Kapitalizm

Sınırlı olarak şahsi teşebbüse ve mülkiyete müsaade eden, kazanç (kar), rekabet ve rasyonellik ilkesine dayanan, genelde çok değişik özellikler arz eden ekonomik yapıya sahip rejim.

Bugünkü manadaki kapitalizm, tarihte çok değişik düşünce ve uygulamalara sahne olmuştur. Kapitalizm sistemi içinde bile ileri sürülen tezlere karşı anti-tez veya nazariyeler teşekkül etmiş ve değişik şekillerde ortaya çıktığı görülmüştür.

Ancak genel olarak kapitalizmi bu zamana kadar kurup ayakta tutan esaslar, muazzam ölçüde biriken sermaye artışı, kar gayretine bağlı olarak gelişen teşebbüs zihniyeti, teknolojik gelişmeler, kredi ve sermaye piyasası olmuştur. Tarihi bakımdan genel olarak şu safhalardan geçtiği görülmektedir: Kapitalizmde servet birikimi, hudutsuz kazanç ve sömürü hırsı, tarihin her devrinde mevcut olmuştur. Avrupadaki büyük coğrafi keşiflerin yapılmasını müteakip (ticaret kapitalizmi) başlamıştır. Ticaret kapitalizmi, kar hırsı taşkın, gözünü hırs bürümüş, istilacı bir kuruluş ve yayılış devri olmuştur. Bu durum 18. yüzyılın ortalarına ve kısmen ikinci yarısına kadar sürmüştür.

On sekizinci yüzyılın ikinci yarısında, teknik inkılabın açtığı imkanlar sonucunda sermaye, ağırlık noktasını ticaretten sanayiye kaydırmış ve böylece de (sanayi kapitalizmi) devri başlamıştır. Madencilik, tekstil ve başka dalları ile endüstri, büyük ölçüde sermayeyi çeken kazanç yollarının başında yer almıştır. Bu devirde, devlet müdahalesi asgariye indirilerek serbest rekabet şartları alabildiğine yürürlüğe konarak "Bırakınız yapsınlar! bırakınız geçsinler!" sloganı hakim duruma gelmiştir. Ücreti ile geçinenlerle, ortahalli esnaf kesimi, açlık ve sefalet içinde ezilmişlerdir. Bütün hükümranlık sermaye sahiplerinin elinde kalmıştır. Avrupadaki, kapitalizmin yaptığı bu uygulama şekli, esnaf kesiminin ortadan kalkmasına, sermaye sahipleri ile bunlara tabi olan bir ücretli sınıfın meydana gelmesine sebep olmuştur. Sosyalistler, kapitalizmin uygulanmasının neticesinde patron (burjuva) ve işçi (proleterya) diye iki sınıfın ortaya çıkmasına bakarak, proleterlerin burjuva sınıfını ihtilal ile devirmesi sonucu komünizm toplumunun meydana geleceğini savunmuşlardır.

Bu devir, marksçı sosyalizm fikirlerinin filizlenip yoğunluk kazanmasına ve yerleşmesine zemin ve imkan hazırlamıştır.
Kapitalizmin, Birinci Dünya Harbinin sonundan günümüze kadar geçen süresi, üçüncü merhaleyi meydana getirmektedir. Bu devre, karışık bir sisteme sahne olmuştur. Özel teşebbüsün yanında, geniş bir kamu sektörünün ekonomiye girmesi ve müdahale etmesi, sendikaların baskısı, altın para sisteminin milletlerarası hareketli ve akıcı işleyişi yerine türlü sınırlamalarla belirli kayıtlara bağlanması, firmaların sevk ve idare yetkisinin sermayedarlardan idareci (menejer) sınıfına geçmesi ve dolayısıyla bürokratik bir işleyişin ortaya çıkması gibi hususlara sahne olmuştur.

Kapitalizm hakkında lehte ve aleyhte çok şey söylenmiş ve yazılmıştır. Genel olarak komünizmde olduğu gibi devlet kapitalizminin olmayışı, kapitalizmin olduğu yerlerde parlamenter sisteme dayalı idarelerin bulunması, din ve şahıs hürriyetinin bulunması, adil olmasa da özel (şahsi) teşebbüse imkan ve zemin hazırlaması ve mülkiyet hakkı tanıması gibi sebeplerle savunulmuştur.
Eşit olmayan bir servet ve gelir dağılımına yol açması, bu durumun ekonomik ve politik alanda bir güç dengesizliğini ortaya çıkarması, materyalist bir düşünce sistemi içinde hareket edilmesi, azınlık rejimi olarak doğmuş olması ve gelişmesi, devamlı olarak egemen sınıfların sermaye sahiplerinin olması, faizcilikle, gelir dağılımını haksız bir şekilde düşük gelirlilerden alıp sermaye sahipleri lehine değiştirmiş olması, aşırı bir kar ve kazanç hırsının hakim unsur haline getirilmesi gibi sebeplerle tenkit edilmiştir. (Bkz. İktisadi Sistemler)

Sözlükte "kapitalizm" ne demek?
1. Anamalcılık.

Kapitalizm kelimesinin ingilizcesi
n. capitalism

Köken: Fransızca
Kapitalizm nedir? (Felsefe)

Üretim araçlarının kapitalist özel mülkiyetine ve ücretli işçilerin sömürüsüne dayanan sosyo-ekonomik kuruluş. Tarihsel bakımdan sonuncu sömürü toplumu.

Kapitalist toplumun uzlaşmaz iki temel sınıfı, üretim araçlarının sahibi olan, ekonomik ve politik egemenliği elinde tutan burjuvazi-kapitalistler sınıfı- ile, hukuksal olarak feodal bağımlılıktan kurtulmuş olan ve üretim araçları sahibi olmadığı için işgücünü kapitalistlere satmak zorunda bulunan işçi sınıfı -proletarya-dır. Bunlardan başka, toprak sahipleri, köylüler, zanaatkarlar, aydınlar gibi yan sınıflar ve toplumsal katmanlar vardır. Kapitalist toplumun sınıf yapısı, kapitalizmin gelişmesiyle birlikte değişir bu değişim sırasında yalnızca proletarya ile burjuvazi arasındaki uzlaşmaz sınıf çelişkisi artmakla kalmaz, diğer sınıf ve katmanların büyük bir kısmı, ya çöker ya da parçalanır ve bunların çoğu proletaryanın yanma itilirken, pek küçük bir bölümü de burjuvaziye katılır böylece sınıf karşıtlıkları da alabildiğine keskinleşir.

Kapitalizmin temel ekonomik yasası artı değer yasasıdır bu yasa kapitalist üretimin hedefini belirler hedef, üretimi ve böylece artı değeri ele geçirmektir. Bu ele geçirmenin görünüş biçimi kardır. Üretim faaliyetinin toplumsallaşması ile üretimin sonuçlarına sahip çıkmanın özel mülkiyete dayalı kapitalist biçimi arasındaki çelişki, kapitalizmin temel çelişkisidir ve üretim anarşisinde ve rekabette ifadesini bulur bir yanda üretimin ve sermayenin gittikçe daha çok temerküz etmesine (concentration) ve merkezileşmesine, (centralisation) birikmesine yol açarken, karşı yanda işçi sınıfının varlık güvencesinin azalmasına ve durumunun kötüleşmesine yol açar. Bunun sonucu, dönemsel ekonomik bunalımlar, savaşlar, amansız sınıf savaşımlarıdır. Burjuvazi, politik ve ideolojik egemenliğini, bir çok ideolojik kuruluşun da desteğini alarak, burjuva devletinin yardımıyla sağlar.
Tarihsel olarak kapitalizm, feodalizme son verip onun yerine geçmiştir. 

Kapitalizm, feodalizmin bağrında gelişmiş, bu aşamada sermayenin ilk birikim süreci gerçekleşmiştir. Burjuvazi, ekonomik yönden güçlendikten sonra, burjuva devrimiyle köhneleşmiş feodal düzeni yıkmış, politik iktidarı ele geçirerek, onun yardımıyla burjuva toplumunu kurmuş bunu yaparken, gerici düzene karşı savaşımda, çıkarları burjuvazinin çıkarlarıyla büyük ölçüde çakışan geniş halk kitlelerinin de desteğini sağlamıştır. Burjuvazi, «özgürlük, kardeşlik, eşitlik» gibi vaatlerle egemenliği ele geçirmişti. Ne var ki, burjuvazinin öne attığı bireysel özgürlük fikri, toplumsal pratikte, kapitalist sömürü özgürlüğü olarak gerçekleşmiştir. Her yurttaşın eşitliği fikri, mal sahiplerinin eşitliği şeklinde ortaya çıkmış bütün insanların kardeşliği fikri, herkesin birbiriyle savaşımından başka bir şey olmamıştır. Gene de kapitalizmin doğması ve gelişmesi, insanlık tarihinde büyük bir adım olmuştur. 

Kapitalist toplum, kendinden önceki insanlık tarihinin ortaya koyduğu üretim güçlerinin toplamından daha büyük ve güçlü bir üretim gücü doğurmuş, toplumsal üretimi büyük ölçülerde gerçekleştirmiş ve çalışmanın üretkenliğini öyle bir düzeye getirmiştir ki, artık insanın insan tarafından sömürülmesi, ilerlemenin kaçınılmaz ekonomik koşulu olmaktan nesnel olarak çıkmıştır. Kapitalizm, güçlü üretim güçleriyle birlikte, ileride kendisi de bir üretim gücüne dönüşecek ve üretimin gelişmesini büyük ölçüde hızlandıracak olan modern bilimi ortaya çıkarmıştır.

Kapitalizm, toplumun politik düzenlenişinde, burjuva demokrasisini yarattı. Bu burjuva demokrasisi, her ne kadar sınıfsal içeriği bakımından burjuvazinin diktatörlüğü anlamına geliyor idiyse de, kendisine bağlı genel demokratik haklardan ve özgürlüklerden ötürü, işçi sınıfının ve diğer ilerici güçlerin politik örgütlenmesine elverişli bir zemin oluşturmuştur.

Kapitalizm çeşitli gelişim aşamalarından geçer ve bu aşamalarda temelli nitelik değişikliklerine uğrar. Kapitalizmin ilk aşaması, kapitalizmin gençlik aşaması, işbirliğinin ve atölye imalatının (manifaktürün) doğuşuyla tanımlanır. İkinci aşama olan serbest rekabet kapitalizmi aşaması, kapitalizmde fabrika sisteminin kurulup geliştiği dönemdir. 

Üçüncü, emperyalizm aşaması, tekelci kapitalizm aşaması olup, kapitalizmin genel bunalımının başladığı, tarihsel bakımdan sonuncu aşamasıdır. Bu aşamada tekelci kapitalizm, devletle bütünleşmiş tekelci kapitalizme dönüşür. Toplumsal üretim güçleri ile üretim ilişkileri arasındaki çelişki, kapitalizmin son aşaması olan emperyalizmde öylesine keskinleşir ki, bu çelişkinin giderilmesi kaçınılmazlaşır. Kapitalizm, genel yasal düzenliliklere uygun olarak sosyalist toplum ve komünist toplum tarafından aşılır. Bu aşamayı gerçekleştirmek, işçi sınıfının tarihsel görevidir.

Sayfa Bülteni

Soru ve görüşleriniz için yorum yapın: