Ahıska Türkleri
Anadolu Türklüğünün ve Doğu Anadolu Türk kültürünün Gürcistan sınırları içinde kalan bir parçasını meydana getiren Ahıska Türkleri,Kafkas ötesinde ki Türk etnisitesinin ve kültürünün de önemli bir temsilcisidir.Ahıskanın Kafkasyaya uzak olması Ahıska Türklerinin Kafkasya ve çevresinde yaşayan diğer Türk boylarıyla ilişkiye geçmelerini engellemiş, Ahıskalılar daha ziyade Osmanlı kültür çevresinin, Azerbaycan’ın Gürcistanın etkisi altında kalmışlardır. Anadolu Türklüğünün bir parçası olarak kabul edilmeleri sebebiyle, Sovyet hakimiyeti döneminde Türk kökenli halklar içinde yalnızca Ahıskalılar “Türk” olarak resmi belgelerde yer almışlardır. İkinci Dünya savaşı yıllarında Sovyet hükümetine karşı ayaklanarak Kızıl orduyla savaşan ve “vatan hainliği” suçlamasıyla Kafkasyadan sürülen Karçay-Malkar Türklerive Çeçen-İnguşların aksine,Ahıskalılar Türkiye-Sovyetler birliği sınırında yaşadıkları ve Türk olarak adlandırıldıkları için potansiyel bir tehlike kabul edilerek 1944 yılı sonlarında sürülmüşlerdir.Günümüzde Ahıskalılar kendilerini Anadolu Türklerinin bir parçası olarak görmektedirler.
Ahıska Türklerinin yaşadıkları Gürcistan’ın güney batısında yer alan bölgenin tarihi adı Meshati, Meshetya,Mesheti-Cavaheti gibi değişik biçimlerde karşımıza çıkmaktadır.Ahıska Türkleri yakın zamana kadar Meshet Türkleri adıyla tanınmaktaydılar. Meshetya bölgesindeki Türk hakimiyeti 16.yüzyıla kadar uzanmaktadır. Çaldıran savaşı sonrasında Kafkas ötesinde İran’ın üstünlüğüne son veren Osmanlı Devleti,Kanuni Sultan Süleyman döneminde 29mayıs 1555 tarihli Amasya antlaşmasıyla Gürcistan’ın batı bölümünü ilhak etmişti.Osmanlı,1578 tarihinde Çıldır üzerinden harekete geçerek Ahılkeleki zaptetti ve 24 ağustos 1578 de Tifis’e ulaştı. Meshetye bölgesindeki bazı Gürcü beyleri Osmanlının tesiriyle Müslümanlığı kabul ederken, Ahılkelek ve Ahıska civarına yerleşen yoğun Türk nüfusu bölgenin Türkleşmesinde önemli rol oynadı. Konya,Yozgat,Tokat gibi İç Anadolu bölgesinden getirilip Ahıska çevrsine yerleştirilen Türkler burada yaşayan diğer Türkmenlerle karıştı. Sonraki yıllarda bölgeye yerleşen Kürtler de Türk nüfus arasında asimile olarak onlarla kaynaştı. 18828-1829 Osmanlı-Rus harbine kadar Türk hakimiyeti altında kalan Meshetya,Osmanlı devletinin savaşı kaybetmesiyle Rusyanın hakimiyetine geçti. 24 temmuz 1828de Ahılkelek kalesini Osmanlılardan alan general Paskiyeviç komutasındaki Rus ordusu, 7 ağustosta Ahıska kalesini kuşatarak 17 ağustos ta kaleyi zaptetti. Böylece Osmanlı Devletinin Meshetya üzerindeki hakimiyeti sona erdi. 1829 Edirne antlaşmasıyla Ahıska tazminat karşılığında Rusyaya terk edildi.
Çarlık Rusyasının devrilmesinin ardından, 1918 yılında Kafkas ötesinde kurulan üç cumhuriyetten biri olan Gürcistan sınırları içinde kalan Ahıska Türkleri 1918 yılları arasındaki kargaşa yıllarında Türkiye ile birleşme çabaları girişiminde bulunana Ahıskalıların lideri Ömer Faik Nemanzade, Gürcü Menşevik idaresinden bölgeye özerklik verilmesini istedi. Haziran 1918 deki Batum konferansında Gürcistan Ahıskayı Türkiyeye vermeyi kabul etmişken, Mondros mütarekesiyle Ahıska ve Ahılkelek sancakları merkezi Kars olan yerli geçici hükümete yani( milli şura teşkilatı ) katıldılar. Gürcistan hükümeti 1918 de Trabzon antlaşmasıyla bu iki sancağı Türkiyeye bırakmışken, nisan 1919 da İngilizlerin Karsı işgali ve milli şura teşkilatının dağılmasıyla Ahıska Gürcistan tarafından işgal edildi. 1921 Martta Moskava antlaşmasıyla Ahıska, Gürcistan Sovyet sosyalist cumhuriyetinin Tiflis vilayetine bağlanarak Sovyetler birliğinin hakimiyetine girdi.
Ahıskalıların Kökleri:
Ahıskalıların Büyük bölümü Meshetyaya dönüş için çabalarken, Mevlüt Bayraktarov’un temsil ettiği bir grup,Ahıskalıların kendilerine etnik ve dini açıdan yakın olan ve aynı dili konuşan Azerbaycan’a göç etmesi gerektiğini savunuyordu. Diğer bir grupda kendilerini Türk değil Türkçe konuşan Müslüman Gürcü olarak tanımlıyorlardı. Ası köklerine dönüşten bahseden bu grup dil ve kültür açısından asimile olarak Türkleşmiş Gürcü olduklarını ileri sürenlerin lideri Latif Barataşvili Gürcistana yerleşmesine ve Gürcü vatandaşı olmasına izin verildi. 1970 lerde çok Türklere Gürcü adı verildi.
Sovyet birliğinde 1989 yılında yapılan nüfus sayımına göre bütün Sovyetlerde yaşıyan Ahıska Türklerinin nüfusu 207 bin 500 kişiydi.
Bunların 106 bini Özbekistanda, 49 bini Kazakistanda, 21 bin 300 Kırgızistanda, 17 bin 700 Azerbaycanda, 9900 Rusya federasyonu bölgesindedir.
Sovyet ve Sovyet sonrası Gürcü tarihçileri Ahıskalıların Türkleşmiş Gürcüler olduklarını ileri sürdüler. Onlara Ahıskalıların kökeni Asur belgelerinde ve Herdot, Strabon gibi eski gezginlerin yazdıkları eserlerde bahsedilen eski Gürcü kabilesi Meshetlere dayanıyordu. Orta Çağda Gürcü devleti içinde yer alan bu kabile 13.yüzyılda Cengiz Hanın ordusu, 14.yüzyılda Timurun ordusu tarafından fethedilmiş, 1555 yılında Osmanlılar tarafından paşalık haline getirilerek Osmanlı devletine bağlanmıştı. 300 yıl Osmanlılara bağlı kalan bu bölge 1829 da Rusya’nın bir bölgesi haline gelmişti.Gürci tarihçilerinin iddialarına göre Gürcü-Meshet kabilesi 16-19 yüzyıllarda Osmanlılar tarafından zorla Müslümanlaştırılarak Türkleştirilmişti.
Gürcü tarihçilerin aksine Ahıskalıların etnik kökenleri konusunda arkeolojik buluntular, Arap kaynakları ve kronikleri, dilbilim bulguları Kafkas Ötesindeki bu bölgede Türklerin varlığını 5-7. yüzyıllara kadar götürdü. Bu bölgedeki Türk-İslam medeniyeti 11-13.yyıllardaki Selçuklu hakimiyeti döneminde en üst seviyeye ulaştı. O devirde Meshet dağları Gürcü kralları ile Türk sultanları arasında sınır oluşturuyordu. Dolayısıyla bundan sonra Ahıska hırıstiyan ve İslam medeniyetleri ile Gürcü ve Türk kültürlerinin çatıştığı bölge olmaktan çıktı. Osmanlı-Türk etnik kimliğinin ve kültürünün hakimiyeti altına girdi.
Şimdi Ahıska Türklerinin ata yurtlarına dönüş yolunda önemli bir engel de Gürcistan’ın Cavaheti bölgesinde yaşamakta olan etnik Ermeni topluluğudur. 19944 Kasımında Ahıska Türklerinin Meshetya-Cavaheti bölgesindeki yurtlarından sürülmelerinin ardından bu bölgeye Suriye,Lübnan,İran ve Türkiye’den gelen mülteci Ermeniler yerleştirilmişlerdir.Günümüzde Cavaheti deki Ahılkelek ve Ninotsminda bölgelerinde 98 bin Ermeni yaşamaktadır. Yerel Ermeni halkı ağır silahlarla donatıldığı için Gürcistan hükümeti bölgeye müdahaleden çekinmektedir. Bugün Ahıska Türklerinin nüfusu 400 bine ulaşmış durumdadır. Onun için Gürcistan bu bölgeye Türklerin gelmesini istememektedir. Çünkü pan-türkizm kuvvet kazanır korkusu vardır.
KIPÇAK TÜRKLERİNİN TORUNLARI AHISKALILAR:
Kıpçak ve Kuman kelimelerinin nereden geldikleri hakkında bilgi verdikten sonra Kıpçakların üzerinde duralım.
Kumanları uzakdoğuda Amur nehri dolaylarında yaşadığı ve Murga adlı Moğol kavminin “Kur” kabilesine bağlama görüşü var.
Ayrıca “Kun” adının yine Moğol –Tibet karışımı olan Tu-yü-hun kavim adından kısaltma olabileceği diyenler var. Aslında beyaz ırkın özelliklerinden çehre ve bedeni yapılarında Moğol çizgisi yok.
Bazılarıda Kumanların ırkı özellikleri bakımından Ari(hind-avrupa) diyenlerde var. Buna karşılık mö.2.yy da Tanrı dağlarının kuzey yamaçları ile Isıkgöl dolaylarında oturan ve başbuğları “Kun-ma” ve Kun-mi” (kun-beğ,Kun-bi) diye anılan Hun soyu ve kültürüne sahip ve Türklere mahsus bir kurt efsanesine sahip ve m.s da varlıklarını sürdüren wu-sun (veya u-sun) kavminin Çin kaynaklarında kırmızı saçlı, kumral,mavi-yeşil gözlü olduğu ifade edilmiştir. Öteyandan İslam kaynaklarından Biruni ms.1050 yıl da yani 12.yy da Orta Asya’da KUR adlı bir Türk kavmi, 10.yy başında Kuzey Çin’de kurulan Moğol Ki-tan devletinin bilhassa 936 yıl.da Çin’de Liao sülalesi olarak bütün kıtayı ele geçirme teşebbüsü karşısında, yerlerini terk edip “Sarılar ülkesi”ne doğru çekilmişler.Bunlar Sarılarla aynı anlama gelen Kun’ların menşei bakımından ilgisi araştırılmalıdır.
Mervezi’ye göre kısmen Aral gölüne kadar çekilmiş olan bu sarıların “ya Sarı-Uyarlardan olabileceği veya “sarı-su” ırmak isminde Türgiş hakanının başkenti civarındaki İbn Hurdadbihin bahsettiği “Sarigh” kasabasında hatıratı mevcut.
Kıpçak-Kumun-kun meselesine dair son araştırma yapan Czagley’e göre durum şöyle:
Kumanların batıya göçünden önce Orta Asya’da İtil-Seyhun-İrtiş arasında Oğuzlar; Tobol,İsim çevresinde Kıpçaklar bulunuyordu. Daha Doğuda Mervezi’de Sarı-uygurlar yer alıyordu.
Rasovsky’e göre 9 ve 10.yy da İrtiş ve Ural arasındaki Kimek adlı Türk kavmini Kuman olarak değerlendirmektedir. Ona göre bunların bir oymağı Kıpçak idi. 10.yy dan itibaren Kıpçak adı bütün Kimeklere tedricen yani(istinaden) isim olmuş.
Kaşgarlı , Kimek(Yimek-imek) kavminden ve bu kavim Kıpçakların büyüğü sayıldığı halde Kıpçakların kendilerini ayrı tuttuklarından söz eder.
Kıpçakları Batı Göktürk topluluklarından görenlerde var.
Kıpçak-Kanglı ilişkisi:
12.yy a geldiğimiz zaman Kıpçak-Kanglıların iç-içe olduklarını görmekteyiz. 12.yy da kuvvetli ve kalabalık bir Türk kavmi olarak sahnede olan bu kavim Kıpçaklar olarak anılır.
1267 yılında,( 1118 de Gürcü krallığı yapmış. II.Davit in daveti üzerine Kafkaslara gelen Kıpçaklar kendi beyleri idaresinde, İlhanlılara bağlı ve Bağratlılardan ayrı bir Ortodoks Atabeyler hükümeti kurdular.Bu Atabeyler Bayburt, İspir,Tortum, Livana,Oltu,Ardanuç, ve Şavşat gibi bütün yukarı ve orta-Çoruh boyları ile Kür boyunun Göle,Ardahan, Ahıska ve Ahıkelek ile Azgur kesimlerini içine almakta idi. Bu hükümetin aydın ve din adamları Ortodoks- Katolikosluğu kendi ülkelerinde olduğundan yazı dili, Kartel-kilise dili olarak devam etmiştir. 15.yy dan itibaren Atabey-Kıpçak hükümeti, 14.yy ın ikinci yarısından sonra Kartel Bağratlı krallığından Akkoyunluların yardımı ile kurtulmuştu.
15.yy ın son yıllarından itibarende Osmanlıların etkisiyle bu hırıstiyan Kıpçakların arasına islamiyetin girmeye başladığı nakledilir. 1578 yılında Kıpçak Türklerinin 17.yy ın başlarından itibaren hırıstiyanlığı terk ederek Suni Müslüman oldukları anlaşılıyor.
Sonuç itibariyle 12.yy da Kafkaslara ve Güneyine gelen Kıpçakların büyük çoğunluğu 500 yıl boyunca Ortodoks-Gürcü/Kartel kilisesine bağlı kaldıkları halde kimliklerini kaybetmeden 15.yy daki Osmanlı fetihleri sonunda; önce Atabeyli hanedanından her sancağın yerli beyleri, sonrada Osmanlı idaresinden baskı olmadan Müslüman olup Milli benliklerini koruya gelmişler.Öte yandan 1544 yılında Ruslar tarafından Ahıska ve çevresinde bulunan Gürcü ve Rusların “Meshet Türkleri” veya Gürcü Türkleri” diye anılan 200 binden fazla nüfusa sahip olan ve 900 yıllık yurtlarından zorla koparılıp Orta Asya’ya sürülen Sünni Müslüman Türkler, Kıpçakları torunlarıdır.
MİTOLOJİK ANLAMI: Türk mitolojisine göre Kıpçaklar Oğuzhan’ın evlatlığı idiler.
Oğuz-Han, Kıpçak’ın babasını evlatlık almış ve yetiştirmiş. Sonra Kuzey bölgelerine göndermiş.
Kay: Dr.Ahmet Gökbel,Kıpçak Türkleri.
ANADOLU’DA KIPÇAKLAR:
Hırıstiyan Türklerin, Anadoluya Türklerin yerleşmelerinde büyük hizmetleri olmuştur. Balkanlardaki hırıstiyanlaşan çeşitli Avar, Bulgar,Peçenek, Uz ve Kuman/Kıpçak Türklerinin özellikle Bizans devletinin ordularında hizmetler icra ettikleri biliniyor. 1070 de Malazgirt’den sonra Bizans ordusunda olan Türk askerlerini Bizanslılar Türk töresine göre yemin ettirerek, Bizansı dış güçlerden koruması için Kıpçak Türklerini ve bazı Türk kavimlerini sınır boylarına yerleştirmişlerdir. Sonu itibariyle 1070 den önce Anadoluya Kıpçaklar gelmiş.
Kafkaslar yoluyla Anadoluya gelen Kıpçakların çoğu Doğu Karadeniz ve Doğu Anadolu’nun çeşitli bölgelerine yerleştiler. Bizans imparatoru Vatatzes zamanında yani 13.yy da onbinin üzerinde hırıstiyan Kumanların bir kısmı Trakya’dan getirilerek Menderes vadisine Frikya(yani Eskişehir,Afyon, Kütahya ve çevresine) ve Kastomonu’ya yerleştirilmiş.
13.yy ın ikinci yarısından itibaren Altınordu-Mısır ve Memluklu devletinin birlikteliği Anadolu üzerinden ticareti Deşt-i Kıpçak’tan köle akışını hızlandırmış, Camili, Sinop, Kastamonu ve Marmara kıyılarındaki ilk Türk-İslam kolonilerini Mısır Memlukları ve Kıpçak ile Karadeniz bölgelerinede önemli ölçüde Kıpçak nüfusu yerleşmiş.