Abdullah Alagöz Yazdı; Milli İrade Platformu Kurulmalıdır
Abdullah Alagöz│Aralık 04, 2016
Milli İrade Platformu Kurulmalıdır
Bir toplumda genel bir problem varsa bu problem toplumu oluşturan bütün dinamik güçlere de sirayet eder. Toplum hastalanmışsa toplumdaki yapılarda hasta demektir. Ülkücü hareketin durumu da böyledir.
Demokrasiye geçen ülkemiz maalesef demokrasinin olmazları olan siyasi partileri demokratlaştıramadı. Millet adına bir avuç ruhban diyeceğimiz baronlar millet adına vekâleti alacak vekilleri, belediye başkanlarını il, ilçe başkanlarını belirleyebilmektedir. Parti delegelerini kendileri seçmekte seçilen delegelere bile talimatla ne yapacaklarına karar verilmektedir. Böylesi ucube bir ruhban sınıfının yönetiminde demokrasi mücadelesi veriyoruz.
Ülkemizde siyasi parti kanunu ve bunun ışığında hazırlanan parti tüzüğü komünist partilere bile taş çıkaracak kadar totaliter ve baştaki baronların koltuklarını garantiye almasına yönelik hükümlerle doludur. Programları tercihleri, tabanlarının eğilimlerine göre değil baştaki baronların ve onları kontrol eden güçlerin inisiyatifiyle oluşmaktadır.
Milli irade deyip bu ambalajlı kavramı kullananlar acaba kendi kurumlarında neden baskıcı oluyorlar? Örneğin cumhurbaşkanlığı konusunda hassas olan ve millet iradesine başvuralım diyen Sayın Bahçeli ülkücü iradeye neden alerji duyuyor? Kendi koltukları olduğu zaman kural tanımamak ve koltuğu sağlama alma adına hukuku arkadan dolanma milli irade mi oluyor?
AKP’nin çözüm sürecini, Ergenekon kumpasını, dış politikasını partinin taban eğilimlerine göre belirlenmedi. Baştaki bir avuç yöneticinin hayalleriyle belirlendi.
Bütün siyasi partilerde demokrasi değil monokrasi egemendir. Parti liderleri, Parti yasasını değiştirmek istememelerinin nedeni inisiyatifi kaybetmeme korkusudur.
Toplum iradesinin tecelli ettiği partiler miadını doldurmuştur. Ne asli görevlerini yapabiliyorlar ne de yapmak isteyenlere nefes aldırıyorlar.
Türk milliyetçileri açısından MHP hem kuruluş felsefesini kaybetmiş hem de misyonunu başkalaştırmıştır. Alternatif politikalar üretmeyen, iktidar olmaktan kaçınan, tabanını potansiyel tehlike gören, bütün politikalarını partiyi arzularına göre şekillendirmeyle zamanını, enerjisini harcayan bir parti görünümdedir.
Bir yıl önce başlayan kongre süreci önümüzdeki Haziran ayında belki sonuçlanabilecektir. Hukuk garabetinin yaşandığı ülkemizde sonucun nasıl olacağı(!) da beli değildir.
Parti içinde kalarak mücadele etmemiz gerekir diyen arkadaşlarımız sonucu baştan beli bir arkaik zihniyetten hala medet umarak sadece zaman kaybı ve ülkücü hareketin moral motivasyonunun yok olmasına sebep oluyorlar.
Kaldı ki 2017 kongresinde bu mantıkla değişen hiçbir şeyin olmayacağını da biliyorlar. Bunun adı öğrenilmiş çaresizliktir. Sayın Bahçeli ülkeyi ve rejimi başkalaştıracak olan AKP’nin partili cumhurbaşkanlığı projesine destek vererek safını da belirlemiş durumdadır.
Şimdi bu arkadaşlarımıza sormak lazım; Böylesi temel yapımızı sarsan bir çalışma yapılırken ve bunu Türk milliyetçiliğini temsil ettiğini beyan eden MHP de desteklerken bu duruma ne diyeceğiz, nasıl tavır alacağız?
MHP’den ayrılmayı ihanet olarak görenler MHP’nin uygulamalarını nasıl izah edecekler? MHP bir dava mı yoksa davayı siyasi alanda temsil eden sade bir parti mi? Eğer MHP dava diyorsak konuşulacak bir şey yok. MHP’yi koruma ve kollamaya devam edin derim. Eğer MHP davanın siyasi ayağı ise ve o ayak asli görevinin dışına çıkmışsa, onu değiştirip dönüştüremiyorsanız orada ne işiniz var?
Bana göre işlevini kaybetmiş Partiyi yine koruyun ama parti yönetiminin bu hatasını parti içinde telafi edemiyorsanız ve bu hata Türk milletinin geleceğini de etkiliyorsa bir platform kurmak zorunluluğu yine vardır.
Davamızın öznesi ve yegane belirleyicisi Türk milletidir. O halde temsi vasfını kaybetmiş yapılardan ziyade topluma gitmek, toplumun iradesini arkamıza almak modern toplumlarda, demokrasi kültüründe olması gereken hareket değil mi?
Yeni bir değişim ve dönüşüm arifesindeyiz.
Her toplumsal sarsıntı toplumsal değişmeyi de tetikler. Toplumun huzurunu, refahını ve geleceğini düşünenlerin tek başvuracakları merci yine toplumdur.
O halde böylesi bir dönemde meramınızı anlatacak siyasi bir partiniz de yoksa ve durum da vahim hal almışsa örgütlenmek zorundasınız. Toplumlar üzerinde oyunlar oynanırken ferdi çabayla bir yere gelindiğini tarih yazmamıştır.
Yeniden millette gitmek, milletle hemhal olmak ve oynanan oyunu bozmak için ilk etapta mutlaka bir platform kurulmalıdır. Önce başkanlık sisteminin ülkeye nasıl felaketleri getireceğini anlatmayla başlayarak topluma umut olacak bir yapıya dönüşmek zorunluluğu vardır.
Türk milleti adına Türk milli iradesinin tecelli edeceği milli irade platformuna ihtiyaç zorunluluk halini almıştır. Kurtuluş savaş yıllarında ki gibi böylesi yapılar kurumsallaşarak asli hüviyetlerine de kavuşurlar. Türk milleti de yalnız olmadığını tutunacak bir dalı olduğunu görmüş olacaktır.
Abdullah Alagöz