Altay Türkleri

Orta Asya ve Türk tarihinde önemli bir yeri olan ve bugün Rusya sınırları içinde kalan Altay dağları bölgesindeki Türklerin genel adı: Türkoloji tahkiklerine 1856 yılında Altay Türkleri arasında başlamıştır.

Sibirya'da Türkler arasında yıllarca yaşamış ünlü Türkolog W. Radloff, Altay Türklerini, özellikle dil bakımından iki grupta toplar: 1. Kuzey Altay Tatarları "Türkleri" (Kumandılar, Lebed Tatarları ve Karaorman Tatarları -Tubalar-), 2. Asıl Altay Tatarları (Altaylılar ve Teleütler).

Bugün Altay Türkleri üç güney ve üç kuzey boy ve şiveye ayrılmaktadır:

GÜNEY ALTAYLILAR

1. Asıl Altaylılar (Altay kiji "Altay kişi"). Rusların Altayskiye Kalmukıy "Altay Kalmukları" dedikleri bu kavim kendisine, Altay-kiji veya bir zaman tabi oldukları Oyrot devletine ait bir hatıra olan Oyrot adını verir. Konup göçtükleri saha Katunya ile Çarış ırmakları havzasıdır. Asıl Altaylılar yirmiden fazla oymağa ayrılmaktaydılar; bunlar arasında Kırgız, Kıpçak, Merkit, Nayman v.b. gibi tarihte siyasi birlik veya devlet kurmuş Türk kavimlerinin adını taşıyanlar da vardır.

2. Tölöslerle Telengitler. Vaktiyle hem Ruslara hem Çinlilere vergi ödemek zorunda kaldıkları için Rusça "iki vergi vermekle mükellef" manasında Dvoyedan diye de anılırlar. Çuy ırmağı boyunda oturanlara Telengit, Çalışman nehri boyunda oturanlara da Tölös denir.

3. Teleütler. Bunlar kendilerine Telenget veya Karakalmuk da derler. Çeşitli oymaklara ayrılırlar ve kuzeyde (Tomsk çevresi), güneyde (Biy ve Katun ırmakları) olmak üzere iki bölgede otururlar.

KUZEY ALTAYLILAR

1. Tubalar veya Karaorman Türkleri. Bunlar kendilerine Yış-kişi derler. Yış "orman" demektir. Hakikaten bunlar sık ormanlarla kaplı dağlarda otururlar. Rusçada aynı manada "Çernovıye tatarıye" diye anılırlar. Altaylılar ise bunlara Tuba derler.

2. Kumandılar. Kendilerine Kumandı-kişi derler ve Aşağı Kumandı, Yukarı Kumandı diye iki kola ayrılırlar.

3. Lebedler. Lebed ırmağı boyunda oturduklarından bu adla anılmaktadırlar. Kendilerine Ku-kişi derler (Ku "kuğu" demektir). Rusça bir kelime olan Lebed de aynı manaya gelir.

Altay Türklerinin sayıları hakkında bugün elde sağlam istatistikler yoktur. En son tetkiklerde bile çok zaman 1926 yılına ait rakamlar kullanılmaktadır. Bugün bunun hiç değilse bir misli artmış olacağı tahmin edilir. Eski istatistiklere göre sayıları şöyledir: 1. Asıl Altaylılar 35 600 kişi; 2. Telengitler 3 000 - 5 000; 3. Teleütler 2 000 -3000; 4. Tubalar 1897'de 6342; 5. Kumandılar 6 350 kadar; 6. Lebedler (Ku-kişi) 2 000 kadar.

Altay Türkleri İslamiyet ve Budizmden önceki Türk dinini muhafaza ederler, yani şamanisttirler. Şamanlığın da en ilkel şekline bağlıdırlar. Bunun sebebi dağlık ve ormanlık bölgelerde tecrit edilmiş bir şekilde yaşamakta olmaları olup, geniş Türk kitlelerinden çok eskiden kopup, ayrılmış olmalarıdır. Bu husus Eski Türk dini ve yaşayışının araştırılması hatta dil tetkikleri bakımından çok önemlidir.

Kazakistan bozkırları, Moğalistan’ın yarı çorak toprakları ve Sibirya dağ ormanlarının kavuştuğu bölgelerde yaşamış Türklerin atası sayılan bir topluluktur. Altay Dağları çevresinde yaşayan bu Türklere Ruslar tarafından Altaylı adı verilmiştir. Verilen bu ‘Altaylı’ kavramı, birbirine çok yakın birçok alt boydan oluşan bir üst kimlik gibi görülmüştür. Bugün Rusya’da iki tane Altay adlı özerk bölge vardır. Büyük çoğunluğu bu özerk bölgeler olan Sibirya’daki Rusya’ya bağlı Altay Cumhuriyeti ve Altay Kray’da yaşar. Tuva ve Moğalistan’da yaşayan Altay Türkleri de vardır. Altaylar: Teleutlar, Telengitler, Karatatarlar, Oyratlar gibi farklı boylara ayrılmıştır. Altay Türkleri’nin fiziksel özellikleri dikkate alındığında güneydekilerin ‘Kalmuk’ kuzeydekilerin ise ‘Tatar’ olarak isimlendirilmiştir.

ALTAY TÜRKLERİNİN TARİHİ

Altay, adını Türkçe–Moğolca bir kelime olan ve altın anlamına gelen ‘Altan’ kelimesinden alır. Altay Türkleri de çeşitli diğer Türk toplulukları gibi altı Türk halkları karmasından meydana gelmiştir. Bunlar literatüre geçtikleri şekli ile Altay Kiji, Telengit, Teleüt, Tuba, Kumandı Kiji ve Kü-Kiji veya Çalkandu Kiji olarak ayrılmışlardır. Altay Kiji’ler yani Altay Kişi’ler yaklaşık yüzyıl öncesine kadar Oyrot-Öyröt kavim adı altında tanınmaktadır.

Altay Türkleri, zamanla Kuzey Altay ve Güney Altay Türkleri diye iki büyük gruba ayrılırlar. 1959’dan beri bölgede yaşayan bütün kabileler Rusya Cumhuriyeti Altay eyaletine bağlı olan Dağlık Altay Muhtar Cumhuriyeti’nde yaşamaktadırlar. Altay Türkleri yerleştikleri coğrafi bölgenin ismiyle anılan birçok farklı kabileler olarak da isimlendirilmişlerdir. Oyrot ya da Altaylar Rusların 18. Yüzyılda Çungarya’yı kuşatmasıyla Rus hakimiyetine girmişlerdir. 19. Yüzyıl boyunca devam eden Rus hakimiyeti altında toprakları ellerinden alınarak, çalıştırılarak, sömürgeye maruz kalmışladır. 1 Haziran 1922’de Rusya Cumhuriyeti’ne bağlı Oyrot Muhtar vilayeti kuruldu ve yerli türk kabileleri olan Altaylara Oyrot denmeye başlandı. 

1948’de ismi Dağlık Altay olarak değiştirilen muhtar vilayet halkına yeniden Altaylar adı verildi. Bugün bölge üzerinde yaşayan tüm Türk toplulukları Altay ismi altında Rusya Cumhuriyeti’nin Altay eyaletine bağlı olan Dağlık Altay muhtar vilayetinde yaşamaktadırlar. Altay muhtar vilayetinin başkenti Gorno-Altaysk (Dağlık Altay)’dır. Türk topluluklarından olan Altay Türkü’nün anavatanı Türk dil birliğinin ise kaynağı sayılan Altaylar ana dilini Altay dili olarak kullanmaktadırlar. 1948 yılına kadar bu dile ‘Oyrat Dili’de denmiştir. Bu dil Türk dillerinin Kırgız-Kıpçak grubuna aittir. 

Şiveleri kendi arasında iki gruba ayrılır. Birincisine Tuba, Kumandin, Çelkan şiveleri, ikincisine ise Altay Telent şiveleri denir. Güney Sibirya bölgesinde Dağlık Altay Cumhuriyetinde yaşayan, aralarında bir takım diyalektik farklılıklar olan Tuba Kişi (Tuva/Tuma/Yış Kiji), Çalkandu Kişi (Şalkandu/Kuu Kiji), Kumandı Kişi (Kubandı, Kuvantı) Altay Kişi, Teleüt ve Telengit boylarının ortak edebî dili “Altay (Oyrot) Türkçesi” olarak adlandırılmaktadır. Altay Türklerinin dini Şaman düşüncesine bağlıdır. Bu düşünce kimilerine göre din olarak da kabul edilmiştir. Altay Türkleri aralarında yirmiye yakın oymağa ayrılırlar. Boyları yakından inceleyecek olursak:

Altay Kiji’ler: Altay-Kiji’ler, aşağı yukarı yüz yıl öncesine kadar Oyrot = Öyröt kavim adı altında tanınmakta idi. Altay’-m gerçek Türk sekenesini teşkil eden bir kavimdir. Bunlardan Mayma ırmağı boyunda oturanlar ayrıca “Mayma” halk adını da almışlardır. Fakat bu adlandırma, çok dar bir bölgeye mahsus olarak kalmıştır. Kendilerini ‘Altay Kişi’ olarak adlandıran bu boy sayıca en kalabalık boy olmakla birlikte Onguday, Şebalin, Üst-Kan, Mayma, Üst Koksa bölgelerinde ve Çarış, Sema, Ursul, Mayma, Katun nehirlerinin kenarlarında yaşamaktadırlar.
Telengitler: Ruslar tarafından 18. Yüzyılda ‘Uranhay, Uranhay Kalmukları’ olarak isimlendirilmişlerdir. Bir kısmı ‘Tölös’ adını almıştır.

Teleütler: Ruslar tarafından ‘Ak Kalmuklar’ adıyla anılmışlardır. Yoğun olarak Kemerova, Oblastı, Belovsk ilçesinin Büyük ve Küçük Bayat ırmakları havzalarındaki Çoluhoy, Şardu, Ulus köylerinde yaşamaktadırlar. Çeşitli bölgelere dağılmışlardır. Az bir kısmı Çerga ırmağı yöresinde, esas kitle ise Büyük ve Küçük–Basat ırmağı bölgesinde yerleşmişlerdir. Şamanist olup inanışlarına ait merasimleri yapmaktan çekinmezler. Tarihî olaylara ait halk edebiyatları vardır.

Çalkandılar: Kendilerini ‘Çalkandu Kişi’, ‘Şakşılu Kişi’, ‘Şalkandu Kişi’ olarak isimlendirirler. Baygol çayı boyunda yaşamaktadırlar.

Kumandılar: Kumandılar, Yukarı Kumandı (Örö Kumandı) ve Aşağı Kumandı (Aldına Kumandı) olmak üzere iki kola ayrılmaktadır. Bugünkü Dağlık Altay Cumhuriyeti içinde yoğun olarak Biy nehri boyunca Şunarak, Surbaşevo köylerinde; Tondoşka ve Sankin yurtlarında Dağlık Altay Cumhuriyeti dışında ise Altay Kray’da Solton (Koobiya, Urtay, Peşper) ve Starobardinsk aymaklarında (Koja-bajı, Narlık, Akkül, Çegenig, Kurlek köyleri) oturmaktadırlar. Ayrıca önemli bir kısmı ise Biysk şehrinde yaşamaktadırlar. Bu kavim Biya’mın sağ kıyılarıyla Lebed ırmağının kaynağı etrafına serpilmişlerdir. Küçük köycükler halinde yaşarlar.
Tubalar: Ruslar tarafından ‘Çernevıh (kara) Tatar’ diye adlandırılan Tubalar, kendilerini ‘Tuba Kişi’, ‘Yış Kişi’ şeklinde tanımlarlar. Kadın ve Biy nehirlerinin ortasında, Uymen, Pıja, Büyük ve Küçük İşa, Sarı ve Kara Kokşa nehirleri boylarında yaşarlar.

Araştırmalara göre, Altay bölgesi Türklerin ana yurdu olarak kabul edilmekte ve bugünkü Dağlık Altay Cumhuriyeti’nin Eski Türk Kağanlığının hâkimiyeti altında olan bölgelerden biri olduğu belirtilmektedir. Türklerin en eski tarihî buluntularından sayılan Pazırık Kurganları ve bazı Göktürk yazılı Bengütaşları da Altay Özerk Cumhuriyeti’nin sınırları içinde yer almaktadır. Dağlık Altay bölgesi sadece Türklüğün değil insanlığın da yaşadığı en eski yerleşim bölgelerinden biridir.

EKONOMİK VE COĞRAFİ YAPI

Altay dağları eşsiz doğal ve kültürel zenginliğe sahiptir. Ülke, Kazakistan ve Moğolistan dışında Rusya Federasyonu içinde yer alan Tuva ve Hakas Cumhuriyetleri, Altay Kray (Altay Bölgesi) ve Kemerova Oblastı ve Çin-Uygur (Şin-Can) Özerk bölgesi ile sınır komşusudur.

İklim bakımından karasal iklime sahip olan Altay’da yazlar sıcak ve kurak geçer. Bol yağış alan bölgede Türkiye’nin Karadeniz kıyılarıyla benzerlik gösterir. Dağlık olan ve sıra dağlarla çevrili olan bu eyalette önemli miktarda doğaal su kaynakları bulunmaktadır. Sayısı yirmi binden fazla olan nehir ve derelerin uzunluğu 60.000 km’ den fazladır. 7.000 civarındaki gölün kapsadığı alan ise 700 km’yi aşmaktadır.

En uzun nehirleri olan Kadın (Katun) ve Biy (Biya) birleşerek, Sibirya’nın en uzun nehri Ob’u oluştururlar. En büyük göl olan Altın Köl (Teletskoye)’ün kapsadığı alan 230.8 km² ve derinliği ise 325 m’yi bulmaktadır.
Altay bölgesi dağ gölleriyle ve buzullarıyla birlikte büyük miktarda ve kaliteli içme suyu rezervlerine sahiptir. Kullanılabilir yer altı suyu ise günlük 22 milyon m³’ tür. Ayrıca ülkede bulunan doğal mineral su kaynakları şifa verici niteliktedir.

Ülke, coğrafî olarak on bölgeye ayrılmaktadır. En geniş topraklara sahip olan bölge Koş-Agaş’tır. Nüfus olarak en kalabalık bölge ise Mayma’dır.

Esas ekonomisi hayvancılıktır. Altay Cumhuriyeti zengin kaynaklara sahip olmakla birlikte Hisro-enerji potansiyeli önemli derecede yüksektir. Vadilerde yulaf, tahıl ve sebze yetiştirilir. Dağlarda ve vadilerdeki çayırlarda ise sığır, koyun, keçi,at ve yak öküzü besiciliği ağırlıktadır. Ülkede kürk avcılığı ve arıcılık yaygındır. Ren geyiği besiciliği yapanlar da vardır. Bunun yanısıra balık da avlanmaktadır.

SİYASİ VE ETNO-DEMOGRAFİK YAPI

Bugünkü nüfusu 198.100 olmakla birlikte etnik profilinin %58’ini Ruslar, %34’ünü Altaylılar ve %6’sını Kazaklar oluşturmaktadır. %1 oranda da Ukrayn, Alman ve diğer etnik gruplar yaşamaktadır. Altaylılar genel olarak, Ulağan, Üst-Kan, Ondügay bölgelerinde Kazaklar, Koş-Ağaç bölgesinde Ruslar ise yoğun olarak Mayma, Turaçak, Şebalın, Üst-Koksa aymaklarında ve Gorno-Altaysk şehrinde oturmaktadırlar.

Altay Türkleri’nin kendine has kültürleri vardır. Kesin tarihler ve arkeolojik materyaller, Altay bölgesinde çok büyük niceliksel ve niteliksel değişimler olduğunu gösteriyor. Bu değişimler, sosyal faaliyetlerin bütün alanlarında ve kara sınırlarının doğuya ve kuzeye kadar genişlemeside dahil siyaset alanında yaşanan ‘‘Büyük Pazırık Gelişmeleri’ni’’ kapsıyor. Hatta bu değişiklikler ölülerin büyük, orta ve küçük boyutlara sahip yığıma tepe şeklindeki mezarlara (Tümülüslere) gömülme biçiminde bile kendisini gösteriyor. Belirtileceği gibi bölgede ekonomik ve demografik değişiklikler meydana gelmiştir; büyük ölçekli göçebe ekonomisi, topluluğun nüfusunda dramatik bir artışa ve topluluğun dünya görüşünün değişmesine neden oldu.

Altaylılar, özellikle tarıma elverişli bölgelerde sayıca fazlalaşan Rusların aralarında kalarak kendi topraklarında azınlık durumuna düşmüşlerdir. Kültürel empoze etme sürecine girmişlerdir. Ruslar Hıristiyanlığı Ruslaştırmada araç olarak kullanmışlardır. Misyonerlik faaliyetleri Rusların bölgeye yerleşmesinden kısa bir süre sonra Altay’da yoğun bir Hristiyanlaştırma faaliyeti başlamış, zaten demografik ve kültürel açıdan Rus baskınına uğrayan Altay Türkleri, ayrıca Ortodoks misyonerlerin yoğun baskısına maruz kalmıştır. Bunun sonucu olarak bir kısmı Ruslaşmıştır. Yerli halkı Hristiyanlaştırma çabaları bugün de devam etmektedir.

Altay bölgesine ve Altay Türklerinin sayısına bugün baktığımızda geçmişten farklı bir durum yoktur. 16. yüzyıldan beri devam eden Hristiyanlaştırma süreci farklı bir boyut kazanmıştır. O zamanla bugün arasında tek fark, şimdiki misyonerlerin işinin daha kolay olduğudur. Çünkü bugünün Altay Türkleri din, dil ve millî kimlik açısından geçmişte derin darbeler almış bir halktır. Bütün bu şartlar, Altay bölgesinde 16. yüzyılın sonlarından 21. yüzyılın başlarına kadar etno-demografik yapının homojenliğini yüzyıllar boyunca tahrip etmiş ve onları aslından uzaklaştırmıştır.

Altay halkı, yarı göçebe bir halktı. Hayvancılık ve avcılık yaşamlarının önemli bir parçasıydı. Bu halkın çoğunluğu Rusların etkisiyle yerleşik yaşama geçti. Altayların bir kısmı geleneksel inançları olan Şamanizm’e bağlıyken bir kısmı Rusların etkisiyle Ortodoks’tur. 1904 yılında, Rus yayılmacılığına tepki olarak Ak Ceng veya Burhanizm denilen bir dinsel hareket de gelişmiştir. Altay halkı için Tibet Budizm’i ve Şamanizm önemli inançlardır. Rusların nasıl geldiğine bakacak olursak Kazan Hanlığının ardından Sibirya Hanlığı’nın da düşmesinden sonra Sibirya’nın içlerine doğru ilerleyen Ruslar 17. asırda Altay Türkleriyle karşılaşmış ve bazı kavimler Rus yönetimi altına girmeye başlamıştır. Kalmuklar Çin tarafından dağıtıldıktan sonra, 19. asrın ikinci yarısında Altay’da Rusya kesin hakimiyeti sağlamıştır. Rusya, bundan sonra, Altay’da yoğun bir Ruslaştırma ve Hıristiyanlaştırmayı başlatmıştır. 

Oluşturulan Altay Ruhani Misyonu Çarlığın asimilasyon ve sömürge politikasında aktif bir rol üstlenmiş Altay’da haç dikmeye başlamıştır. Altay Türklerine haç bulunduğu yerden 6 kilometre çevresinde kendi ayinlerin yerine getirilmesi kesin olarak yasaklanmıştır. Bunun etkisiyle Altay Türkleri dağlara çekilmek zorunda kalmış, bazı Altay Türkleri Hıristiyanlaşmış ve bundan dolayı daha kolay asimile olmuştur. Bunlar arasında, mesela bugün de Hıristiyan olan Telengitler ilk göze çarpanlardandır. Bir yandan Devlet tarafından özendirilen Rus göçü, bir yandan asimilasyon, Altay’daki demografik yapıyı gittikçe farklılaştırmıştır. Buna rağmen Bu Türk topluluğunun bir kısmı, hiç din değiştirmeyen ve halen eski Şaman dininin pek çok motifini aynen muhafaza etmekte olan ender toplumlardandırlar.

EĞİTİM

Altay Türk bölgesinde 192 ortaokul, 3 teknik okul, 1 üniversite, Altay dilinde 37.000 kitap, bir gazete (1.575.000 tirajlı), iki dergi (8000 tirajlı) yayımlanır (1990 itibariyle)(6) SSCB’nin dağılması ile 1991 yılında özerk cumhuriyet 1992 yılında ise federe devlet olmuştur. 

SONUÇ

Orta Asya’nın ücra köşelerinde kalmış Altay Türkleri gibi topluluklar ne yazık ki büyük ölçüde dünya gündeminde olamamışlardır. Günümüzde Kafkasya ve Orta Asya’da siyasî ve sosyal dönüşümün çok hızlı oluşu, bu oluşumda Türk dünyası, Türk toplulukları ve Türkiye arasındaki ilişkileri her alanda incceleyerek, geçmişten geleceğe sağlam köprüler kurarak, Türk cumhuriyetlerinin ve Türk topluluklarının öz benliğini araştırıp katkıda bulunmak gerekmektedir.

KAYNAKÇA
https://www.turkcebilgi.com/altay_t%C3%BCrkleri
https://tr.wikipedia.org/wiki/Altaylar
Türkler Ansiklopedisi 3. Cilt Yeni Türkiye Yayınları (2002)

Sayfa Bülteni

Soru ve görüşleriniz için yorum yapın: