Çömlekçilik Sanatı
Kısaca Çömlekçilik
Çömlekçilik: Çömlek, topraktan yapılan ve pişirilerek sağlamlaştırılan kap, tenceredir. Çömlekcilik, Anadolu’da cilalıtaş devrinden beri bilinmektedir. Özellikle Mersin, Çatalhöyük, Hacilar, kültepe ve Bogazköy çömlekleriyle ünlüdür. Günümüzde bilinen en eski çanak çömlek örnekleri, Anadolu’da Çatalhöyük’te ele geçen ve yaklasık 9000 yıl önceye ait seramiklerdir. 12.yy’da Ortadogu’da islam çanak çömlekçileri sir maddesini kil hamuruyla karistirip saydam yumusak porselen yapimini denemislerdir.
Çömlekçilik Nedir? Tarihçesi
Çömlekçilik, toprağın ya da asıl olarak killi toprağın çeşitli aşamalardan geçirilip işlenip şekillendirilip kullanılmak üzere çeşitli eşyalar üretilmesine verilen addır.
İnsanlığın çömleği nasıl keşfettiğini tam olarak bilinmmekle birlikte, genellikle kabul gören varsayım, toprağın ateşte kızarıp sertlik kazandığını tesadüfen bulduğu yönündedir.
Bulunma şekli ne olursa olsun, çömlekçiliğin gelişmesi, göçebe kavimlerin yerleşikliğe geçmesiyle olmuştur. Anadolu’da ilk yapılan çömlekler Neolitik döneme yani yaklaşık M.Ö. 7000’li yıllara tarihlenmektedir.
İlk yapılan çömlekler sargı-dolama usulü ile elde şekillendiriliyor ve pişirim ise genellikle açık ateşte yapılıyordu. M.Ö. 3000 yılında da çömlekçi çarkı bulunmasıyla çark üzerinde şekillendirmeler de başlamış oldu. Yine aynı dönemde toprağın pişirilmesi için ilkel fırınlar da kullanılmaya başlanmıştır.
Günümüzde Anadolu’nun pek çok yerleşim yerinde çömlek yapılmaktadır. Hatta çağdaş tekniklerle günümüzden binlerce yıl önce uygulanan teknikler, aynı zamanda, birbirine yakın mekanlarda süregelmektedir. Örneğin Eskişehir’in Mihalıççık ilçesi Sorkun köyünde kadınlar, Neolitik dönemde uygulanan teknikle çamuru şekillendiriyor, kap-kacak yapıyor ve aynı dönemin yöntemiyle çömleklerini açıkta pişiriyorlar. Manisa’nın Salihli ilçesine bağlı Gökeyüp köyündeki kadınlar da aynı şekilde çömlek üretiyorlar. Ana Tanrıça kültürünün egemen olduğu dönemlerin tekniğinin günümüzde de sürüyor olması ve üstelik kadınlar tarafından sürdürülüyor olması araştırmaya değer bir olgu olsa gerek. Çömlek üretiminde çarkın kullanıldığı yerlerde ise artık bu işi erkekler yapıyorlar.
Çömlekçilik Sanatı
Çömlekçilik, toprağın ya da asıl olarak killi toprağın çeşitli aşamalardan geçirilip işlenip şekillendirilip kullanılmak üzere çeşitli eşyalar üretilmesine verilen addır.
İnsanlığın çömleği nasıl keşfettiğini tam olarak bilinmemekle birlikte, genellikle kabul gören varsayım, toprağın ateşte kızarıp sertlik kazandığını tesadüfen bulduğu yönündedir.
Bulunma şekli ne olursa olsun, çömlekçiliğin gelişmesi, göçebe kavimlerin yerleşikliğe geçmesiyle olmuştur. Anadolu’da ilk yapılan çömlekler Neolitik döneme yani yaklaşık M.Ö. 7000’li yıllara tarihlenmektedir.
İlk yapılan çömlekler sargı-dolama usulü ile elde şekillendiriliyor ve pişirim ise genellikle açık ateşte yapılıyordu. M.Ö. 3000 yılında da çömlekçi çarkı bulunmasıyla çark üzerinde şekillendirmeler de başlamış oldu. Yine aynı dönemde toprağın pişirilmesi için ilkel fırınlar da kullanılmaya başlanmıştır.
Günümüzde Anadolu’nun pek çok yerleşim yerinde çömlek yapılmaktadır. Hatta çağdaş tekniklerle günümüzden binlerce yıl önce uygulanan teknikler, aynı zamanda, birbirine yakın mekanlarda süregelmektedir. Örneğin Eskişehir’in Mihalıççık ilçesi Sorkun köyünde kadınlar, Neolitik dönemde uygulanan teknikle çamuru şekillendiriyor, kap-kacak yapıyor ve aynı dönemin yöntemiyle çömleklerini açıkta pişiriyorlar. Manisa’nın Salihli ilçesine bağlı Gökeyüp köyündeki kadınlar da aynı şekilde çömlek üretiyorlar. Ana Tanrıça kültürünün egemen olduğu dönemlerin tekniğinin günümüzde de sürüyor olması ve üstelik kadınlar tarafından sürdürülüyor olması araştırmaya değer bir olgu olsa gerek. Çömlek üretiminde çarkın kullanıldığı yerlerde ise artık bu işi erkekler yapıyorlar.
İLKEL ÇÖMLEKÇİLİK
Hamurun dokusu, kimyasal bileşimi, biçimlendirme yöntemleri, boyut, biçim, süs ve pişirme gibi bazı ölçütler, insanların, Cilalıtaş devrinden bu yana, temel gereksinimlerini karşılamak için topraktan kap yaparken malzemeyi nasıl işleyerek dönüştürdükleri konusunda bilgi edinme olanağı verir. İlk çömlekçiler, doğadan elde ettikleri malzemeyi bir hazırlık işleminden geçirmeden kullanırlardı (birbirinden uzak yerlerde ve farklı dönemlerde yaşamış bazı toplumların, kimyasal açıdan benzer hamurlardan yararlandıkları.buna karşılık,birbirine yakın bazı toplumların farklı kimyasal bileşimde toprakları işledikleri olmuştur]. Bulunan toprak, yerinde işlendiğinden, kaba ya da ince hamur kullanımı bir seçim konusu değildi. Biçim verme yöntemleriyse, son derece çeşitliydi (ama kupa, bardak, kadeh gibi temel biçimlere her yanda raslanır).
Çeşitli çömlek biçimlerinde boyutların yanı sıra süslerde değişiklik gözlenir: Süslemeler önceleri parmak uçlarıyla yapılmış girinti ve çıkıntılardan oluşurken, sonradan ağaç ya da kemik kalemlerle henüz nemli hamur üstüne geometrik biçimler çizilmeye başlanması. Tarihöncesi çağdan kalma çömlek parçaları, çoğunlukla iki renktedir: Dış çeper siyah; ortası grimsi. Bu fark ya açık havada ya da toprağa kazılmış çukurlarda gerçekleştirilen pişirme işlemi sırasında uygulanan yöntemlerin yeterince gelişmemiş olmasından kaynaklanır.
BİÇİM VERME
En eski biçim verme tekniği olan saman topağı üstünde kalıplama (bu teknik bazı toplumlarda taş, tahta ya da bambu parçası üstünde kalıplama, hattâ çömlek karnına pişim sırasında yanacak olan bitki lifleri demeti doldurularak gerçekleştirilir) dışında, biçim verme yöntemlerinin tümü modlaj’la ilgilidir. Çömlekçi çarkı kullanımı sonucunda, çevirme tekniği en üstün biçim verme yöntemi haline gelmiştir. Çark kullanımından önce, çömlekçiler, hareketsiz tabla yerine düz ve sert bir nesneden yararlanırlardı; sonra, dışbükey merkezi yere oturtulan, hafifçe obruk bir tabladan yararlanmaya başladılar (böylece,çömlekçi yere oturarak çömleğe elle biçim verirken, bir ayağıyla tablayı döndürüyordu). Daha sonraki dönemlerde çömlekçiler daha değişik bir aygıt kullanmaya başladılar; bu düzenek,alt bölümünde bulunan bir yuvayla hareketsiz bir mile oturan bir tabladan oluşuyordu. Çömlekçiler, gerçek bir çarkta çalışmaya başladıklarında, tablası düşey bir mille volana bağlı gerçek bir makineden yararlandılar. Bir kez dönme hareketi verilen volan, ağırlığının etkisiyle dönüyor ve tablaya istendiği anda değiştirilebilen bir hız kazandırıyordu.
Günümüzdeyse çömlekçiler, seri halde ve ucuz fiyatla standart çömlek üretimini hızla gerçekleştirmek zorunda oldukları için, daha değişik biçim verme tekniklerinden yararlanırlar; sözgelimi, çömlekçi çamurunu (çini ve porselen için kullanılan kil ve kaolin karışımı) alçıdan bir kalıba dökerler (bu yöntemde çark kullanılmaz ama, hiçbir biçim değişikliğine de olanak yoktur).
ÇARKTA İŞLEME TEKNİĞİ
Çarkta işlenecek kilin doğrudan doğruya modlaja elverişli olması, suyu yeterince geçirebilmesi ve tıkız halde bulunması gerekir. Ocaklardan çıkarılan kil, özel atölyelerde öğütme, su katma, karıştırma, elekten geçirme, filtreleme ve karma makinesinde karma gibi bir dizi hazırlık işleminden geçirilir; böylece art arda işlemlerle üretilen yoğrulabilir haldeki pasta, çömlekçinin kullanımına sunulur. Çömlekçi, çamur topağını (hamur parçası) çarka yerleştirmeden önce, bağdaşık (homojen) bir kütle elde edinceye kadar özenle yoğurur. Çünkü çarkta işleme (çevirme) sırasında, ürünün aynı kalınlıkta çıkmas, düzenli bir biçim alması ve işlendikten sonra kuruma ya da pişirme sırasında çatlama tehlikesiyle karşılaşmaması için, hamurun bütünüyle aynı yoğunlukta olması zorunludur. Sözgelimi, vazo yapmak isteyen çömlekçi, yeterince yoğurulup sıkıştırılmış hamur topağını çark tablasına yerleştirir, çarkı çalıştırıp topağı tabla merkezine getirir; iki başparmağını topağın ortasına daldırıp yanlara doğru bükerek bir çukur açar; böylece vazonun karnını ve dibini oluşturur; vazo kenarlarını belli ölçüde yükseltip, karın kesimine şişkinlik verir; sonra kenarları incelterek yüksekliği artırır; çarkta çevirme işlemini bitirdikten sonra, parçanın tabanını, bakır tel yardımıyla tabladan ayırır. Genellikle çömlekçi, çarkta ürettiği parçaya, iyice kurumadan, bitirme işlemi uygular; bu işlemle kil talaşlarını ve kırpıntılarını temizler, vazonun taban kalınlığını inceltir; biçimini düzeltir. Bundan sonra da vazoya son biçimini veren kulp, boğaz ve öbür süsler eklenir (yapıştırma).
FIRINLAMA SANATI
İşlenmiş parçalar kurutma tezgâhına dizilir ve iyice kuruması sağlanır. Kurumuş parçalar, kilin niteliğine göre uygun bir sıcaklığa kadar ısıtılan fırına yerleştirilerek ilk pişimden geçirilir ve işlem sonucunda pişmiş topraktan parçalar (bisküvi) elde edilmiş olur (böylece parçalar, üretimin öbür evrelerinde uygulanan sırlama ve süsleme gibi işlemlere dayanacak bir sağlamlık kazanır).
Bisküvi halindeki parçaya renkli sır vurma işleminden (banyo ya da tabancayla püskürtme) sonra, ikinci pişimle, sıvılara karşı geçirimsizlik kazandırılır; ikinci pişim ayrıca, sırların ve süsleme amacıyla eklenen oksitlerin sabitleşmesini sağlar. Eski çömlekçiler yalnızca odun fırınları kullanırlarken, günümüzde teknik alanındaki gelişmeler, elektrik ve gaz fırınlarından yararlanma olanağı vermiş, böylece fırının kolayca çalıştırılabilmesi ve düzenlilik, pişimde raslantıyı büyük ölçüde ortadan kaldırmıştır. Süslenmiş parçaların fırınlanması da en az öbürleri kadar özen isteyen bir işlemdir. Çömlekler ısıya dayanıklı toprak levhalara dizildikten sonra fırında farklı yüksekliklerde yer alan makaralara kat kat yerleştirilerek, parçaların birbirine dokunması önlenir.Uzun süre gündelik yaşamda kullanılan eşya yapımına bağlı kalan çömlekçilik, günümüzde kişisel anlatım ve biçim ustalığı içinde, çağdaş duyarlığa bağlı bir sanat çalışması olarak değerlendirilmektedir.
Çömlekçilik Mesleği Ansiklopedik Bilgi
Özlü çamurdan elle veya çömlekçi çarkından geçirilerek çeşitli ölçülerdeki kalıplara dökülerek biçimlendirilen ve fırında pişirilerek sırlanan veya sırlanmadan yapılan toprak çanak. Çömlek, testi, vazo, küp yapma sanatı. Beyaz topraktan yapılarak üstü sırlanan çiniler, çömlekçilik sanatına girmezler. Bunları yapmak sanatına çinicilik denir.
Eski tekniğe göre çömlekçi çamurunun hazırlanışı ve şekil verilmesi, akarsu yataklarından veya kil toprağının üstündeki özlü çamur süzülerek, içindeki çakıl taş parçaları alındıktan sonra taşla veya tahta tokmakla dövülerek yapılırdı. Kil toprağına sâdece biraz su katılır, süzülmüş balçıklı toprak kalıplara dökülerek sıkıştırılır veya ortası oyularak çeşitli biçimlere sokulurdu.
Yeni usûllere göre, kil bol su içinde ıslatılarak sıvılaştırılır, süzülür. Süzülen bu sulu çamur belirli bir kıvama gelinceye kadar kurutulduktan sonra elle işlenerek biçimlendirilir. Son zamanlarda ise balçık, kalıplara dökülerek kullanılmaktadır.
Testiler üzerine camsı olmayan sır sürülmezse, içindeki suyu dışına çok ince bir şekilde sızdırır. Buna testinin terlemesi de denir. Çok hafif sızan bu suyun hissedilmeyecek ölçüde buharlaşmasıyla testi içindeki su soğur.
Fırınlama: Eski usûllere göre yapılan çömlekler güneşte kurutulurdu. Daha sonra ateşte pişirilmeye başlandı. On sekizinci yüzyılda çömlekçi fırınları yapılmaya, 19. yüzyılda ise tünel şeklinde fırınlar kullanılmaya başlandı. Çömlek taşıyan arabalar çömleklerin pişeceği ölçüde fırın içinden geçerek soğuma yerinde bir müddet bekletilir ve daha sonra işi bitip kavrulmuş olan çömlekler çıkarılır. Yapılan toprak kapların birisi balçığı sertleştiren, diğeri de sırı sâbitleştiren iki ayrı fırınlamadan geçer. İlk fırınlamada balçık yavaş yavaş suyunu kaybeder. Çömleğin çatlamaması için ısının fazla olmaması lâzımdır. Sıcaklık derecesi 600 derecenin üzerine çıkınca çömlek kırmızılaşır ve balçık suyunu tamamiyle kaybeder. Çömlek fırınlama esnâsında hava alırsa karbonlu maddeler atılır. Şâyet hava almaz ise çömlek koyulaşır.
Sırlama: Toprak kabın üstüne sürülen sır; kil, kireç, kurşun, çakmaktaşı, boraks ve bâzı maddelerle karıştırılır. Sır kabı süslemek ve su geçirmemesi için kullanılır. Su ile temâs edince erimez. Pişmiş bir çömleğin üzerine sulandırılmış olarak sürüldüğü zaman kuruyarak bir tabaka meydana getirir. Tekrar fırınlanırsa bu maddeler eriyerek, ince cam gibi bir tabaka olur.
Renk: Kilin birleşimi çok çeşitli maddelerden olduğu için fırınlanınca türlü renkler alır. İlk çömlek süslemeciliği bu usûlden idi. Daha sonra sır kullanılmaya başlandı. Boya, sırın içine karıştırılır veya sırın üzerine ve altına sıvanmak sûretiyle yapılır.
Süsleme: Eski zamanlarda, süsleme toprak kabın üzerine elle veya kazımak sûretiyle veya üzerine çeşitli renkte kil sürülmekle yapılmaktaydı.
Daha sonra, çeşitli renkler ve desenler sırın altına veya üzerine sürülerek süslemeler yapılmaya başlandı.
Çömlekçiliğin târihi: Yapılan kazılardan M.Ö. 5000-4000 yıllarına kadar dayanmakta olduğu anlaşılmıştır. Her medeniyette çömlekcilik sanatı kendine has husûsiyet ve özellikleriyle kendini belli etmiştir.
Mısırda kurulan medeniyetlerde M.Ö. 5000 yıllarında, İranda ve Filistinde kurulan medeniyetlerde M.Ö. 4000 yıllarına kadar çömlekçilik sanatının olduğu bilinmektedir. Anadolu medeniyetlerinde çömlekçilik tekniği M.Ö. 6000 yılına kadar giderek bir üstünlük göstermektedir. Mersin, Çatalhöyük ve Kızılkaya gibi merkezlerde koyu renkli cilâlı seramik bulunmuştur. Hacılarda krem renginde astarlı ve cilâlı seramik bulunmuştur.
Truva, Yortan, Polatlı, Kusura, Beycesultan ile Güney Anadoludaki yerleşim merkezlerinde M.Ö. 2900-2600 yıllarına âit, elle yapılmış, koyu renkli desenli bir çömlek cinsine rastlanmıştır. M.Ö. 2600-2300 devrelerine âit zaman içinde çömlekçi çarkı kullanılmaya başlanmış, kırmızı astarlı ve cilâlı seramikle kara renkli kablar ve kırmızı üzerine kahve rengi veya ak üzerine kırmızı renkte geometrik süsleme gösteren boyalı seramikler görülmüştür. M.Ö. 2300-1900 zamanında kullanılmış çömleklerin az önce izah edilen özelliklerin yanında kırmızı veya kırmızımsı bir astarla kaplandıktan sonra koyu renkte çizgili desenlerle süslenmiş olduğu, bâzılarında da tek renkli ve cilâlı özelliğinin yanında insan yüz tasvirlerinin bulunduğu görülmektedir.
M.Ö. 1900-1600 devresi Hititler zamânına rastlamaktadır. Geometrik desenler yanında stilize edilmiş hayvan figürlerine de rastlanmaktadır.
Orta Asya ve Türklerde çömlekçilik M.Ö. 3000 yıllarına kadar dayanmaktadır. Göktürkler zamânındaki kaplar umûmiyetle dar ağızlı testilerle geniş ağızlı çömleklerden ibârettir. Karlukların yayıldığı bölgelerde insan ve hayvan tasvirleriyle Çu Vâdisinde bulunanlarda hayvan figürlerine rastlanır. Bu çeşit süsleme İslâmiyetin yayılmasıyla yerini stilize edilmiş kuş ve geyik figürlerine bırakmıştır. Karahanlılarda insan ve hayvan figürleri kaybolmuş, bunun yerine stilize edilmiş bitki motifleri kullanılmıştır. İslâmiyetin kabûlünden sonra Türkler daha çok çini, porselen ve fayansüzerinde çalışmış ve bu alanlarda emsâlsiz eserler meydana getirmişlerdir.
Anadolu Selçukluları (M.S. 11-13. yüzyıllar) günlük işlerinde oldukça kaba yapılı ve Bizanslıların kullandığı kırmızı taban üzerine yeşil, sarı, kahverengi sırlı seramiğe benzer kaplar kullanmışlardır. Kubâdâbât ve Konya sarayında bu çömlek cinsinden parçalar bulunmuştur. Ankara Etnografya Müzesinde bulunan ağızlıklı bir testi insan figürleri, çiçek motifleri ve geometrik desenlerle süslenmiştir.
Osmanlı devrinde de su küpleri, kavanozlar, su testileri gibi kaba eşya sırlı ve sırsız pişmiş topraktan yapılmaya devâm etmiştir. Çanakkale çömleğinin târihi çok eski olup burada yapılan çoğu yeşil, sarı, koyu kahve rengi, sırlı seramik çok tanınmıştır. Ayrıca Anadolu Hisarında Göksu, Adapazarı, M.Kemalpaşa, İnegöl, Gönen, Menemen, Kütahya, Eskişehir, Ayaş, Konya, Avanos ve Diyarbakır gibi yurdumuzun birçok bölgelerinde çömlek yapım yerleri vardır. Günümüzde çömlekçiliğin eski önemi kalmamıştır. Anadoluda bâzı yörelerde hâlâ çeşitli tipleri kullanılmaktadır.