Divan Edebiyatı, Şiiri, Biçim ve İçerik Özellikleri

Divan Edebiyatı, Şiiri, Biçim ve İçerik Özellikleri, Dönemleri, Kaynakları, Tarihsel Gelişimi

"Klasik Türk Edebiyatı" olarak da tanımlanan Divan edebiyatı, Türklerin İslam kültüründen etkilenmeleri sonucu oluşturdukları bir edebiyattır. Bu edebiyat, bazı kaynaklarda "Havas Edebiyatı", "Yüksek Zümre Edebiyatı", "Saray Edebiyatı" "Eski Türk Edebiyatı" gibi adlarla da anılmaktadır. Ancak belli ilkeler çevresinde gelişen bu edebiyat, şairlerin şiirlerini "Divan" denilen yazma kitaplarda toplamalarından dolayı daha çok "Divan edebiyatı" adıyla ifade edilmektedir.

Divan edebiyatı, Arap ve Fars kültürünün etkisiyle ortaya çıkmış ve gelişme göstermiştir. Bu edebiyatın ilk ürünleri olan Kutadgu Bilig, Atabet'ül Hakayık gibi eserler daha Orta Asya'da iken (11. ve 12. yüzyılda) verilmiştir. Anadolu'ya göçen Türkler Divan edebiyatını burada da sürdürmüşler, yeni eserler vermişlerdir.
Divan edebiyatı 11. yüzyıldan 1860'a kadar ürünler vermiştir. Bu edebiyatta hem şiir hem düzyazı (nesir) alanında eserler vardır; ancak Divan edebiyatı, şiir ağırlıklı bir edebiyattır.

Divan Şiirinin Dönemleri
Bugün "Eski Türk Edebiyatı" adı altında Anadolu Selçuklu, Beylikler Çağı ve Osmanlı Dönemine ait "halk edebiyatı" ve "tekke edebiyatı" dışında kalan ve "klâsik Türk edebiyatı" adı da verilen edebî anlayışla meydana getirilmiş bir edebiyat kastedilir. Bu edebiyat her yönüyle örnek aldığı İran edebiyatının ve İslamî Dönem Doğu Türk edebiyatının etkisi altında XIII. yüzyıl sonlarında Anadolu'da doğmuş; Osmanlı Döneminde usta şair ve yazarlar elinde devletin siyasi, kültürel ve ekonomik gelişimine paralel olarak kendi gelişimini sürdürmüş; hatta devletin gerileme dönemlerinde bile nazımda ve nesirde mükemmel örneklerini vermeye devam ederek XIX. yüzyıl ortalarından itibaren mükemmelliğe ulaşan her sanat akımı gibi artık tarihe mal olmuş bir edebiyattır.

Bu edebiyatı gelişim çizgisini ve buna bağlı olarak geçirdiği üslup farklılaşmalarını göz önünde bulundurarak başlıca üç döneme ayırmak mümkündür:

1. Oluşum Dönemi: XIII. yüzyılın sonlarından XIV. yüzyıl sonlarına kadar devam eder. Dönemin önemli temsilcileri,
Âşık Paşa (öl.1333),
Gülşehrî (öl.XIV.yy.),
Şeyhoğlu Mustafa (öl. 1401?),
Ahmedî (öl. 1413) ve Şeyhî (öl. 1431?) gibi şairledir.

2. Birinci Klâsik Dönem: XV. yüzyılın ilk yıllarından XVII. yüzyıl başlarına kadar devam eder.
Ahmed Paşa (öl. 1496),
Necatî (öl.1509) ve
Zâtî (öl.1546) gibi şairlerle olgunluk kazanmaya başladığı;
Fuzulî (öl.1556),
Bakî (öl.1600),
Nev'î (öl.1599),
Hayalî (öl. 1557) ve
Taşlıcalı Yahya (öl.1582) gibi şairlerle de Türk edebiyatının İran edebiyatı etkisinden kısmen de olsa kurtularak artık kendi iç gelişimini tamamlayıp özgün eserlerini vermeye başladığı bir dönemdir.

3. İkinci Klâsik Dönem: XVII. yüzyıl başlarından XIX. yüzyılın ikinci yarısına kadar devam eder. İran edebiyatındaki üslup farklılaşmasının etkisiyle özellikle şiirde yoğun olarak yeniden bu edebiyatın etkisi altına girdiği bir dönemdir. Sebki Hindî (=Hind üslubu) adı verilen bu edebî akımın Türk edebiyatındaki önemli temsilcileri;
Fehîmi Kadîm (öl. 1647),
Nâ'ilî (öl. 1666),
Nedîmi Kadîm (öl.1670),
Nef'î (öl. 1635) ve
Şeyh Gâlib (öl.1799)'dir.

Yüzyıllar süren bu edebî anlayışın ve onun pek çok kuralının Batı uygarlığı etkisi altında doğan ve şekillenmeye başlayan edebiyatta da canlılığını ve etkisini sürdürdüğü bilinmektedir. Hatta Cumhuriyet dönemi şiirinde bile bu edebiyatın birtakım izlerini açıkça görmek mümkündür. Hâlâ etkileyiciliğini koruyan, anlam ve ses mükemmelliğini yakalamış, asırlardan sonra bile günümüzün kültürlü çağdaş insanma söyleyeceği ve tattıracağı zevkler bulunan bu edebiyatın dilinin ağır ve süslü olması, farklı bir kültürel zeminde farklı bir dünya görüşünü yansıtması onun Türk milletinin edebiyatı olma niteliğini ortadan kaldırmaz. Halit Ziya Uşaklıgil'in dediği gibi, "Divan edebiyatı, Tanzimat edebiyatı, bunların hiçbirisi Türk kaynağından doğmuş olmak temel taşını kaybetmemişlerdir."

Divan Edebiyatının Kaynakları
İslam kültürü kaynağından beslenen ve özellikle başlangıçta Fars (İran) edebiyatını örnek alan Divan edebiyatı, içerik yönünden değişik unsurlara dayanmaktadır. Divan edebiyatının iç zenginliğini ve özünü oluşturan, onu iyi anlamak için bilinmesi gereken birçok eski kültür unsuru vardır.
Divan edebiyatının dayandığı kültür kaynaklarının başlıcaları şunlardır:
İslam inançları (ayetler ve hadisler)
İslamî bilimler (tefsir, kelam, fıkıh)
İslam tarihi
Tasavvuf felsefesi, terimleri
İran mitolojisi (kişiler ve olaylar)
Peygamberlerle ilgili öyküler, mucizeler, efsaneler, söylentiler...
Tarihî, efsanevî, mitolojik kişiler ve olaylar
Çağın bilimleri
Türk tarihi ve kültürü
Dönemin edebiyat anlayışı
Arapça, Farsça sözcük ve tamlamalar, deyimler, atasözleri

Divan Şiirinin Genel Özellikleri
Divan şiiri ilk örneklerini 13. yüzyılda vermeye başlamış 19. yüzyılın sonlarına doğru gücünü kaybetmiştir.
Anadolu'da din dışı şiirler yazan ilk Divan şairi, 13. yüzyılın ikinci yarısında yaşamış olan Hoca Dehhani'dir.
Divan şiirinde konular oldukça sınırlıdır: İslam mitolojisi, klasik aşk öyküleri, kadın, şarap, din ve tasavvufla ilgili konular ile bazı felsefi düşünceler en çok işlenen konulardır.

Divan şiirinde toplumla ilgili konulara hemen hiç yer verilmemiş; şairler bazen bireysel sorunlarını dile getirmişlerdir: Fuzuli'nin Şikayetnamesi, Şeyhi'nin Harnâme'si gibi. Eleştiriler, düzene değil, kişiye yöneliktir.

Divan şiirinde dil Osmanlıcadır. Osmanlıca; Arapça, Farsça ve Türkçe sözcüklerin karmasından oluşan bir dildir. Başlangıçta Türkçe sözcüklerin daha çok kullanıldığı Divan şiirinde, özellikle 16. yüzyıldan sonra dil çok ağırlaşmıştır.

Divan şiiri, kuralcı bir şiirdir. Divan şiirinde konudan çok konunun işlenişi (üslup, anlatım) önemlidir. Aynı konu birçok şair tarafından değişik biçimlerde anlatılmıştır.

Divan şiirinde kalıplaşmış sözler çok kullanılmıştır. Her şairin ortaklaşa kullandığı bu kalıp sözlere "mazmun" denir. Mazmunlar, edebiyatta belli kavramları anlatan, onu düşündürüp çağrıştıran sözlerdir.

Divan şiirinde söz ve anlam sanatlarına sıkça başvurulmuş; sanatlı anlatım ustalığın ölçüsü sayılmıştır.

Şiirde nazım birimi "beyit"ler. Beyit, İki dizeden oluşan söz kümesidir. Şiirlerin uzunlukları beyit sayısıyla ölçülür. Dörtlükler ve bentlerle yazılan şiirler de vardır.

Şiirde en küçük nazım birimi tek dizeden oluşur. Bir manzum parça içinde yer almayan böyle dizelere "azade mısra" (bağımsız dize) denmiştir.

Şiirde konu bütünlüğünden çok parça bütünlüğüne (beyit güzelliğine) önem verilmiştir. Her beyit kendi başına bir anlam taşır.
Şiirde gazel, kaside, mesnevi, müstezat gibi nazım biçimleri kullanılmıştır. Bunların çoğu Arap ve Fars edebiyatından alınmıştır.

Divan şiirine Türklerin kattığı iki nazım biçimi "tuyuğ" ve "şarkı" dır.
Şiirde tasavvuf, Sebk-i Hindi ve mahallileşme akımlarının etkileri görülür.
Şiirlerde aruz ölçüsü kullanılmıştır. Arap şiirinden Fars şiirine, oradan da Divan şiirine geçen aruz ölçüsü hecelerin uzunluk ve kısalığı temeline dayanır.

Divan şiirinde Aşık Paşa, Nedim ve Şeyh Galip hece ölçüsüyle birer şiir denemesi yapmışlardır.
Şiirde "göz için uyak" anlayışı benimsenmiş, en çok tam ve zengin uyak kullanılmıştır.

Divan edebiyatında şiirlerin özel bir adı (başlığı) yoktur. Şiirler yazıldığı nazım şeklinin adıyla "gazel, kaside vs." anılır. Adlandırma, gazellerde uyak ve rediflere göre, kasidelerde betimleme (tasvir) bölümüne göre yapılır.

Divan şiirinde aşk ön plandadır. Aşk anlayışı çağın mutlak hükümdarlık sistemine ve tasavvuf düşüncesine dayanır. Sevgili, mutlak iktidar sahibi, zalim, vefasız; âşık ise bahtsızdır. Şairler daha çok platonik bir aşk anlayışını benimsemiştir.

Divan şiirinde kaderci bir dünya görüşü egemendir. Şairler, dünyanın geçici olduğundan, feleğin şerrinden, zamanın kötülüğünden yakınırlar.

Söyleyiş, özentilidir. Ustalık, benzetmeler yapmak; mecazlı, sanatlı deyişler yaratmak, kalıplaşmış anlamlı sözcükleri (mazmunlar) yeniden kullanmakta görülmüştür. Bu nedenle şair, işlenen konudan çok söyleme biçimine (üsluba) önem verir.

Divan Şiiri'nin Nazım Biçimleri
Beyitlerle Kurulanlar:
Gazel
Kaside
Mesnevi
Müstezat
Kıt'a
Dörtlüklerle Kurulanlar:
Rubai
Tuyuğ
Murabba
Şarkı
Bentlerle Kurulanlar:
Musammat
Terkib-i Bent
Terci-i Bent
Tahmis
Muhammes
Divan Şiiri'nde Söz Sanatları (Edebi Sanatlar)
A) Mecaza Dayalı Söz Sanatları
Mecaz (Değişmece),
Mecaz-ı Mürsel (Ad Aktarması, Düz Değişmece)
Teşbih (Benzetme),
İstiare (Eğretileme / Deyim Aktarmaları),
Teşhis (Kişileştirme),
İntak (Konuşturma),
Kinaye (Değinmece),
Tariz (Dokundurma, İğneleme)
B) Anlama Dayalı Söz Sanatları
Hüsn-i Talil (Güzel neden bulma),
Tecâhül-i Ârif (Bilip de bilmezlikten gelme),
Tenasüp (Uygunluk),
Leff ü Neşr,
Mübalağa (Abartma),
Tezat (Karşıtlık),
Tekrir (Yineleme),
Telmih (Hatırlatma),
Tevriye,
İstifham (Soru sorma),
İrsâl-i Mesel,
Rücû,
Terdîd,
İktibas,
Îham.

Divan Edebiyatı'nın Tarihsel Gelişimi
Divan edebiyatının ilk örnekleri 13. yüzyılda ortaya çıktı. Bu edebiyatın ilk ürünlerini veren Mevlana Celaleddini Rumi bütün yapıtlarını Farsça yazdı. Aynı yüzyılın bir başka büyük şairi Hoca Dehhani'ydi. Horasan'dan gelip Konya'ya yerleşen Dehhani, özellikle İranlı şair Firdevsi'nin etkisinde şiirler kaleme aldı.

14. yüzyılda Konya, Niğde, Kastamonu, Sinop, Sivas, Kırşehir, İznik, Bursa gibi kültür merkezlerinde şairler ve yazarlar Divan edebiyatının yeni örneklerini verdiler. Bunların çoğu kahramanlık hikâyeleri, öğretici, eğitici ve dinsel yapıtlardı. Bu arada İran edebiyatının konuları da Türk edebiyatına girmeye başladı. Mesud bin Ahmed ile yeğeni İzzeddin'in 1350'de yazdıkları Süheyl ü Nevbahar, Şeyhoğlu Mustafa'nın 1387'de yazdığı Hurşidname, Süleyman Çelebi'nin (1351-1422) Vesiletü'n-Necât başlığını taşımakla birlikte Mevlid adıyla bilinen ünlü yapıtı, İran edebiyatının etkisiyle yazılmıştır.

Divan edebiyatı, özellikle şiir alanında en parlak dönemini 16. yüzyılda yaşadı. Bâkî ve Fuzuli Divan şiirinin en iyi örneklerini verdiler.

17. yüzyıla girildiğinde Divan edebiyatının ulaştığı düzey, İran edebiyatınınkinden geri değildi. Divan şairleri, şiirlerinde "fahriye" denen ve kendilerini övdükleri bölümlerde şiir ustalığının doruğuna çıkmışlardı. Öğretici şiirleriyle tanınan Nabi ve bir yergi ustası olan Nef'i bu yüzyılın ünlü şairleriydi. Divan edebiyatı, en özgün şairlerinden olan Nedim'in ve Şeyh Galib'in ardından, 18. yüzyılda bir duraklama dönemine girdi. Daha sonraki şairler özellikle bu iki şairi taklit ettiler ve özgün yapıtlar ortaya koyamadılar.

19. yüzyılda Divan edebiyatı artık gözden düşmüş ve eleştiri konusu olmuştu. İlk eleştiriyi getiren Namık Kemal'di. Tanzimat'la birlikte Türk edebiyatında Batı etkisinde yeni biçimler, konular denenmeye başlandı. Divan edebiyatı böylece önemini yitirmekle birilikte, Tevfik Fikret, Mehmet Âkif Ersoy ve Yahya Kemal Beyatlı, Türk edebiyatının aruz ölçüsüyle son şiirlerini yazdılar, denilirse de zamanımızda da bu vezni kullanabilen şâirler vardır. Arûzun az kullanılıyor olması, zorluğundandır. Yoksa başka ölçülerle veya ölçüsüz yazılan şiirlerdeki lirizm ve âhenk âruzla yazılan şiirlerin yerini tutamaz.

Divan Edebiyatıyla İlgili Bazı Terimler
Hamse: Divan edebiyatında 5 mesneviden oluşan eserler topluluğuna verilen ad.
Lugaz: Divan edebiyatında, şiir biçiminde oluşturulan bilmece.
Mazmun: Divan şiirinde birçok şairin ortaklaşa kullandığı kalıplaşmış söz, imge ya da benzetme.
Mecmua: Divan şairlerinin seçme eserlerinin yer aldığı elyazması defter, antoloji.
Münşeat: Divan edebiyatında, değişik konularda yazılan ve düz yazılardan oluşan eser.
Nazire: Bir şairin, başka bir şairin şiirine benzeterek aynı ölçüyle yazdığı şiir.
Tehzil: Ciddi bir esere gülmece (mizah) yoluyla nazire yazma.
Seci: Divan düz yazısında cümlelerin ortasında ve sonunda yapılan uyak
Sur-name: Sünnet, düğün, şenlik gibi sevinçli olayları anlatan eser.
Gazavat-name: Savaşta gösterilen yiğitlikleri anlatan eser.
Velayet-name: Ermiş kişilerin, evliyaların yaşamlarını anlatan eser.
Şehrengiz: Bir şehrin güzelliklerinden söz eden manzum eser.
Sefaret-name: Osmanlı döneminde elçilik göreviyle yabancı ülkelere gönderilen kişilerin, bu görevleri esnasında duyduklarım, gördüklerini ve yaşadıklarını yazmak suretiyle meydana getirdikleri eserler.
Tezkire: Divan edebiyatında şairlerin yaşamlanndan söz eden, eser bugünkü "biyografi" karşılığı sayılabilir.
Azade: Divan şiirinde bağımsız dizelere verilen ad. Azade, Divan şiirinde en küçük nazım biçimidir.
Mahlas: Şairlerin şiirde kullandıkları takma ad.
Siyer: Hazreti Muhammed'in yaşamını anlatan eser.
Tegazzül: Kaside veya mesnevi içine sıkıştırılan gazel.
Divan edebiyatında şiirler, işledikleri konuya göre şu adları alır:
Tevhid: Allah'ın birliğini işler. Genellikle kaside, terkib-i bent ve terci-i bent biçimiyle yazılır.
Münacaat: Allah'a yakarış bildiren şiirlerdir. Genelde kaside biçimindedir.
Naat: Peygamberi öven şiirlerdir. Genelde kaside biçimiyle yazılmıştır.
Medhiye: Padişahları, vezirleri gibi devlet büüyüklerini övmek için yazılan şiirlerdir. Kaside biçimiyle oluşturulur.
Hicviye: Birini yermek amacıyla yazılan şiirlerdir. Kaside biçimiyle yazılır.
Fahriye: Şairlerin kendilerini ve sanatlarını övdüğü şiirlerdir. Fahriyeler de kaside biçiminde oluşturulur.
Eski Türk Edebiyatıyla İlgili Bazı Hususlar:
Anadolu sahası Türk edebiyatında mahlas kullanan ilk şairler Şeyhi ve Gülşehri'dir.
Kemalpaşazade ve Kadı Burhaneddin mahlas kullanmamışlardır.
Nazım, kıta, rubai; bu üç nazım biçiminde mahlas kullanılmaz.
Gazel ve kasideler mürettep bir divanın iki asli unsurudur. Fakat Hüseyin Baykara'ya ait divanda ve Kadı Burhaneddin Divanı'nda kasideye yer verilmemiştir.
Mürettep divanlar tevhid, münacat ve naat bölümleriyle başlarken Baki Divanı'nda tevhid ve mücanat bölümü yoktur. Yine aynı şekilde Nedim Divanı'nda tevhid, münacat, naat bölümleri yoktur.
Anadolu sahasında divan sahibi ilk şair Yunus Emre'dir.
Şiirleri en çok şerh edilen şair Yunus Emre'dir.
En hacimli divan sahibi sanatçı Edirneli Nazmi'dir.
Baki ve Nedim'in mesnevi türünde herhangi bir eseri yoktur.
Tezkire türünün ilk örnekleri sayılabilecek ürün nazire mecmuaları'dır.
Süleyman Peygamber'in meşhur yüzüğünü o uykudayken çalan mitolojik karakter Ehrimen'dir.
Hoca Dehhani divan şiirinin ilk ustasıdır fakat divanı yoktur.
Eski Türk edebiyatında estetik tavrın kaynağı Fars edebiyatı olmuştur. Divan şairleri mesnevide Nizami'yi ve Attar'ı; gazelde Hafız'ı; kasidede ise Selman'ı ve Enveri'yi model olarak almışlardır.

Sayfa Bülteni

Soru ve görüşleriniz için yorum yapın: