Akın Özçer Yazdı; Fransız Seçimlerinde Trump Gölgesi
Akın Özçer│Kasım 21, 2016
Fransız Seçimlerinde Trump Gölgesi
Amerikan seçimlerini hiç şans tanınmayan Trump’ın kazanması Fransa'da cumhurbaşkanı adayı çoktan belli olan Ulusal Cephe'de bir ilki başarma arzusunu kamçılamış halde.
Fransa’da 23 Nisan ve 7 Mayıs 2017 tarihlerinde cumhurbaşkanlığı seçimleri yapılacak. Yarı başkanlık sistemiyle yönetilen ülkede Cumhurbaşkanı kendisine bırakılmış dışişleri ve savunma alanları başta olmak üzere yürütmeyle ilgili önemli yetkilere sahip. İçinden çıktığı Milli Meclis’e (Assemblée Nationale) olduğu kadar kendisine karşı da sorumlu olan başbakan ve hükümetini atıyor, bakanlar kuruluna da başkanlık ediyor.
Fransız Cumhurbaşkanı ayrıca yargıda demokratik meşruiyeti sağlayan şahsiyet. Türkiye’deki HSYK’ya (Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu) tekabül eden Yargı Mensupları Yüksek Konseyi’ne (Conseil Supérieur de la Magistrature) başkanlık ediyor ve Anayasa Konseyi’nin 9 üyesinden 3’ünü seçiyor. Eski cumhurbaşkanları da Anayasa Konseyi’nin ölünceye kadar doğal üyesi sayılıyor. Ancak bugün hayatta olan eski cumhurbaşkanlarından sadece 90 yaşındaki Valéry Giscard d’Estaing Konsey’in fiilen üyesi. Daha genç olan Jacques Chirac ağır hastalığından ötürü 2011’den, Nicolas Sarkozy de aktif siyasete döndüğünden dolayı 2013’ten beri toplantılarına katılmıyor.
Fransız Cumhurbaşkanı böylesine önemli yetkilere sahip olmakla birlikte, yürütme görevini lâyıkıyla yerine getirmek için mecliste kendi siyasi ailesine mensup parti ya da partilerin salt çoğunluğuna sahip olmak durumunda. Çünkü başkanlıktan farklı olarak, atadığı başbakan ve hükümetinin parlamenter sistemdeki gibi Meclis’te güven oyu alması şart. Gerçi Meclis’i fesih yetkisine sahip ama yenilenecek seçimlerden de muhalif bir çoğunluğun çıkması halkın kendisine güven duymadığı anlamına geleceği ve bu durumda istifa etmek zorunda kalacağı için bu yetkiyi gelişigüzel kullanma lüksü yok.
Cumhurbaşkanlığı seçimi ve meclis çoğunluğu
2002’de yapılan anayasa değişikliğiyle cumhurbaşkanının görev süresinin 7 yıldan 5 yıla indirilmesiyle bu olasılık fiilen ortadan kalkmış görünüyor. Cumhurbaşkanının görev süresi 7 yılken 5 yılda bir yenilenen Meclis’in çoğunluğu farklı olabiliyordu. Örneğin 1981 yılındaki başkanlık seçimlerini sosyalist François Mitterrand kazandığında, 1978’de seçilmiş muhalif bir Meclis vardı. Mitterrand meclisi fesih yetkisini kullandı ve yenilenmesini sağladığı genel seçimlerden sosyalistler ve müttefikleri salt çoğunlukla çıktı. Mitterrand 5 yıl sonra yapılan genel seçimleri sağ partiler kazanınca bu yola gitmedi, bu kez kalan iki yılı için muhalefetle “birlikte yönetim” (cohabitation) yolunu açtı. 2002’den bu yana ise başkanlık ve milletvekili seçimleri 5 yılda bir ardı ardına yapılıyor. Bu nedenle de Cumhurbaşkanı ve Milli Meclis’in dayandığı çoğunluklar en azından bugüne kadar farklı olmadı.
Gelecek yılki başkanlık seçimlerinin hemen ardından 11 ve 18 Haziran tarihlerinde iki turlu genel seçimler de yapılacak. Bu seçimlerden 7 Mayıs’ta seçilecek Cumhurbaşkanı’na uygun bir meclis çoğunluğu çıkar mı? Başkanlık seçimlerinden sonra yanıtı aranan bir başka soru da bu olacak.
Büyük siyasi ailelerin adayları kim olacak?
Bugüne kadar seçilen cumhurbaşkanlarının iki büyük siyasi aileye (sosyalist ve ılımlı/merkez sağ) mensup oldukları görülüyor. Bu iki ailenin dışında ikinci tura kalabilen tek aday, 2002’de ilk turda sosyalist aday Lionel Jospin’i geride bırakan aşırı sağcı Ulusal Cephe’nin (Front National) kurucusu Jean Marie Le Pen oldu. Cumhurbaşkanı Chirac ve Başbakan Lionel Jospin beş yıllık bir beraber yönetim dönemini geride bırakmışlardı. Üçüncü adayın devreye girmesi Chirac’ın büyük bir farkla (yüzde 17,8’e karşı 82,2 oyla) ikinci kez Cumhurbaşkanı olmasını sağladı.
Konuyla ilgili kararını yıl sonunda vereceğini açıklamış olsa da Cumhurbaşkanı François Hollande’ın yeniden sosyalistlerin adayı olmak istediği, yaptığı imalardan anlaşılıyor. Ancak anketlere bakılırsa, bu amacına ulaşması imkansız gibi görünüyor. Halkın sadece yüzde 13’ü, sosyalist militanların da aşağı yukarı üçte birinin desteğine sahip olan Hollande’ın aday olursa 22 ve 29 Ocak’ta yapılacak ön seçimi kazanması şimdilik oldukça güç. Hollande’ın çekilmesi halinde Valls hükümetinin eski Ekonomi Bakanı Emmanuel Macron’un ılımlı solun adayı olma şansının anketlere göre yüksek (yüzde 38) olduğu görülüyor. Anketler yüzde 29 oyla AB Komisyonu’nun eski başkanlarından Jacques Delors’un kızı Martine Aubry ve Arnaud Montebourg’a ise eşit şans tanıyor. Onları az farkla Başbakan Manuel Valls izliyor.
Adını Amerikan Cumhuriyetçilerine özenerek “Les Républicains” (LR) yapan ılımlı sağ parti ise ilk defa adayını ön seçimle belirliyor. 7 adayın katıldığı ön seçimin ilk turu pazar günü yapıldı. 4 milyonu aşkın kişinin oy kullandığı bu turda ilk sırayı sürpriz isim eski Başbakan (2007-2012) ve bakanlardan François Fillon açık farkla (yüzde 44,2) aldı. Fillon 27 Kasım’daki ikinci turda, uzun süre favori görülen eski Başbakan (1995-97) ve bakanlardan Bordeaux Belediye Başkanı Alain Juppé (yüzde 28,4) ile yarışacak. Beklenenin aksine yüzde 20,7 oyla 3. sırayı alan eski Cumhurbaşkanı ve LR Genel Başkanı Nicolas Sarkozy (20.7) ön seçimde elenmiş oldu. Sarkozy’nin ikinci turda işaret ettiği eski Başbakanı Fillon’un seçilme şansı ise oldukça yüksek görünüyor.
Ortak nokta yerleşik düzene karşı çıkmak
Büyük siyasi ailelerde durum böyleyken Amerikan seçimlerini hiç şans tanınmayan Donald Trump’ın kazanması Cumhurbaşkanı adayı çoktan belli olan Ulusal Cephe'de (FN) bir ilki başarma arzusunu kamçılamış halde. Geçen hafta Le Monde’un nabzını yokladığı FN seçmenlerinin tümü Trump hayranı olmasa da elde ettiği başarıyı örnek alıyor. Gazete tarım ve sanayide işsizliğin ve buna paralel olarak FN oylarının tavan yaptığı Aisne bölgesinde görüşüne başvurduğu parti seçmenlerinden birinin sarf ettiği “Amerikalılar başardıysa, biz de yapabiliriz” (Si les Américains l’on fait, nous aussi on peut) cümlesini başlığına taşımış.
Ulusal Cephe (FN) seçmeni ABD’nin yeni Başkanı’nın Meksikalıları 'hırsız' ve 'tacizci' olarak nitelemiş olmasını kabul edilebilir görmüyor. Adayları Marine Le Pen’in Trump’ın Fransız versiyonu olarak görülse de ondan çok daha ılımlı olduğu vurgulanıyor. Bir seçmen, “Amerikalılar da tıpkı bizler gibi göçmenlerden yaka silkiyor” diyor “ama Marine Le Pen Trump değil, onun kadar ileri gitmiyor” diye de ekliyor. Seçmenlerden biriyse, Trump’a asıl benzeyenin baba Le Pen olduğu kanısında. “Dün Jean Marie Le Pen ne idiyse, Trump da bugün o” diyor. Ama Marine’in Trump’a benzeyen tek tarafının “yerleşik düzene karşı çıkması” olduğunun altını çiziyor.
İmkansızı mümkün kılmak
Fransa’da Paris saldırılarının, Birleşik Krallık’ta da iki dünya savaşında ölenlerin anıldığı günün (Remembrance Day) yıldönümü olan 13 Kasım’da BBC ile söyleşisi yayımlanan, bu nedenle ayrıca eleştirilen Marine Le Pen de “ABD’de Trump’ın Başkan seçilmesinin eski düzenin yerine kurulmakta olan yeni dünyanın köşe taşlarından biri olduğunu” vurguluyor ve bunu 2017’de Cumhurbaşkanlığı’na adaylığı bağlamında son derece “olumlu bir işaret” olarak gördüğünü söylüyor.
Bayan Le Pen’i bu düşünceye sevk eden ise tüm seçimlerin “halklara dayatılan ve artık sınırlarına dayanmış olan vahşi küreselleşmeyle ilgili bir referandum niteliği taşıyor olması”. Bu vahşi küreselleşmeye baş kaldırmış olan Trump’ın başarısının “imkansız görüneni mümkün kılmasından kaynaklandığını” belirten Ulusal Cephe (FN) Başkanı, “şimdi Fransa’da da halkın, elitlerin Fransızlara ait olanı aralarında paylaştığı masayı devirmesinin arzu edildiğini” vurguluyor.
Fransız başkanlık seçimlerine Donald Trump’ın gölgesi bu anlamda düşüyor ve Sarkozy ile Cumhuriyetçiler adını alarak siyaset arenasını iyice “Amerikanlaştıran” ılımlı sağın değil, aşırı diye bilinen ama merkeze doğru yaklaşan Ulusal Cephe’nin adayının lehine gelişen yeni bir durumu ifade ediyor. Peki, Marine Le Pen’in Fransa’da düne kadar imkansız görüneni mümkün kılarak başkan seçilme şansı gerçekten var mı?
Le Pen'in seçilme şansı, ikinci turdaki rakibine bağlı
Jospin 'birlikte yönetim' hükümetinin (1997-2002) Dışişleri Bakanı Hubert Védrine’e göre, “eğer Fransız elitleri toplumsal sıkıntıları duymamaya ve özellikle halkın güvenlik, kimlik ve egemenlik gibi değerlere bağlılığını anlamamaya devam ederse” ABD’dekine benzer koşullar oluşabilir. O takdirde Ulusal Cephe kendi tabanı dışındakilerden ikinci turda da oy alabilir ve Fransa benzeri bir sürprizle karşılaşılabilir.
Kuramsal olarak doğru bir tespit olmakla birlikte, pratikte bu olasılığın gerçekleşmesi Marine Le Pen’in ikinci tura, 2002 seçiminde olduğu gibi ılımlı sağın adayıyla değil, solun adayıyla kalmasına bağlı olduğu söylenebilir. Çünkü rakibi Fillon ya da Juppé olduğunda sol seçmenin Le Pen soyadına karşı mobilize olma olasılığı yüksek görünüyor. Ama seçimlere daha 6 ay var ve bu süre siyasette sağlıklı tahmin yapabilmek için oldukça uzun.
Akın Özçer
Kaynak: AA