilâtında saha muhtar eyalet olarak kurulmuştur. Sayıları dört milyondur. Oldukça ağırbasan Türkçe basınları vardır. Çeşitli ilim sahasında yetişmiş bir çok şahsiyyetler-le beraber Türklüğe hizmetleri dokunan yazarları vardır. Edebî dilde yazılmış literetürleri dışında zengin halk edebiyatına da sahiptirler. hakaslar
Kazan Türkçesi çeşitli şivelere ayrılmaktadır. Ana şiveyi bizzat Kazan Türklerinin konuştukları şive teşkil etmektedir. Bunun dışında literatürde Mişer adı alan Türk boyunun şivesi gelmektedir. Bu boy çok dağınık olarak öteberiye taşmıştır. Yayıldıkları saha: Tambov, Voronej, Ulyanovsk, Kuybışev, Saratov, Orenburg ve saire eyaletleridir. Sayıları üçyüz binin üstündedir. Kendisine göre ayrı bir şiveyi Tepterlerinki teşkil eder. Bunlardan bir kısmı Başkirdistanda yaşamaktadır. Bütün sayıları üçyüz bin kişinin üstündedir.
Kaynaklar:
Ahmet Yeşiltepe’nin hazırlayıp sunduğu prodüktörlüğünü Ali Kara’nın üstlendiği NTV’de yayımlanan “Zaman Yolcusu” belgeseli 2. Sezon, bölüm 6
https://blog.milliyet.com.tr/kazan-hanligi-nin-ruslar-tarafindan-isgali/Blog/?BlogNo=72411
Bülent Pakman/ https://bpakman.wordpress.com/pakman/