Siirt
Siirt Hakkında Bilgi
Siirt ili, Türkiye Cumhuriyeti'nin Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde yer alan bir ildir.
Cumhuriyet Döneminde il olan Siirt, 1924'te Beytüşşebap'ın; 1926'da Beşiri ve Sason'un katılmasıyla genişledi. Ancak Beytüşşebap, 1936'da yeniden il yapılan Hakkari'ye bağlandı. 1938'de Garzan (Şimdiki ismi Yanarsu) ilçesinin merkezi Mısrıç'a (Bugün Kurtalan) taşındı ve aynı ilçeye bağlı Baykan bucağı ilçe oldu. Aynı yıl Sason'a bağlı bucak olan Hazo, Kozluk adıyla ilçe yapıldı. 1943'te Garzan ilçesinin ve merkezinin adı Kurtalan olarak değiştirildi. 1957'de Beşiri'nin bucağı olan İluh, Batman adıyla ilçe yapıldı. 1962'de Pervari ilçesinin Müküs (Şimdiki ismi Bahçesaray) bucağı, Van'ın Gevaş ilçesine bağlandı. 1990 yılında Siirt'in Batman, Beşiri, Kozluk ve Sason ilçeleri yeni kurulan Batman iline bağlandı. Aynı yıl Siirt'in Şırnak ilçesiyle, Eruh'tan ayrılarak ilçe yapılan Güçlükonak beldesi yeni kurulan Şırnak iline bağlandı ve Merkez ilçeye bağlı Tillo bucağı Aydınlar adıyla ilçe yapıldı.
Siirtin tarihçesi
MÖ 3000 İslam Uygarlıkları Dönemi: MÖ 3000 ve 2000'lerde güneydoğu toroslar iki kültür alanını birbirinden ayırmaktaydı.Güneyde Mezopotamya'da gelişmiş bir tarım kültürü, kuzeyde ise doğu anadolunun yüksek yaylasın da ilkel tarımcılığa ve hayvancılığa dayalı daha yavaş gelişen bir kültür vardı. İki kültürün kesiştiği yerde bulunan Siirt'e yayla kültürü özellikleri görülmekteydi.
İslam Uygarlıkları Dönemi: 639'da Elcezire'nin fethi için görevlendirilen ilyas Bin GANEM Diyarbakır yöresini islam mücahidlerine açtığı zaman Siirt'e aynı akibete uğramıştır. Diyarbakır'ın zaptında mühim hizmetleri bulunan Halit Bin VELİD Hasankeyf savaşı'nda muzaffer olduktan sonra sıra Siirt'e yürümüş şehrin o zamanki hakimi Hersolu iteatini arz ederek, Şehri teslim etmiştir. Bundan sonra siirt hakimliği'ne sahabeden olan Hişşam oğlu hakem tayin olunmuştur
Anadolu Selçukluları ve Osmanlı Dönemi: Malazgirt savaşı'ndan sonra Türkler Anadolu'ya yerleşmeye başlamış ve Büyük Selçuklu Devleti' nin isteği dışında küçük Türk devletçikleri kurulmuştur. Siirt yöresi Hasankeyf Artuklu ların yönetimindeydi. Artuklular'a bağlı göçebe Türkmenler yöreye yerleşmiş, Artuklu beyleri ve askerleri kentler'de Türkleşmenin çekirdeğini oluşturmuşlardır. Beylerinin Alp, İnanç, Yağbu gibi Türk adlarını kullanmaları ; Artuklular'da Türkmen geleneği'nin güçlülüğünü göstermektedir. Bağlı oymaklara "Ok gönderme" biçimindeki Orta Asya Geleneği'de Artuklar'da sürmekteydi.
19. yüzyılda Siirt: 19. yüzyıl içerisinde Siirt'te meydana gelen tek siyasal olay 1894 tarihinde Sason'da mey dana gelen ermeni ayaklanmasıdır.Rusya ve İran'daki ermeni komitelerinin'de kışkırt ması ile büyük bir isyan olayı ile karşılaşıldı. Bu durum karşısında Osmanlı Devleti sert tedbirler almak zorunda kaldı. Sason ayaklanması İngiltere'yi harekete geçirdi çünkü ermeni meselesi Rusya ve İngiltere'yi menfaat çatışmasında birleştiriyordu. İngiltere ermeni'lerin bağımsızlığını isterken; Rusya ermenilerin Rusya ya katılmasından yanaydı. Merkezi Tiflis'te olan ermeni hınçak komitesi ile taşnak sutyun komiteleri'nin amacı Osmanlı İmparatorluğu'ndaki ermenilerin Rusya ve İran'daki bütün ermenilerle bir leştirip bağımsız bir ermenistan devleti'nin kurulmasını sağlamaktı.
Ermenilerin vergi vermemek ve Hükümet memurlarına pasif direnişte bulunmak üzere daha önceden anla şmaları da olayların genişlemesinde etkili olmuştur. Ermenilerin başlattığı bu ayaklanma yı II. Abdülhamit'in görevlendirdiği VI. Ordu bastırmıştır...
Genel Konum: Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde 41° 57 doğu boylamı ve 37° -55 kuzey enlemi üzerinde yer alan Siirt doğudan Şırnak ve Van, kuzeyden Batman ve Bitlis, batıdan Batman, güneyden Mardin ve Şırnak İlleri ile çevrilidir. İl topraklarının büyük bölümü dağlarla kaplıdır. Kuzeyde Muş Güneyi Dağları, doğuda Siirt Doğusu Dağları İl’in doğal sınırlarını oluşturan sıra dağlardır. 1990 yılında değişen sınırlardan sonra Siirt İli ’nin yüzölçümü 6.186 Km²’ye inmiş Km² ’ ye ise 42 kişi düşmüştür. 1997 yılı nüfus sayımına göre 263.258 kişilik nüfusuyla Türkiye toplam nüfusunun %4’ünü barındırmaktadır.
Yeryüzü Şekilleri
İl toprakları asıl görünümünü III. Zaman’da kazanmıştır. Şiddetli kıvrılma ve kırılmalara uğrayan il alanı, üst-eosen ve oligosen boyunca deniz dışında kalarak aşınmış ve bir yarı ova (peneplen) niteliği kazanmıştır. Üst-miyosende Doğu Anadolu genel olarak yükselirken, il alanı da blok halinde yükselmiş ve Güneydoğu Torosları oluşmuştur. Bu yükselme hareketleri sırasında il alanının güneybatısını da içine alan güçlü çöküntü alanları ortaya çıkmıştır.G.doğu Torosları esnekliğini yitirmiş ve sertleşmiş kesimlerinde ortaya çıkan çöküntü olukları, akarsularca aşın dırılarak batı, güneybatı ve güney yönünde uzanan vadilere dönüştürülmüştür. Bir yandan vadi ler oluşurken, bir yandan da özellikle çöküntü alanlarında hızla genişleyen vadi tabanlarında IV. Zaman boyunca çeşitli taşınma maddelerden oluşan düzlükler ortaya çıkmıştır...
Dağlar
İlde yeryüzü şekilleri daha çok yüksek dağ ile platolardan oluşmaktadır. Siirt’ in kuzeyi ve doğusu yüksek ve sarp kesimlerdir.Genel olarak Güneydoğu Toroslar adıyla anılan bu dağ sırası, doğudan güneydoğuya genişçe bir yay çizerek Hakkari Dağları'yla birleşmektedir. Dicle Vadisi'ne eğimli olan bu yüksek ve sarp kesimde yer alan önemli dağlar ve bunların özellikleri şöyle sıralanabilir.
Siirt Doğusu Dağları: Muş Güneyi Dağları'ndan sonra, Bitlis Çayı Vadisi’nin doğusunda, dağlar güneye doğru açılarak Siirt’in doğusunu kaplar. Yükseltisi hızla azalarak Güneydoğu düzlükleri’ne doğru sokulan bu dağlar, bir yandan da Hakkari Dağları’yla birleşir. Siirt doğusu dağları genellikle tek tek kütleler halinde yükselmektedir. Bu kütleler, Dicle Irmağı’na karışan küçük akarsuların açtığı vadilerle parçalanmış durumdadır. Siirt Doğusu Dağları’nın ana gövdesini, Pervari, Siirt Merkez, Eruh ve Şırnak’ı da kapsayan Yazlıca Dağı (Herekul Dağı) oluşturmaktadır. Doğuda çok geniş bir kütle oluşturan Yazlıca Dağı 2.838 m'lik yükseltisiyle İl’in en yüksek noktasıdır. Bu doruğu kuzeyden 2.444 m yükseltili Meydanı Süleyman Tepesi ile daha düşük yükseltili Körkandil Dağı izlemektedir. Yazlıca Dağı, batıda, Uluçay ve Zorava Çay’ı Vadileri’nin birbirine yaklaştığı noktada daralırken, yükseltisi de azalır. Tosuntarla-Çizmeli çizgisinde yükseltisi 1.844 m'ye dek düşen Yazlıca Dağı, Merkez İlçe alanında yükseltisi 1.500 m'nin altında olan platolara düşmektedir. Siirt Doğusu Dağları, Yazlıca kütlesi dışında Şirvan-Pervari-Van üçgeni içinde de önemli yükseltiler oluşturmaktadır.
İl’in kuzeydoğusunda genellikle tek tek yükselen bu dağların başlıcaları 2.741 m yükseltili Doğruyol Dağı (Beknovi Dağı), 2.631 m yükseltili Kapılı Dağı ve 2.350 m. yükseltili Koran Dağı’dır. Siirt Doğusu Dağları, İl'in güneydoğusunda daha dağınık ve daha alçaktır. Bu kesimlerdeki en önemli doruklar, Eruh’un güneyindeki Yassı Dağı (2.280 m), bunun batı yönündeki uzantısını oluşturan Şeyh Ömer Dağı (1.409 m)'dır. Buradaki dağların dorukları dışındaki kesimler, batı ve güney yönündeki eğime bağlı olarak aşınmış ve platolara dönüşmüş durumdadır. Siirt’te bu dağların dışında da bazı yükseltiler vardır. Bunların en önemli si Kurtalan’ın güneyindeki 1.530 m yükseltili Dilek Tepesi’dir. Genellikle çıplak olan bu dağların kuzey yamaçlarında yer yer meşe ağaçlarından oluşan topluluklara rastlanmaktadır.
Plato ve Yaylalar: Siirt’te dağlardan sonra en ağırlıklı yeryüzü şekli platolardır. Büyük bir bölümü yüksek düzlükler şeklinde olan bu platolar, Siirt Doğusu Dağları’ nın kuzey bölümünü oluşturan D.yol, Kurtalan, Kapılı ve Yazlıca Dağları’nın Botan Suyu ve kollarınca yarılmış vadilere bakan yamaçlarında toplanmıştır. Başlıcaları, Pervari de Cemikarı, Ceman ve Herekul Yaylaları ile Şirvan’da Bacavan Yaylası’dır. Yaz, kış bol yağış alan bu yaylalar, zengin çayırlarla kaplıdır.
Yöre halkı ve göçerler bu yaylalarda sürülerini otlatır. Sert kış aylarında güneydeki daha düşük yükseltili platolarda otlatılan hayvanlar, yaz mevsiminde havaların ısın masıyla yeniden yüksek düzlüklere çıkarılır. Bozkır kuşağına yakın dağların eteklerindeki plato larda verim daha düşüktür. Yağışlar daha düzensiz, su kaynakları daha kıttır. Büyük ölçüde orman örtüsünden yoksun olan bu kesimde aşınma güçlüdür. Çayırların oluşumuna elverişli toprak tabakası yer yer ortadan kalkmıştır. İl platoları bir bütün olarak değerlendirildiğinde, 1.200 m ile 2.000 m arasına dağıldıkları ve bozkır kuşağında kalanların dışındakilerin hayvancı lık açısından çok önemli oldukları görülür.
Vadiler: Siirt İli’nde vadi oluşumları çok önemlidir. İlimiz'deki dağlar ve platolar II. Zaman’daki kırılma ve kıvrımlarla şekillenmiştir. Sarp yapıda kalkerli oluşumlar egemen durumdadır suya karşı direnci çok düşük olan bu kalkerler, akarsu ve yüzey sularıyla hızla aşındırılmış, dar ve dik vadiler ortaya çıkarmıştır. İl’in kuzeyindeki ve doğusun daki dağlık kesimlerden güneye ve batıya doğru yönelen vadiler, Güneydoğu Anadolu Düzlükleri nin doğu ucuna ulaşıncaya dek genellikle pek geniş değildir. Bu nedenle Siirt’te ovalık alanlar azdır.
Botan (Uluçay) Vadisi: Bitlis’in güneyindeki dağların eteklerinde başlayan Botan Suyu Vadisi, yüksek ve sarp yapılı bir kesimde güneye doğru uzanır. Doğruyol, Kuran ve Kapılı Dağları’nın arasında bulunan vadi, Türkiye’nin en dik ve sarp vadilerindendir. Bitlis Çayı Vadisi ile birleşen Botan Vadisi, Dicle Vadisi’ne açılır. Botan Suyu Vadisi ve bu vadinin önemli bir kolu olan Bitlis Çayı Vadisi pek geniş değildir. Vadiler; kuzey ve kuzeydoğudaki dağlardan kaynağı nı alan bol sulu akarsularla kalkerli yapıda oyulmuş derin yarıklar durumundadır. Yalnızca Bitlis Çayı Vadisi, Kurtalan İlçe alanında azda olsa genişlemektedir. Bu genişleyen kesimler yer yer ova niteliği kazanır. Kurtalan Ovası’da bu vadinin tabanındadır.
Behrancı Vadisi: Yazlıca (Herekul) Dağları’nın güneydoğu yamaçlarından çeşitli kollar halinde başlayan Behrancı Vadisi’de dar ve diktir. Vadi kolları güneydoğudan güneybatıya genişçe bir yay çizerek Türkiye-Suriye sınırlarında Habur Vadisi’ne açılır
Akarsular: Siirt İli, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin kuzeydoğu ucunda yeralır. Bölge, G. doğu Anadolu Düzlükleri’nden sonra birden yükselmekte, doğu ve kuzey kesimleri bol yağış almaktadır. Bu nedenle, kuzeyden Muş Güneyi Dağları, doğudan Siirt Doğusu Dağları’yla çevrili olan il alanı, Dicle Irmağı’nın önemli su toplama alanlarından birini oluşturmaktadır. İl topraklarının tümü Dicle Havzası’na girmektedir. Havza, Fırat, Kızılırmak ve Sakarya Havzaları’ndan sonra ülkenin dördüncü büyük su toplama alanıdır.
Botan: Nordüz Platosu’nu batıdan kuşatan Siirt-Hakkari ve Siirt-Van sınırlarını oluşturan yüksek dağlardan kaynağını alan bu akarsu,önce batıya,sonra kuzey batıya doğru akar. Suyu iyice bollaşan Botan Suyu dar ve derin bir vadi oymuştur. Vadi tabanıyla dağların dorukları arasındaki yükselti farkı 1.000 m'ye ulaşır. Akarsu, Pervari yöresinin sularını toplayan Çatak Çayı ve Bitlis’in doğusundaki dağlık yöre ile Doğruyol, Kapılı ve Kuran Dağları sularını toplayan Büyükdere’yle Çukurca da birleşir. Burada Botan Suyu adını alır. Batı yönünde akan Botan Suyu (Uluçay), Aydınlar İlçesi ve İl Merkezi’nin doğusun dan geçer. Bostancık yöresine ulaşır. Burada, doğudan Eruh yöresinin sularını toplayan Zorava Çayı’nı, kuzeyden Muş Güneyi Dağları’nın sularını toplayan Bitlis Çayı’nı alır. Bitlis Çayı, Botan Suyu’na karışmadan önce, Kavuşşahap Dağları’nın sularını toplayıp gelen Pınarca Çayı ile birleşir. Botan Suyu bu iki önemli akarsuyla birleştikten sonra, Çat Tepe’de Dicle Irmağı’na katılır. Yüksek dağlardaki kaynaklarla, kar örtülerinin ağır ağır erimesi ile ve yağmurlarla beslenen bu büyük çay her mevsimde bol su taşır. İlkbahardan yaz ortalarına kadar geçirdiği su, saniyede ortalama 100-300 m3’tür. Nisan ve Haziranda bu miktar 400-600 m3, Mayıs’ta 700-1000 m3’ü bulur, hatta arasıra bunu geçtiği de olur. Böyle zamanlarında Dicle’den de büyük bir ırmak görünümündedir. En çekilmiş olduğu yaz sonu ve güzün bile derinliği yine 1 m.’den çoktur ve yatağındaki su miktarı 60-80 m3’ten aşağı düşmez. Bu ırmağın birçok yerinde hidroelektrik santrali kurma incelemeleri yapılmıştır. Kıyıdan kıyıya ancak kayıkla geçilebilir. Botan Irmağı çok yerinde dar ve derin dik inişli vadiler den geçer. Yolu boyunca alçak düzlükler azdır ve sulama da yararlı olamamıştır. Botan Irmağı’ nın Dicle’ye karıştığı yer yakınında Dicle Nehri keskin bir dirsekle güneye döner.
Reşinan: Bu su Pervari’nin Çemikari Yaylası’ndan çıkarak, Şırnak İli’nde oldukça geniş vadileri sular ve Dergül Köyü önünden geçerek Kasrik Boğazı’ndan sonra Dicle Irmağı ile birleşir.
Garzan Çayı: Sason Dağları’nın güney yamaçlarından inen kollardan oluşur. Kozluk İlçesi yakınlarından (Pisyar) geçer. Kurtalan İlçesi’nde bir kısım araziyi suladıktan sonra Kaşüstü (Hendük) Köyü yakınlarında Dicle Irmağı’yla birleşir. Çay üzerinde, Pisyar ve Aviski adını taşıyan iki köprü bulunur.
Kezer Çayı: Bitlis’in doğusunda Güzeldere denilen yerden çıkar ve Kırkçeşme Suları’nın birleşmesinden oluşur. Bu sular en son Şeyh Cuma Deresi’yle birleşip, İskambo Dağları’nı yararak Siirt’in batısında bir kavis çizer. Mağaralı (Hümriyan) Mezrası önünde Başur Çayı ile birleştikten sonra, Botan Çayı’na karışır. Çayın oluşturduğu vadilerde sebze yetiştirilir.
Başur Çayı: Bitlis’in kuzeyinden çıkan bu suyun il hudutları içindeki uzunluğu 45 km'dir. Siirt-Kurtalan asfaltı üzerindeki Başur Köprüsü'nün 2 km güneyinde Kezer Çayı ile birleşir.
Yeraltı Zenginlikleri: Siirt'in en önemli yeraltı zenginliği petrol ürünüdür. Petrol Siirt'in Kurtalan ilçesinde çıkarılmakta dır. Siirt'te krom ve bakır yatakaları da vardır. Baykan ve Şirvan yörelerinde ince damarlar halinde bulunan bakır yataklarının uzunluğu 70 m genişliğin de 80 cm'dir. Rezerv çalışmaları henüz tamamlanabilmiş değildir. Baykan'da zaman zaman üretime açılan krom yatakları vardır. Etüt ve arama çalışmaları devam etmektedir.
İklim
Siirt'te karasal iklim hüküm sürmekte ve dört mevsim en belirgin özellikleriyle yaşanmakta, Yazları sıcak ve kuraktır. En az yağış Kurtalan'da En fazla yağış Baykan'da görülür. GAP'ın devreye girmesiyle iklimde belirgin bir değişme gözlenmiş, İlkbaharda daha fazla yağış olmuş ve %40'ın altında olan nem oranı yükselmiştir. Gece ve gündüz arası sıcaklık farkı fazladır. Tespit edilen en yüksek ısı 43,3 °C, en düşük ısı ise -19.5 °C'dir.
Bitki Örtüsü ve Ormanlar
Siirt il alanı Doğu Anadolu yapraklı orman kuşağı ile G. doğu Anadolu bozkır kuşağı arasındadır. Toros dağları'nın G. doğu Toroslar adıyla anılan bölümleriyle, buradan kuzeye doğru uzanan plato ve dağlarda önemli ölçüde azalmış meşe ağaçları vardır.
Siirt Kültürü: Günümüzde yöresel karakter taşıyan giyime rastlanmazken, Eruh ve Pervari İlçelerinde bazı erkekler tezgahlarda tiftik ipliğinden dokunmuş kumaşlardan yapılan ve Şal-Şepik denilen bir elbise giyerler. Bu elbise orijinal bir elbise olup, cepken, yelek ve çok geniş paçalı pantolondan oluşur. Kumaşlar işlemelidir. Yeleğin altına giyilen uzun kollu gömleğin kolları bileğe sarılmakta, püskülleri sarkıtılmaktadır. Kadın giyiminde ise yöresel özellikler daha çok köylerde görülür. Basit şekilde dikilen ve ayaklara kadar uzanan entariler oldukça yaygındır. Elbise renkleri genellikle göz alıcıdır.
Siirt'e tarihi yerler
Ulu Camii: Siirt il merkezinde bulunan Ulu Cami, minare kaidesindeki kitabesine göre Selçuklu Sultanı Mugiziddün Mahmut tarafından 1129 yılında yaptırılmıştır. Siirt Tarihi isimli eserde Irak Selçuklularından olan Mugiziddin Mahmut’un ismi belirtilmektedir. Buna dayanılarak caminin Büyük Selçuklular devrinde yapıldığı da anlaşılmaktadır. Cizre Valisi Atabey El Mücahit İshak tarafından da camiye bazı ilaveler yapılmıştır. Bu ilaveler ve daha sonraki yıllarda yapılan değişikliklerle cami genişletilmiş ve orijinalliğinden uzaklaşmıştır. Vakıflar Genel Müdürlüğü 1965 yılında bu camiyi restore etmiştir.
Siirt Ulu cami, cami mekanından çok çini ve tuğla işçiliği gösteren minaresiyle önem kazanmıştır. şahane çini süslemelerinden çok, temelindeki bir boşluk nedeniyle hafif yatık olan minare İtalya'daki Pisa kulesini hatırlatır sanat tarihçilere.
Ayn Salip Çeşmesi: Tarihi Ayn Salip Çeşmesi Siirt Merkez Batı Mahallesinde bulunmakta olup, çeşmenin yapılış tarihi bilinmemekle birlikte Selçuklulardan kalma bir imaret olduğu Diyarbakır Kültür ve tabiat Varlıklarını koruma Kurulu tarafından 1991 yılında koruma altına alınmıştır. Siirt Belediyesi tarafından restore edilmiş olduğu oysaki aslına göre restore edilmediği bilinmektedir.
İsmail Fakirullah ve İbrahim Hakkı Hz 'nin türbesi: Bir büyük ve iki küçük kubbenin örttüğü iki oda ve bir hol ile bi kuleden ibarettir. Türbe nin asıl özelliği;Tillo'nun 3-4 Km. doğusundaki bir tepe üzerine yapılmış olan duvardaki 40x50Cm boyundaki pencereden her yıl gece ve gündüzün eşit olduğu 21 Mart günü yeni doğan güneşin ilk ışınları, türbenin tümü kale duvarının etkisiyle gölgede kalırken, pence re boşluğundan geçip türbe kalesinin pencere sine vurarak kırılmak suretiyle İsmail Fakirullah Hz'ne ait sandukanın baş tarafını aydınlatmasıdır.Bunula ilgili "yeni yılda doğan ilk güneş, hocamın baş ucunu aydınlatmazsa, ben o güneşi neyleyim"sözü İbrahim Hakkı'nın hocasına olan saygısını göstermektedir.
Ne yazık ki bu ışık düzeni,türbenin restorasyonu sırasında bozulmuş bulunmak tadır. Avrupa'nın bir çok uzman bilim adamı, bütün uğraşlarına rağmen bu ışık düzenini eski orjinal haline getirememişlerdir. Türbe son olarak 1963 yılında Vakıflar genel müdürlüğü tarafından onarılmıştır.
Müzeler: Tillo tarihi esereler yönünden çok zengindir.İbrahim Hakkı Hz'nin kullandığı kozmoğrafya aletleri, haritalar, güneş sistemi ile ilgili tahta küreler, el yazması çok değerli kitaplarla düşünüre ait çeşitli eşyalar halen Tillo'daki torunlarında bulunmaktadır.
Veysel Karani Türbesi: Baykan'ın Ziyaret Beldesinde, Diyarbakır-Bitlis karayolu üzerinde olan Veysel Karani Türbesi, Siirt'e 40 km mesafededir. Yörenin "cas" denilen harcıyla 1901 yılında yapılıp, kubbeyle örtülmüş olan türbe, 1967'de yıktırılmıştır. Yerine yeni bir türbe yaptırılmıştır.
Her yıl 16-17 Mayıs günleri Veysel Karani'yi anma günü olarak kutlanmaktadır. Bahar aylarında, özellikle Mayıs ayında yurdun dört bir yanından gelen ziyaretçilerin akınına uğramaktadır.
Yöresel Yemekler
Siirt Köftesi: Mahalli tabirle "Kitel" diye adlandırılan Siirt köftesi ince bulgurdan yapılır. Su ile yoğrularak hamur haline getirilen bulgurun içine yağlı et ile pirinç, maydanoz, soğan ve bir miktar baharat konulduktan sonra kapatılır. Bundan sonra yapılan iri köfteler kaynar suda haşlanarak pişirilir. Bu yemeğin yanında ekşi sebzeli çorbalar; özellikle de "Pırtike" olarak adlandırılan ıspanak çorbası veya "Nube" olarak adlandırılan acılı ottan yapılan bir çorba da ikram edilir.
Bumbar: Bu yemek mahalli bayram günü olan "Cıgor" un (Çık Gör) özel yemeğidir. Mahalli adı "Cokat"tır. Önceden temizlenmiş, tuzlanarak kurutulmuş veya taze olarak itina ile temizlenmiş kalın bağırsağın bir ucu dikilir. Yıkanmış ıslak pirinc, karabiber, maydanoz ve kıyma karıştırılarak bağırsak içine doldurulur. 30-40 cm olacak şekilde öbür ucu da dikilir. Bir buçuk saat kadar kaynatılarak pişirilir.
Büryan Kebebı: Kuyu içerisinde odun yakılarak, ateş köz haline getirilir. Kuzu etinin (Yırım gövde) but ve kol kısmı ayrıldıktan sonra, leğen kemiği bırakılarak diğer kemiklerden sıyrılır. Kemikli etler, kuyuya yerleşebilecek büyüklükte kulplu kazan içerisine konur, su ilave edilerek köz üzerine yerleştirilir. Kemiksiz etler, çember şeklinde bulunan demire yerleştirilmiş çengellere, 10-15 tane yarım gövde, leğen kemiğinden asılır ve kuyu içerisine havada kalacak şekilde duvarlara değmeden daldırılır, kuyunun üstü metal kapak ile kapatılarak kenarları kül ile sıvanır. Pişme esnasında etin yağı, kazanın içine damlayarak, kuyu içerisinde duman oluşmadan etin daha lezzetli pişmesi sağlanır. Ortalama 2-2.5 saat sonra pişen kemiksiz etler, kuyudan çıkarılarak tezgah üstüne asılır. Bıçak ile istenilen miktar kadar kesilerek tartılır ve kuşbaşı büyüklüğünde pide ekmek üzerine doğranarak, tuzlanıp taş fırında ısıtıldıktan sonra servis yapılır. Ortalama 3-3.5 saat sonra, kazan kuyudan çıkarılarak, pişen kemikli etler bir tepsi içerisinde tezgaha konur ve istenilen miktar kadar tartılarak, pide ekmek üzerinde tuzlanıp, taş fırında ısıtılarak servis yapılır.
Yoğurtlu Köfte: Köftelik bulgur ıslatılır, yarım saat dinlendikten sonra yoğrulur. Ufak parçalar halinde koparılan hamur parmak ile bastırılarak şekil verilir. Kaynatılmış tuzlu suyun içinde 10-15 dakika haşlandıktan sonra kevgir ile süzülür. Ayrı bir yerde sarmısak dövülür, yoğurdun içine katılır. Hazırlanan bu harç soğumaya bırakılan haşlanmış köftelerin üzerine dökülür. Ayrı bir tencerede kızdırılan yağ hazırladığımız harcın üzerine dökülür. Kırmızı biber ve nane eklenerek servis yapılır.
Sarmısaklı Köfte: Çok zaman serin mevsimlerde, pazar sabahları yenen sade bir köftedir. Bu da ince bulgurdan yapılır. Bulgur hamur haline getirilerek elle geniş ve ince bir daire şekli verildikten ve kaynar suda haşlanarak pişirildikten sonra, yağlı kavurmanın sıcak suda eritilmesi ve bir miktar ince sarmısak ilavesiyle elde olunan bir nevi salçaya batırılarak yenir.
Varak Keêk: Normal sertlikte hazırlanan hamur, yufka yapılarak dilimlenir ve kurutulur. Hamurun iki katı kadar pekmez yarısı oranında da su ile karıştırılır. Kaynatılır. Kaynamış bu karışıma hamurlar atılır. Yarım saat kaynatılır. Pişen hamurlar karışımla birlikte tepsiye dökülür. Üzerine ceviz serpilir. Soğuduktan sonra servise hazır hale gelir.
Aside: Un, yağla birlikte kısık ateşte kahverengini alıncaya kadar kavrulur. Kavrulan un soğumaya bırakılır. Bir tencere ile unla orantılı olarak ağda hazırlanır. Ağda da soğutulur. Kavrulmuş unla ağda iyice yoğrularak elle şekil verilir. Tatlı servise hazır olur.
Rayoşu Meketip: 2 kg. una 2 yumurta kırılır. Bir çay bardağı zeytinyağı ve bir çay bardağı yoğurtla hamur iyice yoğrulur. Yufka yapılır. Yufka içine ceviz dövülmüş olarak serilir. Yufka katlanır. Mektup zarfı şeklinde kesilir. Adı da buradan gelir. Kızdırılmış zeytinyağı içine atılır. Kızartılır. Pekmez veya şekerli suya batırılır. Tatlı servise hazır hale gelir.
İmçerket: 1 kg un, 1 yumurta ve ir çay bardağı yoğurtla kulam memesi yumuşaklığında yoğrulur. Çok az miktarda tuz atılır. Bu humar yaş ezin altında, küçük parçalar halinde kesilerek dinlendirilir. 15 dakika dinlenen küçük kesilmiş hamurlar açılır ve yağda kızartılır. Soğutulur. Toz şekerle birlikte servise hazır hale gelir.
Ekşili Siirt Dolması: Kıyma,ince doğrnmış soğan,sarmısak,sıcak suyla yıkanmış pirinç,biraz zeytinyağı ve tereyağ,tuz,salçalar ve baharatlar karıştırılır.Patlıcanlar kaynar suda 10-15 dk haşlanır,hazırlanan karışm patlıcanlara doldurulur,yalnız bu işlem sırasında patlıcanları yarıya kadar doldurmaya dikkat edilir,tencereye üstüste dizilir,üzerine biraz daha yağ gezdirilir,sıcak su eklenerek,45-50 dk pişirilir,pişirirken veya pişirmeden önce üzerine sumak ekşisi suyu veya limontuzu atılır.
Turizm
Ekim-Şubat dönemini kapsayan av mevsiminde; bıldırcın, tahtalı, güvercin,yabani ördek,tavşan,tilki,samur ve porsuk avlanabilir.. Bunun dışında mevcut akarsularda balık avlamak her zaman mümkündür. Eskiden sürek avı şeklinde yapılan yabani hayvan avı bu hayvanların nesli tükendiğinden, günümüzde yapılmamaktadır. Dağ keçileri ise av yasağı kapsamına alınarak nesillerinin korunmasına çalışılmaktadır.
Hz. Ömer zamanında İslamiyeti benimseyen Siirt yöresinde dini ağırlıklı eserler ağırlık kazanmaktadır. Bu da Siirt'teki turizm olgusu içinde inanç turizmini belirgin şekilde ön plana çıkarmaktadır. Hz. Muhammed'in (SAV.) övgüsüne mazhar olan tabiin büyüklerinden Hz. Veysel KARANİ'nin kabirleri ve cennetle müjdelenen on sahabeden biri olan Abdurrah- man Bin Avf Hz.lerinin makamı da bu yörede bulunmaktadır. Ayrıca dünyaca ünlü Marifetname'nin müellifi olan İbrahim Hakkı Hz.leri ve Hocası İsmail Fakirullah Hz.leri de Aydınlar İlçesinde medfun bulunmaktadırlar.
Bunların dışında Siirt Yöresinde on binlerce evliyanın yattığı rivayet edilmektedir. İnanç turizmindeki hareketlilik, il merkezi ile Hz.Veysel KARANİ'nin türbesinin bulunduğu Baykan İlçesinde ve Hz. İsmail FAKİRULLAH ile dini ilimlerin yanı sıra matematikten astronomiye tüm pozitif bilimlerin de işlendiği 58 esere sahip İbrahim Hakkı Hz.lerinin türbesinin bulunduğu Aydınlar (Tillo) ilçesinde yoğunlaşmaktadır. Bu eşsiz mekanlar, her yıl binlerce turist tarafından ziyaret edilmektedir.
Samiler, Babiller, Asurlar, Urartular, Romalılar, Bizanslılar, Selçuklular ve Osmanlılar gibi tarihe derin izler kazımış medeniyetlere beşiklik eden Siirt'te, ayakta durabilen tarihi eserlerin büyük bir çoğunluğu Selçuklular devrinden kalmıştır.