Batı Edebiyatının Özellikleri
Batı Edebiyatı’nın Özellikleri ve Temsilcileri
Bilinen en eski dönemlerden günümüze kadar Batılı ulusların nazım ve düzyazı türlerinde ortaya koydukları edebî ürünlerin tümüne birden Batı edebiyatı adı verilir. Batılı uluslar, temelde aynı uygarlığa, Batı uygarlığına bağlı oldukları için, düşünüş ve duyuş tarzları da pek çok noktada ortak özellikler göstermektedir. Bu bakımdan genel bir kavram olarak Batı edebiyatından söz edilebilir. Bu ünitede Batılı ulusların edebiyatları , dönemlerine ve ayrı ayrı edebî anlayışlarına ve akımlara göre incelenerek, sonuçta Batı edebiyatı adlı bütüne ulaşılacaktır.
En eski zamanlardan Rönesans dönemine kadar Batı edebiyatı, Yunan ve Lâtin edebiyatlarıyla temsil edilmiştir. Batılı ulusların yazı dilleri ve millî edebiyatları ise aşağı yukarı Rönesans döneminde ortaya çıkmıştır. Onun için batı edebiyatının ilk örnekleri Yunan ve Lâtin edebî metinleridir.
Yunan Edebiyatı
I. Dönem (M.Ö. IX. – VII. yy.): M.Ö. IX-VIII. yüzyıllarda Homeros ve Hesiodos gibi iki büyük şair yetiştirmiş olan Yunan edebiyatının en önemli türü şiirdir. Şiirler vezinli, ancak kafiyesizdir. Şiir türleri içinde de en çok görülen destan (epik şiir) dır. destan nedir? Bir milletin ortak tarihinde önemli izler bırakan savaş, doğal afet , türeyiş, ölüm ,büyük başarı ya da yenilgileri ve bu olaylarda önemli rol oynamış büyük kahramanların hayatlarını manzum hikâyeler hâlinde anlatan metinlere destan denir.Ulusların ortak bilinçlerinde yaşayan destanlarda olay ve kişiler genellikle mitolojik ve menkıbevî nitelikte olağanüstü bir karaktere sahiptir. Homeros , M.Ö. IX. yüzyılda yaşamış, Hem Yunan edebiyatının hem de dünya ede-biyatının en büyük destan şairlerinden biridir. İzmir’de doğmuş ve İonia bölgesinde yaşamıştır. İlyada ve Odysseia adlı iki destanı vardır. Bu destanlar , Yunanlıların temel kültürel kaynakları arasında yer alır. İlyada destanında, Yunanlıların Troia’lılarla 10 yıl savaşıp, sonunda onları yenmeleri anlatılır. Odysseia destanında ise İthaka adasının kralı olan Odysseus’un 10 yıl süren Troia Savaşı dönüşünde yolda karşılaştığı olaylar ve ülkesine döndüğünde kendisinin yokluğunda olan bitenler anlatılır. Bu destanlarda mitolojik Tanrıların insanlarla olan değişik ilişki biçimlerine , insanların ve Tanrıların duygu , düşünce , hayal , özlem , tutku , öfke , kin ve sevinçlerine , olağanüstü ve tarihsel birtakım olaylara yer verilir. Hesiodos M.Ö.VIII. yüzyılda Askra kasabasında yaşamıştır. Didaktik (eğitici-öğretici) şiir türünün kurucularındandır. Şiirleriyle halka adaletli davranma , iyilik yapma , çok çalışma gibi olumlu değerleri aşılamaya , öğüt vermeye çalışmıştır. Hesiodos’un İşler ve Günahlar , Theogonia adlı iki eseri vardır.
II. Dönem (M.Ö. VII. – VI. yy.): M.Ö. VI. yy. da yaşamış olan Sappho, bu dönemin ünlü ozanlarındandır. Midilli adasında doğmuş, genç kızların eğitimi için çalışmıştır; zengin bir ailenin kızıdır.170 parçadan oluşan şiirlerinde en çok aşk temasını işlemiştir. Yunan edebiyatının önde gelen lirik şairlerindendir. M.Ö. VI. yy.da yaşamış olan Aisopos (Ezop) , Anadolu’da Phrigia’da doğmuş ,Mısır , Asya , Yunanistan’a seyahatler yapmış; Tanrı Apollon’a karşı geldiği için uçuruma yuvarlanarak öldürülmüştür. Gezdiği Doğu ülkelerinden öğrendiklerinden , gözlemlerinden edindiği materyallerle düzyazı tarzında fabl (masal) lar yazmıştır. Tek eserinin adı Fabllar olup fabl türünün kurucusudur.Fabl nedir?Kişileri insan gibi konuşup davranan hayvan , bitki ve cansız varlıklardan olu-şan, kıssadan hisse çıkarıp ders vermeyi amaçlayan masaldan kısa öykülere denir. Bu dönemin diğer önemli şairleri arasında Alkalos (M.Ö. VII. yy.) ve Anakreon (M.Ö. VI. yy.) sayılabilir.
III. Dönem (M.Ö. VII. – VI. yy.): Yunan edebiyatı en parlak ürünlerini M.Ö. V.-IV. yüzyıllarda vermiştir. Aiskhylos (M.Ö. 525-456) , dönemin en büyük tragedya şairidir. İlk defa, tragedyanın aktör sayısını ikiye çıkararak, koro yerine diyaloğu ön plâna geçirmiştir. Maske,aktörün yüzünü saklayan bir alet olmaktan çıkıp, onun karakterini de yansıtır olmuştur. Eserlerinde Tanrıların belirleyici gücüne önem vermiş; dünyayı ve insanları Tanrıların, olması gerektiği gibi, iyi bir şekilde yönettiği , Tanrılara isyan edenlerin cezalandırılması gerektiği tezini savunarak, yerleşik düzeni , gelenekleri ve toplum ahlâkını benimsemiştir. Ona göre insanlar Tanrılar tarafından belirlenen alınyazılarını kabullenmek zorundadırlar. Ele geçen yedi tragedyası şunlardır : Yalvaran Kızlar Persler, Thebai’ye Karşı Yediler , Zincire Vurulmuş Prometheus, Oresteia trilogia , Agamemnon , Kheephoroi , Eeumenides.
Sophokles (M.Ö. 495-406) de tragedyayı geliştirerek oyuncu sayısını 3’e , korodaki şarkıcıların sayısını da 12’den 15’e çıkarmış; trilogia denilen üçleme yazma biçimini kaldırmıştır. Aiskhylos’un tragedyalarında insanlar Tanrılara boyun eğmek zorunda iken, Sophokles’in eserlerinde insanlar alınyazıları ve Tanrılarla mücadele ederler. Ancak sonunda yenilen insanlar olur. Elde Kral Oidipus , Oidipus Kolonos’ta ,Antigone , Aias , Elektra , Trakhisli Kadınlar ve Philoktetes adlı yedi eseri bulunmaktadır.Üçüncü büyük tragedya şairi olan Euripides (M.Ö. 480-406) , insan-Tanrı mücadelesi yerine insanın kendi kendisiyle olan mücadelesine yer vermiştir. İnsan kendi ihtiraslarıyla mücadele hâlindedir , ancak yenik çıkar. Başlıca eserleri şunlardır : Medeia , Hippolytos , İphigeneia Aulis’te , phigeneia Tauris’te , Orestes , Elektra , Hekabe , Andromakhe.İlk büyük komedya şairi Aristophanes (M.Ö. 445-385) ‘tir. Aristophanes, gelenekçi bir anlayışa sahip olup sanat , siyaset ve felsefe alanlarında yapılan yeniliklere ve yenilikçilere saldırmıştır. En önemli komedileri : Atlılar, Eşek Arıları, Kuşlar, Kurbağalar, Bulutlar, Barış, Lysistrate.
IV. Dönem (M.Ö. III. – II. yy.): Büyük kütüphanelerin , meşhur sanatçı ve bilginlerin bulunduğu İskenderiye, “İskenderiye Çağı” da denen bu döneme damgasını vurmuştur. Pastoral nazım türünün kurucusu olan Theokritos (M.Ö. III. yy.) yazdığı kısa şiirlerinde doğa sevgisini işlemiştir. Şiirlerine Eidyllia (kısa şiirler) adı verilmiştir. Pek çok ülke gezmiş olan Herodotos (M.Ö. 482-425) , tarih türünün kurucusu olup ,Tarih adlı eserinde gezdiği ülkeler ve halkları hakkında bilgi vermiştir. Hitabet türünde Demosthenes (M.Ö. 385-322); felsefede ise Sokrates (M.Ö. 470-399) , Eflatun (M.Ö.429-347) ve Aristoteles (M.Ö. 384-322) dönemin önde gelen isimlerin-dendir.
V. Dönem (M.Ö. II.-M.S.II. yy.): “Yunan-Lâtin Çağı” adı verilen Roma egemenliğinin sürdüğü bu dönemde en önemli yazar , biyografi yazarı olan Plutarkhos (46-120)’tur. Paralel Hayatlar adlı eserinde Eski Yunan kültürünü canlandırmaya , ahlâk ve insanlık dersi vermeye çalışmıştır.
Lâtin Edebiyatı
Romalılar Yunanistan’ı M.Ö. 250’li yıllarda siyasî anlamda egemenlikleri altına aldıktan sonra Lâtin edebiyatı , daha çok Roma’da Yunan kültür ve edebiyatının etkisiyle ve taklidiyle oluşmuştur. Eski Atina’da Yunan sanatçıları daha özgür ortamlarda ürün veriyorlardı. Onlar kendi dönemlerinde yaşayan kişileri , yöneticileri serbestçe hicvedip eleştirebiliyorlardı. Ancak Roma’da Lâtin komedya şairleri bu bakımdan özgür değillerdi.Lâtin edebiyatının ilk önemli sanatçıları arasında tragedya şairi Ennius (M.Ö. 240-170), komedya şairi Plautus (M. Ö.184) ve Terentius (M.Ö. 159) yer alır. Bunlar Yunan sanatçılarını örnek almışlardır. Daha sonra Lucretius (M.Ö. 98-53) didaktik nazım, Catullus(M.Ö. 78-54) lirik nazım türünde ; Vergilius (M.Ö. 70-19) pastoral , epik ve didaktik nazım; Horatius (M.Ö. 64-8) lirik ve didaktik nazım; Ovidius (M.Ö. 43-M.S. 18) lirik nazım türlerinde ve mitolojide ; Cicero (M.Ö.106-43) hitabet türünde; Sallustius (M.Ö. 86-34) , Titus Livius (M.Ö. 59-M.S. 19) ve Tacitus (54-129) tarih yazıcılığında; Seneca (M.Ö. 4-M.S. 65) da felsefe ve tragedyada önde gelen isimlerdendir.
Alman Edebiyatı
Rönesans Dönemi Alman Edebiyatı: Bu dönemde Luther (1483-1546) İncil’i Latinceden Almancaya çevirerek edebî Almanca için önemli bir zemin hazırlamış oldu.
Romantik (Coşumcu) Dönem Alman Edebiyatı: Goethe (1749-1832), özellikle şiir ve romanlarıyla romantizm akımını başarılı bir şekilde temsil etmiştir. Lirizme, aşk maceralarına, halk edebiyatı unsurlarına ve birtakım felsefî yorumlara yer vermiştir. Başlıca şiirleri Roma Eyejileri ve Divan adlı eserlerinde toplanmıştır. En önemli tiyatro eseri Faust, en önemli romanı da Genç Werther’in Acıları adını taşır.Alman edebiyatının diğer önemli romantik sanatçıları arasında Schiller (1759-1805), Schlegel Kardeşler (Wilhelm 1767-1845, Friedrich 1772-1829), Heine (1798-1856) gibi şairler; Hoffmann (1776-1822) gibi romancılar; Kleist (1777-1811), Hebbel (1813-1883) gibi tiyatrocular sayılabilir.
Gerçekçi (Realist) Dönemde Alman Edebiyatı: Alman edebiyatında Fontane (1819-1898), Storm (1817-1888), Hauptmann (1862-1946) gerçekçi yazarlar arasında gösterilir.Gerçekleri olduğu gibi yansıtmanın üzerinde durmuşlardır. Günlük olayları ve ayrıcalığı olmayan kişileri işlemişlerdir. Günlük konuşma dilini kullanmışlar ve abartılı coşkulardan kaçınmışlardır. Bütünü görmeyi ve düşündürmeyi amaçlamışlardır.
20. Yüzyıl Alman Edebiyatı: Şiir türünde bu yüzyılda Alman edebiyatının en önemli şairlerinden birisi Rainer Maria Rilke(1875-1926)’dir. En çok aşk, ölüm, tabiat gibi temalara yer vermiş; lirik bir üslûbu benimsemiş ve Alman halk şarkıları geleneğine ait unsurlardan yararlanma yoluna gitmiştir.roman türünde Thomas Mann (1875-1955), Hesse (1877), tiyatro türünde ise Brecht (1898-1956) belli başlı yazarlar arasında yer alırlar.
20 Yüzyıl Avusturya Edebiyatı: Önde gelen bir yazar, Franz Kafka (1833-1924)’dır. O da varoluşçu yazarlar gibi insanın saçma ve kötü bir dünyadaki trajedisine, bunalımlarına, kişinin çağına, ailesine, işine yabancılaşması temalarına yer vermiştir. Onun en önemli teması “yabancılaşma”dır. Başlıca Eserleri: Değişim (1915), Hüküm (1916), Ceza Sömürgesi (1919), Bir Taşra Doktoru (1920), Dava, Şato, Amerika.
Amerikan Edebiyatı
Romantik Dönem Amerikan Edebiyatı: Amerikan edebiyatında ilk büyük sanatçılar bu dönemde yetişmeye başlamıştır.Moby Dick romanlarıyla Herman Melville (1819-1891), şiirleriyle Edgar A. Poe (1809-1849) ve Walt Whitman (1816-1892); şiir ve denemeleriyle R. W. Emerson(1803-1882) başlıca romantik sanatçılardandırlar.
Gerçekçi Dönem Amerikan Edebiyatı: Gerçekçilik, önce romantizmle iç içe görünür. Nathaniel Hawthorne(1804-1864) ve Moby Dick romanıyla tanınan Melville romantizmi ve gerçekçiliği eserlerinde dengeli biçimde kullanan yazarlardır. Gerçekçilik akımını daha sonra sürdüren öteki yazarlar Hanry James (1843-1916), Louise May Alcott (1832-1898)’tur.
20. Yüzyıl Amerikan Edebiyatı: 20. yüzyılda Amerika’da özellikle roman ve hikâye türlerinde daha çok ürün verilmiştir.Mark Twain(1835-1910), Tom Sawyer’in Maceraları(1876), Missisippi’de Hayat(1833) gibi eserlerinde daha çok mizahî bir üslûbu benimsemiştir. O’henry (1862-1910) ise küçük hikâye türünde büyük bir üne sahiptir. Olaylarda sürpriz unsuruna ve yalın bir anlatıma önem verir.Jack London (1876-1916), Vahşetin Çağrısı (1903), Uçurum halkı (1903) ve Martin Eden (1909) gibi romanlarının konularını daha çok kendi yaşantılarından ya da çevresinden almıştır.John Steinbeck (1902-1968), toplumcu gerçekçi bir Amerikan yazarıdır. Yoksul ve sömürülmüş kitlelerin, işçilerin sorunlarına, bireysel ve sosyal dünyalarına eğilmiştir. Daha çok California çevresine yer vermiştir. Başlıca romanları şunlardır: Ke-nar Mahalle (1935), Farelere ve İnsanlara Dair (1937), Gazap Üzümleri (1939), Sardalya Sokağı (1945).Ernest Hemingway (1898-1961) de ezilen yığınların sorunları, adalet, baskıyla boyun eğmeme gibi konuların yanında uluslararası savaşların kötülüğü, tabiatın güzelliği ve yaşama sevinci temalarına ağırlık vermiştir. Başlıca romanları: Bahar Selleri (1926), Güneş Gene Doğar (1926), Silâhlara Veda (1929), Çanlar Kimin İçin Çalıyor (1940), İhtiyar Adam ve Deniz (1953).Şiir türünde ise en önemli Amerikan şairlerinden biri olan Ezra Pound (1885-1972)tüm dünya milletlerinin kültürlerinden yararlanma yoluna gitmiş ve imgecilik (imajizm) akımının öncüleri arasında yer almıştır. Ayrıca I. Dünya Savaşı yıllarında faşizmi desteklemesiyle ünlüdür.
Fransız Edebiyatı
Rönesans Dönemi Fransız Edebiyatı: Villon (1431 ?), Ortaçağın sonlarında ve Rönesans’a geçiş süreci içinde yaşamış önemli Fransız şairlerinden birisidir. Şiirleri Küçük Vasiyetname ve Büyük Vasiyetname adlı kitaplarda toplanmıştır.Asıl yeni Fransız şiiri, XVI. yüzyılda Lâtinceyi bırakıp Fransızca ile şiir yazma davasını güden ve La Pleiade adındaki edebiyat okulunu kuran yedi şairin şiirleriyle başlar. Bu grubun en önemli şairlerinden birisi Ronsard (1524-1585)’dır. Başlıca eserleri Aşklar, Odlar, Egloglar adlarını taşır. Bu dönemin önde gelen Fransız romancısı Rabelais (1490-1553)’dir. Gargantua ve Pantagruel adlı romanları ünlüdür.Rönesans dönemi Fransız edebiyatının en önemli ismi hiç şüphesiz deneme türü-nün öncüsü Montaigne (1533-1592)’dir. denemeler adlı eserinde yer alan metinlerinde Hristiyanlıktan ve geleneksel düşünce biçimlerinden farklı olarak bağımsız insan düşüncesini ortaya koyan örneklere yer vermiştir. İnsan ve toplumla ilgili hemen her konuda alışılmışın dışında yeni yaklaşımlar getirmiştir.
Klâsik Dönem Fransız Edebiyatı: Pierre Corneille (1606-1684), Klâsisizmin ilkelerini uygulayan ilk büyük tragedya şairidir. Onun oyunlarındaki kişilerin, tutkularıyla görevleri çatışır. Ancak sonunda güçlü iradeleriyle tutkularını bastırırlar. En önemli eserleri Le Cid, Horace, Cinnave Polyeucte’tür.İkinci önemli tragedya şairi Jean Racine (1639-699)’dir. Racine’in oyun kişileri tut-kularının, yazgılarının ve Tanrıların esir olurlar. Başlıca eserleri And Romaque, İphigenie, Phedre’dir.
Moliere (1622-1673) ise komedya alanında başarılı ürünler vermiştir. Toplum ve insandaki gülünç âdetleri, çirkin ve kötü huyları, kusurları sergileyerek, güldürerek düşündürmeyi, eğlendirerek öğretmeyi amaç edinmiştir. Başlıca eserleri şunlardır:Gülünç Kibarlar. Kadınlar Mektebi. Zorla Evlenme, Tartuffe, Don Juan, Zoraki Hekim,Cimri, Hastalık Hastası.La Fontaine (1621-1695) özellikle Aisopos’tan yararlanarak yazdığı fabllarıyla ünlüdür. En önemli eseri Fabllar’dır. La Rochefoucauld (1613-1680) özdeyiş (vecize), Boileau (1636-1711) eleştiri türü-nün, Descartes(1596-1650) ve Pascal(1623-1662) felsefe alanının önde gelen isimlerindendir.
Romantik Dönem Fransız Edebiyatı: En önemli romantik sanatçı Victor Hugo (1802-1885)’dur. O, Cromwell adlı dramının önsözünde romantizmin temel ilkelerini ortaya koymuştur. Şiir, roman ve oyunlarında tabiat, özgürlük, vatan, milliyetçilik gibi temalara yer vermiştir. Sefiller adlı romanında seçkin sınıftan olmayan halktan ve toplum dışında kalmış insanların da dünyalarına, duygu ve düşüncelerine yer vermiştir.Hugo’nun yanında Lamartine (1790-1869) ve Musset (1810-1857) de şiir türünde etkili olmuş şairlerdendirler.
Gerçekçi Dönem Fransız Edebiyatı: Honore de Balzac (1799-1850) her ne kadar romantik edebiyat döneminde yaşamış olsa da gerçekçiliğin (realizmin) müjdecisi olmuştur. Balzac kişileri ve toplumu enince ayrıntılılarıyla incelemiş, olayları ve olguları eleştirel bir tutumla sergilemiş, insanlar arası ilişkileri dikkatli bir gözle gözlemleyerek romanlarını yazmıştır. En önemli romanları: Goriot Baba ve Vadideki Zambak’tır.
Gerçekçiliğin müjdecilerinden bir başka yazar da Henri Beyle Stendhal (1783-1842)’dir. O da gördüklerini olduğu gibi, süslemeden yalın bir dil ve üslûpla aktar-mıştır. İnsanı içinde yaşadığı sosyal çevreden koparmadan vermiştir. Stendhal’e göre “roman, yol boyunca gezdirilen bir ayna olup, gördüklerini aynen yansıtır”. Başlıca romanları: Kırmızı ve Siyah, Parma Manastırı.
Gustave Flaubert (1821-1880), romanlarında gözlemlediklerini kendi duygu ve düşüncelerine yer vermeden sergilemeye, hayatı olduğu gibi aktarmaya çalışmıştır.En önemli romanı Madam Bovary’dir.
Guy de Maupassant (1850-1893) da özellikle küçük hikâye türünde gerçekçi ürünler vermiştir. Hikâye türünde klâsik kurguya dayalı “Maupassant tarzı hikâye” denilen bir çığır açmıştır. Yani hikâye, sürükleyici bir merak unsuru barındırır. Giriş,gelişme, sonuç bağlamında devam edip etkili, çarpıcı ve vurucu bir sonla biter. Bu tarz hikâyede “olay” unsuruna önem verilir.Emile Zola(1840-1902), müspet bilimlerin deneysel olguculuğunu edebiyata uyar-layarak, doğalcılık (natüralizm) adı verilen gerçekçiliğin farklı bir anlayışını başlatmıştır.Doğalcılığın (natüralizm) temel ilkesi şudur: Gerekirciliğe (determinizm) göre nasıl müspet bilimlerde aynı koşullar aynı sonuçları doğurursa, kişiler ve toplumlar da içinde bulundukları doğal ve sosyal çevrelerinin ürünüdürler. Yani bir kişinin karakterinde, kimlik ve kişiliğinde doğuştan getirdiği biyolojik ve fizyolojik özelliklerinin yanında sosyal çevresinden aldığı eğitim ve kültür de belirleyici rol oynar. Zola bu yöntemi uygulayarak Meyhane, Germinal gibi deneysel roman denilen örnekler vermiştir.19. yüzyıl Fransa’sının en büyük ozanlarından Charles Baudehireise sembolizmin ve gerçeküstücülüğün öncüsü olmuştur.
20. Yüzyıl Fransız Edebiyatı: Alman filozofu Heidegger’in ortaya attığı varoluşçu felsefeyi bu yüzyılda bazı Fransız yazarları edebiyata uyarlamışlardır. Varoluşçu düşünce kısaca şöyle ifade edilebilir: İnsan dünyaya geldikten sonra kendi varlığını gerçekleştirir, kendi özgün kişiliğini, özünü, bilincini kendisi oluşturur. İnsana kendisinden başka yol gösterebilecek kimse yoktur. Onun için özgürdür.
Jean Paul Sartre(1905-1980), insan doğasının en önemli unsurlarından biri olan öz-gürlük kavramını işlemiş, insan özgürlüğünün yasak ve yasalarla sınırlandırılamayacağını öne sürmüştür. Başlıca eserleri romanda Bulantı (1938), Özgürlük Yolları(1945); hikâyede Duvar (1930); Oyun: Sinekler (1942), Saygılı Yosma (1945), Kirli Eller (1948) dir.
Yine varoluşçu bir romancı olan Albert Camus (1913-1960) ise daha çok saçma kavramını irdelemiştir. Ona göre insanın içinde yaşadığı evren saçma, mantıksız, akıldışı ve anlamsız bir yapıya sahiptir. Dolayısıyla insan hayatı da saçmadır. İnsan hayatının anlamı, ancak saçmalık ve haksızlıklara başkaldırarak ortaya çıkar. İnsan salt doğruluk, iyilik, dostluk, barış, adalet için yaşamalıdır. Başlıca eserleri romanda: Yabancı (1942), Veba (1947), Düşüş (1956); tiyatroda: Yanlışlık (1944), Caligula’ (1945)dır.
Simone de Beauvoir (1908-1986), varoluşçu açıdan kadının sosyal, siyasî ve cinsel sorunları üzerinde durmuştur. Aynı zamanda feminist hareketin de öncülerindendir. Başlıca eserleri şunlardır: Konuk Kız (1943), Mandarenler (1954).Andre Malraux (1901-1976), İnsanlık Durumu, Büyük Yol, Umut, Melekle Savaş gibi eserlerinde olumsuz koşulların hâkim olduğu güler yüzlü cehennemin de insanın yalnızlığını, kaderiyle baş başa kaldığı dramatik macerasını anlatır.
İspanyol Edebiyatı
Rönesans Dönemi İspanyol Edebiyatı: İspanyol yazarlar Rönesans devrinde daha çok roman ve tiyatro türlerinde eser vermişlerdir. Rojas, Celestina (1499 ve 1526) adlı romanında pek çok engeller sebebiyle kavuşamayan iki sevgilinin başından geçenleri konu edinir. Hem İspanya’da hem de Avrupa’da gerçek dışı kişilerin kahramanlıklarını ve aşklarını konu edinen abartılı pek çok şövalye romanı yazılmıştır. Ayrıca çobanların gerçek dışı aşk ilişkilerini konu edinen çoban romanları da yazılmıştır.İspanya’nın bu dönemdeki en önemli roman yazarı Cervantes (1547-1616)’tir.
Cervantes’in Don Kişot (1605) adlı romanı modern romanın başlangıcı sayılmaktadır.Cervantes, gerçekle hayalin çatışması temeline kurulu olan romanda şövalyeliğin eleştirisi ve yergisinin yanında insan gerçeğinin pek çok boyutlarına yer verir.tiyatroda ise Lope de Vega (1562-1635) en önemli isimdir.
Gerçekçi Dönem İspanyol Edebiyatı: En önemli realist yazar Miguel de Unamuno (1864-1936)’dur. Yaşamanın amacı, insanın sonsuzluk ve ölümsüzlük arzusu gibi temalara ağırlık vermiştir. Sis adlı romanı önemlidir.
20. Yüzyıl İspanyol Edebiyatı: Bu yüzyılın en önemli iki şairi Juan Ramon Jimenez (1881) ve Federico Garcia Lorca (1899-1936)’dır. Jimenez’in şiirlerinde eski Endülüs İslâm uygarlığının kalıntılarının izlerine rastlamak mümkündür. Şiirde mısranın önemsizliğine inanır. Manzum hikâyelere ve mensur şiire önem vermiştir. Lorca, halk kültür ve edebiyatından, folklordan yararlanmıştır.
İngiliz Edebiyatı
Rönesans Dönemi İngiliz Edebiyatı: İngilizcenin yazı diline dönüşmesinde büyük katkıları olan ve Canterbury Hikâyeleri adlı eseri bulunan Chaucer (1340-1400) İngiliz edebiyatında Rönesans’a zemin hazırlayan yazarlardan birisidir.”Elizabeth Dönemi “adı verilen XVI. yüzyılda tiyatro ve şiir türlerinde önemli eserler ortaya konmuştur.
Rönesans dönemi İngiliz edebiyatının en önemli tiyatro yazarı Shakespeare(1564-1616)’dir. Shakespeare dram ve komedya türlerinde hem nazım, hem düzyazı, hem de her iki-sini birlikte kullanarak başarılı oyunlar yazmıştır. Oyunlarının tamamı beşer perdeden oluşur. Kin, aşk, dostluk, yükselme, öç alma gibi hemen hemen tüm insanî boyutları derinlemesine irdelemiştir. Başlıca dramları arasında Romeo ve Juliet, Hamlet, Macbeth, Othello, Kral Lear; en önemli komedyaları arasında da Venedik Taciri,Yanlışlıklar Komedyası sayılabilir.Marlowe (1564-1593) ve Ben Jonson (1573-1637) da dönemin önemli tiyatro yazarları arasında yer alırlar.İlk büyük İngiliz şairi olan Edmund Spenser (1552-1599) ise pastoral türde yazdığı şiirlerini Çoban Takvimi, alegorik bir destanını da Peri Kraliçesi adlı eserlerinde topladı. Tasvir ve ruh çözümlemelerinde başarılı olan ve üslûba önem veren dönemin son büyük şairi John Milton (1608-1674)’un en önemli eseri Kaybolmuş Cennet adlı konusunu Tevrat’tan aldığı dinî destanıdır.Montaigne gibi deneme türünde başarılı ürünler veren Bacon (1561-1626)’un en önemli eseri ise denemeler’dir.
Klâsik Dönem İngiliz Edebiyatı: Klâsisizm akımı İngiltere’de çok kısa sürmüştür. Bu akımın İngiliz edebiyatında iki önemli temsilcisi vardır: Şiir ve oyunlarıyla Drydon (1631-1700) ve şiirleriyle Pope (1688-1744).
Romantik Dönem İngiliz Edebiyatı: İngiltere’nin kuzeybatısında yer alan göller bölgesinde bir süre yaşamış olan ve bundan dolayı kendilerine “Gölcüler” denilen Wordsworth (1770-1850), Coleridge (1772-1834) gibi sanatçılar, ayrıca Lord Byron (1788-1824), Shelley (1792-1822)ve Keats (1795-1821) gibi şairler bu akımın başlıca temsilcileri arasında yer alırlar.
20. Yüzyıl İngiliz Edebiyatı: 20. yüzyılda İngiliz edebiyatı en çok roman türünde başarılı ürünler vermiştir. J. Conrad (1857-1941) macera ve deniz romanları yazmıştır. İrlandalı romancı James Joyce (1882-1941) ise klâsik roman kurallarını bir tarafa bırakarak, modern roman tarzının örneklerini vermiştir. Kronolojik zaman akışını değil, insanın bilinçaltının belirlediği zaman sistemini esas almıştır. İnsanın iç dünyasını kendi mantıkî gerçekliği içinde olduğu gibi sunmaya çalışır. Bir olaydan başka bir olaya, bir zamandan başka bir zamana atlar, kalemini çağrışımların emrine verir, bazen dilin gramatikal sistemini bozar, başka dillerden alıntılar yapar, kahramanların iç konuşmalarına geniş yer verir. Onun romanları alışılmış klâsik roman kurgusuna uymaz.Dublinler (1914) adlı eserinde on beş hikâye yer almaktadır. Üçü çocukluk, dördü genlik, dördü orta yaşlılık, dördü de sosyal hayatla ilgilidir. kitap, bütün bir roman olarak da okunabilir. Diğer önemli eseri ise Ulysses (1922) adlı romanıdır. O bu romanında Dublin özelinde çağdaş dünyanın bir destanını verirken, asıl olarak modern bireyin zihinsel hayatını tüm yoğunluğu ve düşünce karmaşıklığı ile sunmak-tadır. Eserleri genellikle Dublin kenti etrafında yoğunlaşır.
V. Woolf (1882-1941) önemli bir İngiliz kadın roman yazarıdır. O da James Joyce gibi bilinç akımı tekniğine başvurmuştur. “Acı” ve “yalnızlık”, “kadın sorunları” temalarına ağırlık vermiştir. romanlarında insan zihninin herhangi bir günde algıladığı şeyleri aktarmaya çalışır. Eserlerinin başlıcaları Jacob’ın Odası (1922), Perde Arkası(1941), Mrs. Dalloway, Orlando, Dalgalar, Yıllar’dır.
İtalyan Edebiyatı
Rönesans Döneminde İtalyan Edebiyatı: Rönesans’ın ilk önemli temsilcilerinden biri Dante (1265-1321)’dir. Yazı dilini halkın diliyle oluşturmuş olan Dante, İtalyan edebiyatının kurucusu sayılır.Rönesans’ın ilk temsilcilerinden biri de lirik şiirin en büyük ozanlarından olan Petrarca (1304-1374) dır. Dante gibi o da Laura adlı bir kadına âşık olmuş ve hemen hemen tüm şiirlerinden bu kadının aşkını terennüm etmiştir. halkın konuşma diliyle Laura’nın aşkı için yazılmış şiirleri Canzoniere (Türküler) adı altında toplanmıştır.Bunların çoğu sone tarzındadır. Boccacio (1313-1375), küçük hikâye tarzının önde gelen bir yazarı olarak tanınmıştır. Hikâyelerinde dinî konular yerine insanın sorunlarına, insanların türlü durumlarına: tutku, öfke, sevinç, kötülük gibi değişik boyutlarına yer vermiştir. Başlıca eseri Decameron (On Gün) adını taşır. Bu kitabında veba hastalığından kaçıp sığındıkları evde on kişinin anlatmış olduğu yüz hikâye yer alır.Bunlardan başka destan türünde Ariosto (1474-1533) ve Tasso (1544-1595) iki önemli isimdir. Bunlar konularını Ortaçağdan almış olmalarına rağmen işleyiş, şekil ve teknik bakımından klâsik kurallara bağlı kalmış, Yunan ve Lâtin edebiyatlarını örnek almışlardır. Ariosto’nın Çılgın Orlondo, Tasso’nun Kutarılmış Kudüs adlı destanları ünlüdür. Ayrıca iktidarın korunması konusunu işlediği Prens adlı eseriyle Macchiavelli(1469-1527) adlı siyaset yazarını da anmak gerekir.
Klâsik Dönemde İtalyan Edebiyatı: XVII. yüzyılda girdiği gerileme döneminin ardından, İtalyan edebiyatında 18. yüz-yılda klâsisizmin etkileri kendini gösterir. Klâsisizme bağlı ürün veren üç önemli sanatçı vardır: Goldoni (1707-1793) komedya, Alfieri (1749-1803) tragedya, Parini (1729-1799) ise yergi türünde yazmışlardır.
Romantik Dönemde İtalyan Edebiyatı: Güldürüde Carlo Goldoni(1707-1793) romanda Alessandro Manzoni(1785-1873), anı türünde Silvio Pellico(1788-1854) ve şiirde Giacoma Leopardi (1798-1837) başlıca romantik sanatçılardandır. Manzoni, şiir ve oyun türlerinde de ürün vermekle birlikte en önemli eseri bir romandır: Nişanlılar. Leopardi ise hüznü, acıyı, doğa sevgisini anlatan karamsar şiirleriyle tanınır.
20. Yüzyıl İtalyan Edebiyatı: Fillippo Marinetti (1876) Avrupa ülkelerinde de etkisi görülen fütürizm akımının kurucusudur.Fütürizm akımına göre, modern zamanların makine ve onun hız sistemine bağlı kalarak çağın ve geleceğin hızlı ve dinamik yaşanması gerekir.Makine çağının hız ve dinamizmi fütürizmin itici gücü olmuştur. Şiirde mısraların düzenlenişi ve müzikal yapısı fabrika işleyişini, sistemini ve makine seslerini çağrıştırmalıdır.
20. yüzyıl İtalyan edebiyatının öncülerinden sayılan Alberto Morario, yapıtlarında genel olarak orta sınıfı işlediğini görürüz. Bu sınıfın içinde bulunduğu ahlâk çöküntüsünü, kişinin bencilliği yüzünden yalnız kalışını anlatır.
Rus Edebiyatı
Klâsik Dönem Rus Edebiyatı: Kantemir (1708-1744) ve Lomonosov (1711-1765) şiir türünde, Krilov (1768-1844)fabl türünde, Fonvizin (1744-1792) de komedya türünde bu akımı Rusya’da tem-sil etmişlerdir.
Romantik Dönem Rus Edebiyatı: Hemen hemen her edebî türde eser vermiş olan Puşkin (1799-1837), en önemli romantik Rus sanatçısıdır. Puşkin, romantizmi (coşumculuk) Rus halkının yaşamından yerel renkler alarak zenginleştirmiştir. Ayrıca canlandırdığı kişilikleri eleştirel bir tutumla vermesi; insanın bencilliğini, çıkarcılığını, insan ile toplum arasındaki ilişkiyi anlatması nedeniyle gerçekçiliğin hazırlayıcısı sayılmıştır. En ünlü eserleri Bahçesaray Çeşmesi, Çingeneler, Yüzbaşının Kızı, Maça Kızı’dır.
Gerçekçi Dönem Rus Edebiyatı: realizm akımı Fransız edebiyatından sonra en önemli sanatçılarını Rus edebiyatından yetiştirmiştir. Nikoloi Gogol (1809-1852) özellikle yergi üslûbuyla toplumunun kokuşmuş, bozulmuş yöntemlerini eleştirmiştir. Müfettiş adlı oyunu ve Ölü Canlar adlı romanı ünlüdür.
Fiodor Mihayloviç Dostoyevski (1822-1881) ise toplumdan çok, birey olarak insanın ruh dünyasını hem tabiî hem de sosyal çevresi içinde en ince ayrıntılarına kadar sergiler. Psikolojik tahlilleri oldukça başarılıdır. Suç ve Ceza, Karamazov Kardeşler,Ölü Bir Evden anılar en ünlü romanlarıdır.
Bir başka önemli realist yazar Lev Nikoleyeviç Tolstoy(1828-1910), özellikle köylülerin dünyasını yazmıştır. Başlıca romanları: Harp ve Sulh, Anna Karenina, Hacı Murat.
Anton Çehov (1860-1904) daha çok hikâye ve tiyatro türlerinden ürün vermiştir.Hikâye türünde “Çehov tarzı hikâye” denilen bir çığır açmıştır.Bu tarz hikâyede giriş, gelişme, sonuç gibi kronolojik bir düzenlemeye itibar edil-mez; bir anı, bir durumu, ortamı, hayatın bir kesitini, olayların en çarpıcı yanını etkili bir şekilde vermeyi amaçlar. Üslûpta şiirsellik ve deneme türünü andıran bir anlatı-mı vardır. “Olay” yerine “durum” öğesine ağırlık verilir. Hikâyelerinden seçmeler 4cilt hâlinde MEB’da yayımlanmıştı. En önemli oyunları ise Vişne Bahçesi, Vanya Dayıve Martı’dır.Diğer önemli Rus realist yazarlar arasında İvan Turgenyev (1818-1883) ve Maksim Gorki (1868-1936) sayılabilir.
20. Yüzyıl Rus Edebiyatı: Fütürüzmin Rus edebiyatındaki önemli temsilcisi Mayakovski (1893-1930) olmuştur. Şiirde Pasternak (1890-1960); hikâye ve romanda ise Zoşçenko (1895-1958),Şolohov (1905) ve Soljenitsin (1918) önde gelen sanatçılar arasında yer alırlar.
Özet
Batı uygarlığını oluşturdukları için, Batılı ulusların düşünüş ve duyuş tarzları temelde ortak özelliklere dayanmaktadır. Bu yüzden Batı edebiyatı adıyla genel bir kavram ortaya çıkmıştır. Batı edebiyatı, Batılı ulusların nazım ve düzyazı türlerinde yarattıkları edebî ürünlerden oluşur.Batı edebiyatının başlangıcı Klâsik Batı edebiyatını oluşturan Yunan ve Lâtin edebi-yatlarına dayanır. Rönesans’a birlikte, ulusların edebiyatı Alman edebiyatı, Fransız edebiyatı, İspanyol edebiyatı, İngiliz edebiyatı, İtalyan edebiyatı gibi adlarla kendi başlarına gelişimlerini sürdürürler.Amerikan ve Avusturya edebiyatlarında ise ilk büyük sanatçılar 19. yüzyılda yetişmeye başlamıştır.Batı edebiyatını oluşturan ulusların edebiyatları Rönesans, klâsik, romantik, gerçekçi ve 20.yüzyıl olmak üzere birbirini izleyen dönemler içinde ele alınabilir.
Kaynaklar:
Batur, Enis, Modern Dünya Edebiyatı Antolojisi, İstanbul: Gergedan Yayınları,1988.
Cevdet, Kudret, Batı Edebiyatından Seçme Parçalar,İstanbul, İnkılâp ve Aka Kitabevleri, 1972.
Halide, Edib, İngiliz Edebiyatı Tarihi, İstanbul, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fa-kültesi Neşriyatından, 1940.
Nutku, Özdemir, Dünya tiyatro Tarihi, İstanbul: Remzi Kitabevi, 1985.
Özdemir, Emin, Türk ve Dünya Edebiyatı, A.Ü. SBF Yayınları, No. 457, Basın ve Yayın Yüksekokulu Basımevi, 1980.
Perin, Cevdet, Fransız Edebiyatı Tarihi, İstanbul, Üniversite Matbaası, 1946.
Yusuf, Şerif, Muhtasar Avrupa Edebiyatı Tarihi,İstanbul, Devlet Matbaası, 1935.