Ömer Sağlam Yazdı; CHP'yi HDP'nin Yanına İtmek ve MHP'yi AKP'ye Mahkum Etmek!
Ömer Sağlam│Kasım 16, 2016
CHP'yi HDP'nin Yanına İtmek ve MHP'yi AKP'ye Mahkum Etmek!
Genç bir Ülkücü yazar olan kardeşim Fatih Ergin, kendisinin üç katı yaşa ve tecrübeye sahip olan sözüm ona siyaset uzmanlarına fikir verecek biçimde "Üç yıldır söylüyorum; Tayyip Erdoğan başkanlığa mahkum!.." dedikten sonra, bunun gerçekleşmesi için yapılan algı çalışmalarını da şöyle açıklamış yorumunda: "Başkanlık sisteminin toplumda karşılık bulması için de, HDP'nin karşıtlığı, MHP'nin desteği ya da ılımlı yaklaşımı gerekiyor. %99'u başkanlığa karşı olan Ülkücülerin ikna edilmesi için de, 'HAYIRCI' CHP-HDP bloğunun oluşturulması ve CHP'ye karşı milliyetçilik süsü verilmiş saldırıların gerçekleşmesi gerekiyor. Çerçeve, 7 Haziran'dan bir süre önce bu şekilde oluşturuldu, bu şekilde gidiyor..."
Bu analize katılmamak mümkün mü? Evet; maksat, Sayın Erdoğan'ı başkan yapmak, bunun için de CHP'yi zorla HDP'nin yanında göstererek, MHP'yi AKP'nin yanında olmaya zorlamak ve hatta buna mecbur bırakmaktır. Sayın Bahçeli'nin, 7 Haziran akşamı hiç gereği yokken palas pandıras "Millet bize muhalefet görevi verdi. Koalisyonu AKP ile CHP kursun. Hatta gerekirse yanlarına HDP'yi de alsınlar. Biz de anamuhalefet görevini yapalım. MHP yapılacak bir erken seçime de hazırdır..." şeklinde açıklamalar yapması da, Bahçeli'nin 15 Temmuz'dan sonra takınmış olduğu siyasi tavra bakılırsa; muhtemelen bu planın bir parçasıydı. Plan tıkır tıkır işliyor anlayacağınız.
Hatta kim bilir belki de farkında olmadan Kemal Kılıçdaroğlu da bu plana hizmet etmektedir. 7 Haziran sonrasında neredeyse Bahçeli'ye başbakanlığı verecek derecede MHP ile koalisyon kurmaya istekli görünen Kılıçdaroğlu, 15 Temmuz sonrasında nedense HDP'yi ve FETÖ'yü savunur gözükmektedir! HDP'li vekillerin tutuklanmasına "Seçimle gelen seçimle gider" şeklinde tepki göstermesi ve Selahattin Demirtaş'ın eşini arayarak "Geçmiş olsun" dileğinde bulunması, ayrıca mağdurları savunurken neredeyse FETÖ'yü savunacak noktaya gelmesi akıl alır gibi değildir. Sayın Kılıçdaroğlu'nun, dokunulmazlıkları kaldırılarak yargı karşısında sıradan vatandaşlar haline gelmelerine rağmen, kendi istekleriyle ifade vermeye gitmeyerek devlete diklenen ve neredeyse posta koyan HDP'lileri bu kadar savunuyor olması, CHP'ye hiçbir şey kazandırmaz. Bu davranışla, doğudan ve güneydoğudan oy alamaz CHP. Tam tersine terör örgütü konusunda çok hassas olan batıda ve sahillerde oy bile kaybedebilir.
Şimdi bazı arkadaşlar, "MHP'nin CHP ile koalisyon kurması mümkün değildi, bunun için HDP'nin desteği şarttı. MHP'nin HDP'nin desteği ile hükümet kurması ise siyasi racona tersti, bu aynı zamanda HDP'nin oyuncağı haline gelmek anlamına gelirdi" diyebilirler. Doğrudur. Ancak bize göre; HDP'nin dışarıdan vereceği destekle birkaç ay işbaşında kalma ihtimali olan bir CHP-MHP koalisyonu, çok şey yapabilirdi. Mesela şu FETÖ'yü temizleme işini onlar başlatabilir ve böylece belki de 15 Temmuz'u önleyebilirlerdi. Ya da devlette nelerin döndüğünü anlayabilirlerdi.
Ancak Sayın Erdoğan'ın başkan olması üzerine yapılan siyasi planın gerçekleşmesi için, böyle bir koalisyon kurulmamıştır, belki de özellikle kurdurulmamıştır!
Hep diyorlar ki; siyasi taban olarak, AKP ile MHP birbirlerine en yakın siyasi partilerdir. Doğrudur. Tabana bakılırsa öyledir. Çünkü 7 Haziran ve 1 Kasım seçimleri bir kez daha gösterdi ki; tabanda bu iki parti arasında gidip gelen milyonlarca oy vardır ki; Sayın Bahçeli, 40 milletvekiline karşılık gelen bu oyları, serçe kuşuna, tavşana ve karıncaya benzetmiştir!
Ancak başka bir doğru daha vardır:
O da kuruluş felsefeleri bakımından birbirine en yakın iki siyasi partinin CHP ve MHP olduğudur. Hem de kurduna ve umdelerine varıncaya kadar. MHP'nin 9 ışığının, CHP'nin 6 okundan neşet etmediğini kim iddia edebilir? Ya da bozkurdun, bidayette CHP'nin sembolü olduğunu. Çünkü bugünkü CHP ve MHP, dünkü İttihat ve Terakki'nin iki öz çocuğudur. Bunu az çok tarih ve siyaset bilen hiç kimse inkar edemez. Tıpkı AK Parti'nin dünkü Hürriyet ve İtilaf Fırkası'nın öz çocuğu olduğunu hiç kimsenin inkar edemeyeceği gibi...
Ömer Sağlam