Mustafa Kemal Atatürk ve Türkiye İdeolojisi
ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE SİSTEMİ
ÖZET
Atatürkçülük, Türk ülkesinin yok olma tehlikesi ve geleceğinin ne olacağı problemi ile karşı karşıya kalındığı durumda ortaya çıkan cevaplar olup, Türkiye’nin bugünkü ve yarınki güncel meselelerinin çözümünde kullanılabilecek inanç sistemi, aksiyon programı ve metodudur. Atatürkçülüğün, ilim ve gerçekliğe yönelik, ilim ve gerçekliğe dayalı oluşu, toplumun temel ihtiyaçlarına cevap veren ve cevap verecek olan bir ideoloji için kuvvet kaynağıdır. Türk inkılâbı ve onu şekillendiren ilkeler bir bütün oluştururlar. Bu ilkeler, bir toplum ve devlet hayatının, uygulamaların, girişimlerin, özünü, istikametini ve metodunu belli etmektedir.
Atatürkçülüğün amacı, Türkiye Cumhuriyetini çağdaş medeniyet seviyesine ulaştırmaktır. Bu yol tek olup “Batı Medeniyeti” yoludur. Temel unsuru ise “ilim zihniyetidir”.
Atatürk’ün prensipleri, bugün de Türk milletini, medeniyet yolunda ilerletecek olan en doğru pusuladır.
1.GİRİŞ
İnsan topluluklarının tamamında, dönem ve şartlara göre, yok olma tehlikesinden fazla üretime kadar çeşitli problemlerle karşılaşılmaktadır. Topluluklar kendi devir, şart, imkân ve kabiliyetlerine göre bu problemlere çözümler aramakta ve cevaplar oluşturmaktadırlar1. Atatürkçülük, Türk ülkesinin yok olma tehlikesi ve geleceğinin ne olacağı problemi ile karşı karşıya kalındığı durumda ortaya çıkan cevaplardır. Atatürk olayına, yalnızca bir zirve, yaşanmış dikkati çeken bir hadise olarak bakılmamalıdır. Bir “fikrî miras” olarak Atatürkçülükten, bugün de yaşayan bir ideoloji, Türkiye’nin bugünkü ve yarınki güncel meselelerinin çözümünde kullanılabilecek bir inanç sistemi, aksiyon programı ve metodu anlaşılmalıdır. Atatürk’ün dünya politik akışı üzerindeki yeri ve değeri geçen zaman ile daha bariz bir şekilde anlaşılmaktadır.
2. Atatürkçülük Bir İdeoloji midir?
İdeolojiler, düşünce ve inanç sistemleridir. İdeolojinin bir düşünce tarzı olması ve siyasal aksiyonun programını oluşturması ile ilgili genel bir mutabakat söz konusudur. İdeolojilerde göz önünde tutulması gereken; düşüncelerin uyum içinde olması ve belli hedefleri gerçekleştirmek için kullanmasıdır. Bu şekilde beliren ve ortaya çıkan ideolojiler, devletlerin idare edilmeleri için amaç ve yöntem olarak önem arz ederler. İdeolojiler, uzun ve zengin düşünce faaliyetlerinden çıkar ve genellikle bazı toplumlarda inkılâplar için de kullanılırlar. İnkılâplar, gerçekleştirecekleri amaçları, benimsemiş oldukları ideolojilerden çıkarırlar.
İdeolojilerin büyük bir kısmı, taraftarı olan bilim ve siyaset adamlarınca uygulama safhasına geçirilmeden işlenmiş ve esaslara bağlanmıştır. Bu bağlamda Atatürk, batıdaki ideolojilerin akılcı, insancıl olanlarından faydalanmış, kendisi bir sentez oluşturmuştu4. Ancak, bunlar bir araya getirilerek ilân edilmemiştir. Bu durumu Atatürk’ün kendisi şu şekilde ifade etmektedir:”…Kararın bütün gerek ve zorluklarını ilk gününde açıklamak ve söylemek elbette yerinde olmazdı. Uygulamayı bir takım evrelere ayırmak, olaylardan yararlanarak ulusun duygu ve düşüncelerini hazırlamak ve adım adım ilerleyerek amaca ulaşmaya çalışmak gerekiyordu…”
Her ideolojik inkılâpta olduğu gibi, Türk İnkılâbında da inkılâbın getirdiği ve dayandığı ilkeler Atatürkçülüğü oluşturmuştur. Dolayısıyla Atatürkçülüğe, bir ideoloji adını vermek doğru olur. Atatürkçülüğün ilim ve gerçekliğe yönelik, ilim ve gerçekliğe dayalı oluşu, toplumun temel ihtiyaçlarına cevap veren ve verecek olan ideoloji için kuvvet kaynağıdır. Nitekim ideolojilerin kendi bünyeleri ve diğer sistemler karşısında tutarlılık derecesi, başarılı ve uzun ömürlü olma şansları, onların ilmîlik dereceleriyle yakındanilişkilidir.
Atatürk, ideolojisini, düşünce sistemi,eylemleri, sözleri ve yazıları ile güçlü bir şekilde kurmuştur. Zira etkileri, kalkınma teşebbüsünde bulunan Ortadoğu ve Uzakdoğu ülkelerinde görülebilmektedir.
3. Atatürkçü Düşünce Sistemi Nedir?
Atatürk’ün kişiliğini, doğup yaşadığı dönemin şartları belirlemiştir. Atatürk’ün dehası bu şartlar içerisinde çalışmıştır. Mustafa Kemal’in doğduğu şehir Selanik, insanların, dillerin, dinlerin, düşüncelerin kesiştiği kaynaştığı bir şehirdi. Zamanın kültür ve diplomasi dili olan Fransızcası ile Mustafa Kemal, dünya tarihini tanımakta ve ifâ ettiği görevlerde edindiği tecrübe ile ülkesinin mevcut durumunu değerlendirmekte idi. Mustafa Kemâl’in I.Dünya Savaşında mesleğinin en üstün temsilcilerinden biri durumuna gelmesi ile düşüncelerinin olgunlaşması paralellik içinde olmuştu.
Atatürkçü düşünce sistemi, Mustafa Kemâl’in yaşadığı ortamda, çeşitli olayları akıl yolu ile değerlendirmesi ve tarih şuuru ile yorumlamasıyla oluştu. Atatürkçülük, temelinde insanlığın asırlarca işlediği yüksek değerler olup Türk milletinin ihtiyaçlarından ve gerçeklerinden çıkmış millî bir ideolojidir. Öyle ki, bu ideoloji ile ülke parçalanmaktan kurtulmuş, millî bir devlet belirip yükselmiş, köhne toplumsal müesseseler inkılâplar aracığıyla değişmiştir. Bunların tamamı gerçekleştirilirken Atatürk, belirli bir plan içerisinde hareket etmiş ve taşıdığı temel fikirleri bu plan içine oturtmuştur.
Atatürkçülük, akla, bilme ve insan sevgisine dayalıdır. Bu özellik, onu işlenmeye uygun ve gelişmelere açık bir konumda tutmaktadır. Atatürkçülük, yapıcı ve yaratıcı olup, gelişen dünyaya ayak uydurmanın mecburiyetine inanmıştır. Atatürkçü düşünce sistemi demokratik ve pragmatiktir. Atatürk, dönemin Millî Eğitim Bakanı Dr. Reşit Galip’in yönelttiği bir soruya şu cevabı veriyordu; “Ben manevi miras olarak hiçbir nas-ı katı, hiçbir donmuş, kalıplaşmış düstur bırakmıyorum. Benim manevi mirasım ilim ve akıldır. Zaman süratle dönüyor… Böyle bir dünyada asla değişmeyecek hükümler getirildiğini iddia etmek, aklın ve ilmin inkişafını inkâr etmek olur. Bundan sonra beni benimsemek isteyenler, bu temel mihver üzerinde akıl ve ilim rehberliğini kabul ederlerse manevî mirasçılarım olurlar”.
Türk inkılâbı ve onu şekillendiren ilkeler bir bütün oluştururlar. Atatürk ilkelerinden birinin diğerine oranla ağırlığı, önceliği ve önemi yoktur. Cumhuriyetçilik, milliyetçilik, halkçılık, devletçilik, lâiklik, inkılâpçılık bütün bu ilkeler her biri ve bütünüyle önemli, ağırlıklı ve gerekli ilkelerdir. Bu ilkeler, Atatürkçü dünya görüşünü karşımızda canlandırarak, bir toplum ve devlet hayatının, uygulamaların girişimlerin özünü, istikametini, metodunu belli etmektedir.
4. Kemâlizm ve Atatürkçülük Kavramları
Atatürk’ün sağlığında ve 1930’lu yıllarda Kemalizm adı verilen Atatürkçülük ile ilgili yapılan tanımların bazıları şunlardır:“Mustafa Kemâl’in yani Atatürk’ün Türkiye Cumhuriyetini kurtarmakta ve inkılâpları hazırlamakta benimsediği temel prensiplerin topuna birden verilen isim… Kemâlciliği, Türkiye istklâl ve hürriyetinin bir şiarı (simgesi, alâmeti) halinde ve daha geniş bir çapta anlamak ve hiçbir siyasî partiye mal etmeyerek daima yükselmeye ve ilerlemeye müteveccih (yönelmiş) fikir ve hareketlerin umumi adı…”
Kemâlizm, milletin hayatından doğan realitelere istinad eden (dayanan) idaredir. Türkiye’de siyasî ve ideolojik bir bağımsızlık anlayışından hareketle, bilim ve aklın ağır bastığı bir toplum yaratmak ve bu yoldan Türk milletine batı medeniyeti içinde sosyal ve tarihî kişiliğini kaybetmeden hak ettiği yeri kazandırmak ülküsü, felsefî ve çabası, Türkiye’nin çağdaş medeniyet seviyesine erişmesini Atatürk’ün başlattığı inkılâpların yürütülmesine bağlayan ve şart gören yol. Atatürk’ün düşünce ve uygulamalarından kaynaklanan; Türk Devleti’nin bağımsızlık ve bütünlüğünü, millî egemenliği, kişi özgürlüğünü, çağdaş olmayı amaçlayan; akla, bilime ve gerçeğe dayanan, evrensel ağırlıklı, geleceğe yönelik, birbiri ile uyumlu amaçlar ve uygulamalar ve ilkeler bütünü. Atatürk’ten çıkan ve onunla gelişen fikirler ve olaylar bütünüdür.
Türk devriminin yapıcı gücü ile dayandığı temel fikirler bir sistem haline gelerek, geleceğinde değer ifade eden ve toplum hayatımıza yön veren prensipler olmuştur.
Atatürkçülük, Türkiye’nin gerçeklerinden doğmuş, sistemleştirilmiş fikirlerdir. Bir taraftan bütünü ile Millî Mücadeleyi içine almakta, diğer taraftan toplumda yapılan kökten değişiklikleri kapsamaktadır. Kısacası Atatürkçülük, Türk devriminin sistemleştirilmiş fikir gücü ve geleceğe bakan yönüyle ülküsüdür.
Bütün bu tanımlarda ortak olan noktalar, Atatürkçülük kavramının o büyük insandan çıktığı, Türk milletini çağdaş uygarlık düzeyine çıkarmayı amaçladığı dolayısıyla “Ulusal Modernleşme İdeolojisi”ni oluşturmasıdır.
5. Atatürkçü Düşünce Sisteminin Niteliği
Ulu Önder Mustafa Kemâl, 30 Ağustos 1925’de Kastamonu’da yaptığı konuşmada ideolojisinin amacını şu şekilde belirtmekte idi; ”Efendiler, yaptığımız ve yapmakta olduğumuz inkılâpların amacı, Türkiye Cumhuriyeti halkını tümden çağdaş ve bütün anlam ve biçimi ile uygar bir toplum durumuna ulaştırmaktır.”
Atatürkçülük, uygulamada ilkelerin dinamik. yapıcı ve yönlendirici işlevini göz önünde tutmaktadır. Daima millî inkılâp anlayışıyla, ilkeler doğrultusunda devlet ve toplum yaşamını yönlendirmeyi öngörür. Bu yöntemle çağdaş uygarlık düzeyine çıkabileceğini kabul eder.
Kamu hizmetlerini çağımızın ihtiyaçlarına uygun olarak sürekli ve aralıksız bir hale getirmek, çağdaş siyaset ve bilimin bulgularından faydalanmak Atatürkçü düşünce sisteminin asgarî ve zorunlu gereğidir. Boyutları genişleyen bağımsızlık anlayışı “tam bağımsızlıktır”. Tam bağımsız olabilmek, tam bağımsız olarak yaşayabilmek için, çağdaş olmak zorunluluğu vardır.
Mustafa Kemâl Atatürk’ün önderliğinde gerçekleşen Türk İnkılâbı bir ulusal bağımsızlık ve çağdaşlaşma hareketinin adıdır. Toplumsal bir yeniden biçimleniştir.
Ulusal bağımsızlığı ve hür düşünce ile insan onurunu temel aldığı için hümanizme dayalı bir Türk rönesansıdır. Bu değişme Türkler tarafından bir modernleşme yani daha gelişmiş, daha ileri addedilen bir toplumsal düzen tipine geçiş olarak anlamlandırılır
6. Sonuç
Atatürk’ün düşüncesi ve atılımı, kendi sınırları içinde kalmayan, düşünce ve uygulamaları, diğer konu ve olaylar üzerinde etki alanı yaratan bir önderle ve onun öncülük ettiği olaylar dizisi, evrensel düşünceler bütünü ile karşı karşıya bulunmaktadır.
Atatürk’ün kazandırdığı değerlerin ve Atatürkçülükten beklentilerimizin dayanağı olan temel unsurlar, Atatürk’ün “Benim manevî mirasçılarım” dediği akıl ve bilimdir.
Atatürkçülüğün amacı, Türkiye Cumhuriyetini çağdaş medeniyet seviyesine ulaştırmaktır. Bu yol tek olup Batı medeniyeti yoludur. Temel unsuru ise “ilim zihniyeti”dir.
Kişi ve millet olarak gelecek ihtiyaçlara cevap verebilecek yeni Kadrolar, Atatürkçülüğün hür, akla ve bilgi temeline dayalı ilkelerin oluşturacağı sağlam bir kültür çerçevesinde yetişebilir. Atatürk’le sahip olduğumuz değerler, bağımsız millî devlet, millî hakimiyet, lâik zihniyettir. Bunların korunması, geliştirilmesi, her devirde çağdaş olabilme amacı, varlığımızın asla ihmal edilmez esaslarıdır. Büyük Ata’nın ana prensipleri, bugün de, gelecekte de Türk milletini, medeniyet yolunda ilerletecek olan en doğru pusuladır.
Millî Mücadele’nin zaferle neticelenmesinden sonra barış görüşmeleri başlamıştı. Lozan Barış Konferansı, 20 Kasım 1922 günü toplandı. Aylarca süren, zaman zaman da çok çetinleşen bu görüşmelerde Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükûmeti’ni (Mudanya Görüşmeleri'nde olduğu gibi) İsmet (İnönü) Paşa temsil ediyordu. Nihayet 24 Temmuz 1923 günü antlaşma imzalandı. Bu antlaşma ile yeni Türkiye Devleti'nin bağımsızlığı bütün dünyaca onaylanıyor, millî sınırlarımız çiziliyor, ekonomik alanda Osmanlı Devleti’nden kalma eski pürüzler temizlenerek kapitülasyonlar kaldırılıyordu. Diplomasi alanında kazanılan bu sonuç gerçekten çok önemliydi. Zira bu antlaşma ATATÜRK'ün ifadesiyle "Türk milleti aleyhine asırlardan beri hazırlanmış ve Sevr Anlaşması'yla tamamlandığı zannedilmiş büyük bir suikastın yıkılışını ifade eden bir vesika" idi. "Bu sebeple Osmanlı devrine ait tarihte benzeri görülmemiş bir siyasî zafer eseri idi."
13 Ekim 1923'te Ankara, Türkiye Büyük Millet Meclisi kararı ile Türkiye Devleti'nin Hükûmet Merkezi oldu. Artık mevcut yönetimin isminin de açıkça ifadesi ve ilanı gerekiyordu. Nihayet 29 Ekim 1923'te TBMM tarafından kabul edilen Anayasa değişikliği ile Cumhuriyet ilan olundu. Bu sonucu takiben Ankara Milletvekili Mustafa Kemal Paşa, oy birliği ile Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk Cumhurbaşkanı seçildi.
Cumhuriyet'in ilanı ile gerçekleşen bu büyük siyasi inkılabın yanı sıra devlet örgütü ve toplum yönetiminin de çağdaş devlet anlayışına uygun olarak düzenlenmesi gerekiyordu. Böyle bir anlayış içinde halifeli Cumhuriyet söz konusu olamazdı. Bu sebeple 3 Mart 1924'te artık hiçbir lüzumu kalmayan, aksine zararlı bir kuruluş hâlini almış bulunan halifelik de kaldırıldı ve son halifeyle beraber Osmanlı hanedanı yurt dışına çıkarıldı.
Artık devletin modern bir şekil alması ve milletin çağdaş uygarlık seviyesine en kısa zamanda erişebilmesi yolunda büyük inkılaplar birbirini takibe başladı. Bu devre esnasında şapka ve kıyafet inkılapları yapıldı. Halkı uyuşukluğa sevk ederek her türlü hayat enerjisini yok eden tekkeler, zaviyeler, türbeler kapatıldı; Şeriye ve Evkaf Vekâleti kaldırıldı. Laik devlet prensibi kabul edilerek din ve devlet işleri kesin olarak birbirinden ayrıldı. Hukuk alanında, şeriye mahkemeleri ve Mecelle kaldırılarak Türk Medeni Kanunu'yla beraber birçok yeni kanunlar kabul edildi.
İlim ve kültür işlerine büyük önem verildi; Türk Tarih Kurumu ve Türk Dil Kurumu kurularak Türk tarihi ve Türk dili üzerinde çalışmalar yapıldı. Medreseler kapatılarak çağdaş kültürü benimseyen Cumhuriyet okulları açıldı. Eğitim ve öğretimde, laik ve millî bir yol takip edildi. ATATÜRK'ün en büyük eserlerinden biri olan Harf İnkılabı meydana geldi; Arap harfleri terk edilerek Latin harfleri esasına dayanan Türk alfabesi yapıldı. Üniversitede de büyük bir reform gerçekleştirilerek ona çağdaş bir görünüm kazandırıldı; bu arada ihtiyaç duyulan çeşitli fakülteler ve kürsüler açıldı. Uluslararası takvim, saat,rakam ve ölçüler kabul edildi. Kadın hukukunda reform yapılarak Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı tanındı.
Ekonomik hareketlere önem verildi. 1923 yılında Türkiye'de ilk defa olarak, bir iktisat kongresi toplanarak, memleketin ekonomik problemleri görüşüldü. Zirai faaliyetler genişletildi; ticaret ve millî sanayi geliştirildi. Sağlık işlerine önem verildi. Güçlü bir ordu kuruldu. Yeni Türkiye Devleti'nin temeli olan bütün bu inkılaplara "ATATÜRK inkılapları" adı verildi.
Mustafa Kemal Paşa, inkılapların büyük kısmını başardıktan sonra Türk bağımsızlık mücadelesini ve yeni Türkiye'nin kuruluşunu anlatan Büyük Nutuk'u yazdı. Bunu 1927 yılında, Parti Kongresi'nde altı gün devam eden büyüleyici hitabetiyle okudu. Değerli tahlil ve tenkitlerle dolu olan bu eser, Türk tarihinin olduğu kadar Türk edebiyatının da ölmez eserleri arasında yer aldı.
Büyük Önder, kurtuluştan sonra memleketi baştan başa dolaşarak halka inkılapların ve yeni Türk Devleti'nin ideolojisini anlattı. 1934 senesinde Meclis, özel bir kanunla kendisine "ATATÜRK" soyadını verdi.
ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE SİSTEMİ
Atatürkçülük Nedir ?
Türk Milleti’nin bugün ve gelecekte her yönden bağımsızlığa, refah ve huzura ermesi, devletin milli egemenliğe dayandırılması, akıl ve bilimin öncülüğünde Türk kültürünün çağdaş uygarlık seviyesinin üzerine çıkarılması amacıyla temel ilkeleri Atatürk tarafından belirtilen devlet yaşamına, düşünce yaşamına, ekonomik yaşama, toplumun temel kurumlarına ilişkin fikir ve ilkelere ATATÜRKÇÜLÜK denir.
Atatürkçülük’ün Nitelikleri :
Atatürkçülük bir bütündür.
Atatürkçülük, yabancı siyasi akımlar ve ideolojilerle açıklanamaz.
Atatürk ilkelerinin amacı, Atatürkçü düşünce sistemini kurmak ve geliştirmektir.
Atatürk ilkelerinin oluştuğu ortam, varlık-yokluk savaşının verildiği bir ortamdır.
Atatürk İlke ve İnkılâplarının Dayandığı Temel Esaslar:
Bağımsızlık ve özgürlük.
Milli egemenlik.
Milli kültürün gelişmesi.
Milli tarih bilinci.
Milli dil bilinci.
Vatan ve millet sevgisi.
Çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne yükselmek.
Türk Milleti’ne inanmak ve güvenmek.
Milli birlik ve beraberlik.
Politikanın; ordu, okul ve dinin dışında tutulması.
ATATÜRK İLKELERİ
Altı Atatürk İlkesi, CHP’nin 1935 yılındaki kurultayında kabul edildi. 5 Şubat 1937’de 1924 Anayasası’na girdi. Bu ilkeler Cumhuriyetçilik, İnkılapçılıktır.
1) CUMHURİYETÇİLİK
Cumhuriyetin temel dayanağı seçimdir.
Cumhuriyet rejiminde egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.
Cumhuriyet; devlet başkanının belirli bir süre için devleti yönetmesine izin verir.
Cumhuriyet; kuvvetler ayrılığını öngörür.
Anayasamıza göre Cumhuriyetçilik; değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.
Cumhuriyetçiliğin Sağladığı Yararlar :
Tüm vatandaşlar yönetime ortak olmuştur.
Demokrasiye geçişin zemini hazırlanmıştır.
Türk toplumunun gelişmesi ve çağdaşlaşması sağlanmıştır.
2) MİLLİYETÇİLİK
Milliyetçilik; “millet” gerçeğine dayanır.
Milliyetçilik; ait olunan milletin varlığını sürdürmesi için çalışmak ve bunu gelecek kuşaklara aktarmaktır.
Milliyetçilik; her alanda Türk Milleti’ni yükseltmek için çalışmaktır.
Milliyetçilik; ırk ve din üzerine kurulu değildir, akılcıdır.
Milliyetçilik; Misâk-ı Milli’yi, Türk Dili’ni ve Türk Tarihi’ni esas alır.
Milliyetçilik; milli ekonomi, milli egemenlik ve milli kültüre dayanır.
Milliyetçilik; kader birliği yapan herkesi Türk kabul eder.
Milliyetçiliğin Sağladığı Yararlar
Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasını sağlanmıştır.
Ülke din, mezhep, ırk gibi ayrım unsuru olan kavramlardan korunarak milli birlik ve beraberlik sağlanmıştır.
İç ve dış tehditlere karşı milli bütünlük sağlanmıştır.
3) HALKÇILIK
Halkçılık; hem milliyetçiliğin hem de cumhuriyetçiliğin tabii bir sonucudur.
Halkçılık; toplumdaki herkesin kanun önünde eşit olması ve kimseyi diğerinin üstünde tutmamayı öngörür.
Halkçılıkta devlet, halkın sorunlarını çözer ve halkın huzuru için uğraşır halk da daha çok çalışarak üretimin artması için çaba gösterir.
Halkçılığın Sağladığı Yararlar
Milli egemenlik tam olarak sağlanmıştır.
Demokrasinin yerleşmesi sağlanmıştır.
Barış ortamı sağlanmıştır.
Kalkınma hızı arttı, ekonomi iyileşmiştir.
Yönetime katılma, kanun önünde eşit olma imkanı sağlanmıştır.
4) DEVLETÇİLİK
Devletçilik; devletin ekonomik hayata doğrudan müdahalesi demektir.
Devletçilik; özel sektörün üretim yapamadığı alanlarda devletin devreye girmesidir.
Devletçilik anlayışına göre devlet; ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmanın temel faktörüdür.
Devletçiliğin Sağladığı Yararlar
Türkiye Cumhuriyeti devlet olarak yatırımlar yapmıştır.
Devletçilik sayesinde Türkiye ilk kez planlı ekonomiye geçişmiştir.
Teknik eleman noksanlığı giderilmeye çalışılmıştır.
Bölgelerarası ekonomik faklılıklar ortadan kaldırılmaya çalışılmıştır.
5) LAİKLİK
Laiklik, Türk İnkılabı’nın en önemli esasıdır.
Laiklik, 1937’de anayasaya girdi.
Laiklik; devlet düzeninin ve kanunların dine değil, akıl ve bilime dayandırılmasıdır.
Laiklikte kişinin dini inancına devlet karışmaz. Kişi din ve vicdan özgürlüğüne sahiptir.
Laiklik; din ve vicdan özgürlüğünü sağladığı gibi, düşünce hürriyetini de sağlar.
Laiklikte kişi, hangi dine ya da mezhebe ait olursa olsun kanun önünde eşittir.
Laikliğin Sağladığı Yararlar
Din ve mezhep farkı ortadan kaldırılarak toplumsal barış ve kaynaşma sağlanmıştır.
Hukuk birliği sağlanmıştır.
Din ve vicdan özgürlüğü sağlanmıştır.
Çağdaşlaşma hız kazanmıştır.
Yabancı devletlerin iç işlerimize karışmasına engel olunmuştur.
Sosyal hayatta dine ve insana, saygı ve hoşgörü gelmiştir.
6) İNKILAPÇILIK
İnkılapçılık; inkılapları kurmak ve benimsemektir.
İnkılapçılık; dünyada çağdaşlaşma adına yaşanan gelişmeleri takip etmek ve uygulamaktır.
İnkılapçılık, çağdaşlaşma ve uygarlık yolunda daima ileriye gitmektir.
İnkılapçılık, aynı zamanda inkılapları da geliştirmek demektir.
İnkılapçılığın Sağladığı Yararlar
Kişisel egemenliğe (sultanlığa) son verilerek millet egemenliği sağlanmıştır.
Her yönden gelişme imkanı ortaya çıkmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti, inkılaplar sayesinde çağdaş bir devlet sistemine kavuşmuştur.
BÜTÜNLEYİCİ İLKELER
1) Milli Egemenlik
Cumhuriyetçiliğin bütünleyici ilkesidir.
Milli egemenlik, milletin kendini idare edecek kişileri kendisinin seçmesidir.
Egemenliğin kaynağı milli iradeye dayanır.
2) Milli Bağımsızlık
Milliyetçiliğin bütünleyici ilkesidir.
Milli bağımsızlık, özgür bir şekilde yaşamayı gerektirir.
Milli bağımsızlık, başka bir ülkeye ya da kuruluşa bağlı olmamaktır.
Atatürk’ün; “Ya istiklâl, ya ölüm!” sözü, milli bağımsızlığın örneğidir.
3) Milli Birlik ve Beraberlik, Ülke Bütünlüğü
Milli birlik ve beraberlik, milliyetçilik ilkesinin bütünleyici ilkesidir.
Milli birlik ve beraberlik, milletçe bir arada yaşamayı ve milletçe birlik olmayı sağlar.
Milli birlik ve beraberlik, milletin ortak ideallere bağlanmasını ve birbirini sevmesini sağlar.
Milli birlik ve beraberlik, vatanın bölünmez bütünlüğü sağlar.
4) Yurtta Sulh, Cihanda Sulh
Yurtta barış ve huzur içinde yaşamayı amaçlarken, diğer yandan uluslararası barış ve güvenliği de sağlar.
5) Akılcılık ve Bilimsellik
Laikliğin bütünleyici ilkesidir.
Akılcılık sayesinde gerçekler ortaya çıkar.
Bilimsellik ile hurafeler ve önyargılar yıkılıp aklın hakimiyeti gerçekleşir.
İnkılaplar, akılcılık ve bilimsellik ilkeleri doğrultusunda gerçekleştirilmiştir.
Hukuk, eğitim, ekonomik ve sosyal hayat akıl ve bilimin önderliğinde düzenlenmiştir.
6) Çağdaşlık ve Batılılaşma
İnkılapçılığın bütünleyici ilkesidir.
Türk inkılapları çağdaşlaşma ve batılılaşma yolunda yapılmıştır.
Çağdaşlaşma ve batılılaşma yolunda laikliğin kabul edilmesi, şapka inkılabı, harf inkılabı, halifeliğin kaldırılması, tekke ve zaviyelerin kapatılması, soyadı kanununun kabulü, medeni hukukun kabulü, ölçülerde değişiklik gibi çalışmalar yapılmıştır.
7) İnsan ve İnsanlık Sevgisi
Toplumun temelini insan ve insanlık sevgisi oluşturur.
Türk inkılabı insancıldır ve insan sevgisi temel ilke olarak benimsenmiştir.